2

Sevdiğim Sonsuz Maviliklerde Beni Bekliyor Olacak


  • Oluşturulma Tarihi : 20.02.2017 07:51
  • Güncelleme Tarihi :

84 yaşındayım.

Eski bir alışkanlık işte. Sabahları erken uyanıyorum. Giyinip yürüyüşe çıkıyorum. Bunu daha uzun yaşamak için değil, ayakta, dizlerimin üstünde ölmek için yapıyorum. Kendime bakmak zorundayım. İnsanlara yük olmak istemiyorum. Hayır, tabii ki gerekirse bana bakarlar. Bu konuda bir endişem yok ama ben bu yaşa kadar kendime yettim, kimseye muhtaç olmadım. Bu saatten sonra da olmayı düşünmüyorum.

Aslında düşünmüyorum dediğime bakma. O konuyu çok düşünüyorum. ‘Ya yatalak olursam? Ya kendime bakamayacak kadar hasta olursam ne olur?’ diye. Kati surette böyle bir duruma düşmemeye kararlıyım. Eğer böyle bir ihtimal olursa ne yapacağımı biliyorum ama bunu kimseye söylemedim. Sana söylerim belki. Önce biraz içelim de. Hadi bakalım kaldır kadehini…

Şu mereti içmeden duramıyorum. İlaç niyetine alıyorum onu da. Günde sadece bir duble. Zaten daha fazlasına da gücüm yetmez ki. Emekli maaşı ile ancak ay sonunu getirebiliyorum. Bu günleri, yani yaşlılığı hiç düşünmedim. Sabahtan akşama kadar bir dakika bile yerinden durmayan ben, İhsan, o yetmezmiş gibi akşamları da hasta oldu mu kapıp onları hastaneye götürürdüm. Ne yapsın vatandaş, arabam vardı ve ben de severdim koşturmayı. Zaten vatandaş da beni sevdi o yüzden.

‘Yaşlılığımı düşünmedim’ dedim ya. Zamanında çok fırsatlar geçti elime. Şu gördüğün apartmanların yerleri hep tarla ve bahçeydi. Alabilirdim de, paramda vardı… Ama yaptığım görev icabı dedikodu çıkar, insanlar laf eder diye almadım. Hep ‘dedikodu çıkmasın’ diye… Şimdi bile dedikodudan çok çekiniyorum. Hal, hareketlerime, yaptıklarıma dikkat ediyorum.

Aslında çok da dikkatli ve düşünceli olduğumu sanmıyorum. Öyle biri olsaydım biraz da çocuklarıma, aileme gereken zamanı ayırırdım. Hangi arada büyüdüler? Göremedim bile… Allah’ı var, benim hanımım çok iyi bir insandı. Eve ne versem onunla geçimimizi sağlardı. Bir güne bir gün de surat yapmaz, beni kırmazdı. Ama ben çok kırdım onu. Biraz da onlar aklıma gelmesin, rahat uyuyabileyim diye içiyorum bu mereti. Yoksa yalnız kaldığım her an geçmiş gelip duruyor aklıma. Yaptıklarım, yapmadıklarım, hatalarım, günahlarım, sevaplarım. Ama en çok hatalarım. İnsan kendini çok çaresiz hissediyor biliyor musun? ‘Bir daha geri dönebilsem’ diyorsun. Ama tek yaptığın yatakta o taraftan o tarafa dönmek oluyor.

Pişmanlık… Onun şu resmine bakıp konuşuyorum bazen onunla... Çok iyi bir kadındı çok. Her şeyi içine attığından erken gitti belki de. Onun gibisini bulamayacağım için de bir daha evlenmedim. İnsan bir yaştan sonra dünyevi keyifler için değil evin içinde bir ses, bir nefes için evlenmeyi düşünebiliyor. Ama onun gibisini bulamam.

Bazen kahvede arkadaşlar ‘Ya tek başına sıkılmıyor musun? Evlensene’ diyorlardı. ‘Arkadaşlar’ dediğime de bakma. Kaç kişi kaldılar ki? Her gün biri gidiyor aramızdan. Dağ gibi, sırtına tonla yük yüklesen ‘Ah’ demeyecek adamlar gitti. Bizden çok genç olanlar, yaşıtlarımız… Sıralama neye göre bilmiyorum. Koca kahveden kala kala bir masa ya var ya yok. Onların da bazılarının zaten artık dışarı çıkacak takati yok.

Ben onlar gibi takatsiz kalmamak için yürüyorum işte. Hani demiştim ya sana ‘Bir gün elden ayaktan düşersem yapacak bir şey düşünüyorum’ Küçük bir teknem var. Ona bineceğim ve güneşli bir günde güneş batarken ona doğru süreceğim. Sonsuz maviliğe güneş batarken benim güneşim de batmış olacak... Sevdiklerime gideceğim. Hepsi orada beni bekliyor olacak.

Adile’m… Biliyorum ilk o karşılayacak beni..

Sevdiğim Sonsuz Maviliklerde Beni Bekliyor Olacak
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan