Sen Hoşçakal Dememi İstemezdin


  • Oluşturulma Tarihi : 22.01.2016 08:24
  • Güncelleme Tarihi :
Sen Hoşçakal Dememi İstemezdin yazının resmi

Bu mektubu sana yazmak istedim. Aslında yazmamam lazımdı değil mi? Öyle konuşmuştuk seninle. ‘Bir gün ayrılırsak çok yüz göz olmayalım’ demiştin,  ilk çıktığımız dönemde evime yakın deniz kenarında dolaşırken. Hatırladın mı? ‘Bende sevmem zaten öyle vıcık vıcık ağlayanları’ demiştim. Sana beni bırakmak istemeyen eski sevgilimin yaptıklarını, sanki biraz da ondan utanarak anlatmıştım. Evimin önüne kadar gelip ağlamasını. ‘Seni bırakmak istemiyorum’ deyip bana yalvarmasını. Sanki biraz da gururlanmış mıydım? Belki de seni etkilemek istedim bilemiyorum.

‘Sevmem öyle vıcık vıcık ağlayanları’ demiştim ama ‘vıcık vıcık ağlıyorum’ şimdi. Ama her zaman değil merak etme. Bazen. Seni düşündükçe. Senin başka birinin kolunda yürürken ona sarıldığını düşündükçe, seni ona sarılıp iki kişinin zor sığdığı minik kanepende (kanepemizdi o) beraber en sevdiğim dizimizi izlediğini düşündükçe, hani o aptal kızın oğlanın sevgisini bir türlü anlamadığı dizi var ya işte onu, beraber yemek yaptığınızı, sonra ona yemeği tattırdığını düşündükçe… Ve daha bir sürü şey.

Vıcık vıcık ağlıyorum ve işin kötü tarafı da tutamıyorum kendimi. En samimi arkadaşım var ya hani senin sevmediğin o kişi. İsmini yazıp seni daha fazla kızdırmak istemiyorum. Zaten kaç tane samimi arkadaşım vardı ki? Bir sen bir de o. Sen gittiğinden beri kimseyle de samimi olmak içimden gelmiyor biliyor musun? Onunla bile. Çünkü onu gördükçe aklıma sen geliyorsun. Zaten her bir .ok düşündüğümde aklıma sen geliyorsun ki. Af edersin. Özür dilerim

Sen küfür etmemi de sevmezdin. ‘Bu ne be!, yakışıyor mu sana’ derdin. Ama umurumda değil artık. Çünkü küfür etmek istiyorum sürekli. Her şeye küfür etmek istiyorum. Belki bir yerden duyarsın da gelirsin, kızarsın yeniden. Durup dururken pencereyi açıp bağırıyorum. ‘.oktan bu hayat .oktan.’

Neyse nerde kalmıştım. O samimi arkadaşım geçen gün zorla beni hastaneye götürdü. Gözlüklü top sakallı uzun saçlı bir psikolog vardı. Onu görünce aklıma sen geldin. Sen hiç sevmezdin ya uzun saçlı adamları. ‘homo gibi oluyorlar’ derdin ya. O geldi aklıma. Güldüm.  Zaten her bir şeyde sen geliyorsun ama…

‘Şikayetiniz ne?’ diye sordu. ‘Neden soruyorsun? Her şeye çözüm bulacak mısın?’ dedim. ‘Anlatırsan belki’ dedi. ‘Bir belki için enerjimi harcayamam sana’ dedim. Güldü bana. ‘Enerjini benim için değil kendin için harcamaya ne dersin?’ dedi. ‘Hiç enerjim yok’ dedim. ‘Aşk acısı mı çekiyorsun?’ dedi bana. ‘Ben aşk acısı çekmem. Kimse bana diz çöktüremez’ dedim. ‘Belli dizin yara dolu’ dedi bana. Resmen benimle dalga geçti biliyor musun? ‘Arkadaşın senin çok güçlü olduğunu anlatmıştı ama ben öyle birini göremiyorum’ dedi bana. Enerjim olsa döverdim belki onu. Bana ‘seni unutmam gerektiğini, hayatımı bir düzene koymam gerektiğini ve ona benzer bir sürü şeyi’ söyledi. İsmi  ‘portlak’ gibi bir şey olan bir şurup verdi. Onu içiyorum. Sanki duygum var ama sanki duygusuz gibiyim. Aptal gibi oldum bu ilaçtan sonra.

Zaten uzun zamandır aptal gibiyim değil mi. Aptal olmasam seni kaybeder miydim? Yine dönelim eski günlere desem sence mümkün olur mu? Eskisi gibi olabilir miyiz? Senin şehrine o heyecanla geldiğim, seni o üstgeçitte gördüğüm zamanki sevincimi bulabilir miyiz? Biliyor musun bu ‘portlak’ ilaç yüzünden artık o sevinci de hissedemiyorum. Sence ne zaman eskisi gibi hissedeceğim?

‘İçimdekileri sana dökmek istiyorum. Sana anlatırsam belki biraz rahatlarım’ diye düşündüm. Sen beni dinler hep rahatlatırdın çünkü. Ama şu anda daha da doluyorum yazdıkça. İçim dolu ama çıkaramıyorum…

Neyse. Belki yine yazarım sana. Umarım hiç olmazsa sen mutlusundur.

Bana yazmak istersen adresim aynı biliyorsun.

‘Hoşçakal’ dememi istemezdin ama sana ‘Görüşürüz’ de diyemiyorum ki.

Nasıl bitireceğimi bilemedim işte...

 

Sen Hoşçakal Dememi İstemezdin
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan