Sayfa Yükleniyor...
Sevdiğini kaybetmek nasıl bir şey bilir misin? dedi.
Bir balıkçı teknesinin güvertesinde kurulmuş çilingir sofrasında dört kişi oturuyorduk. Teknenin kıç kısmında piknik tüpü üzerine koyduğu, her tarafı yanmış, kir, pas dolu tavada Ramo Usta denizden o gün tutulmuş balıkları, yıkamadan kızgın yağın içine atıp kızartıyordu. Bir yandan da ayağının dibine koyduğu şarabını arada içip, ağzından hiç çıkarmadığı sigarasını tüttürüyor, sohbeti uzaktan dinliyordu.
Masa olarak ortaya küçük bir sehpa konulmuştu. Üzerine bir gazetenin magazin eki serilmiş, Çay bardaklarına kırmızı şaraplar doldurulmuştu. Kabuğu tabak olarak kullanılan bir kavun, sehpanın ortasında duruyordu. Sağından solundan birkaç parça alınmış, kalanların bazıları sıralı, bazıları yan şekilde yatmıştı. Kavunun çekirdekleri masadaki gazetede ünlü popçuyu aldatan uzatmalı sevgilisinin yüzünü kapatmıştı.
Soruyu soran Yücel, Selçukun gözlerine baktı. Uzun tekel 2000 sigarasını yakan Selçuk, bu soruyu hiç duymamış gibi sigarasından derin bir nefes çekti. Teknenin ışığı ile aydınlanan kayanın üzerindeki siyah kediye masadaki kirli tabakta kalan balıklardan birini attı. Elinde kalan yağları yaladı sonda elini sehpadaki gazeteye sildi.
Bilmiyormuşum gibi anlat dedi. Dalga geçer bir tonda söylemişti.
Buna neden cevap vermek istemiyorsun ki dedi Yücel.
Teknenin teybinden Üstad Neşet Ertaşın Cahildim Dünyanın Rengine kandım parçası çalmaya başladı. En sevdiğim parçalardan biriydi. Ben o anda herkesin susmasını ve sadece parçayı dinlemek istiyordum. Kalktım ve teknenin kamarasına teybe yakın bir yere geçtim. Bir sigara yaktım ve ayaklarımı teknenin dümenine doğru uzattım. Kafamı aylardır yıkanmadığı için yer yer sarılaşmış yastığa koydum. Neşet ustanın sözlerini yaşadım o an. Sözüm yok şu benden ayrıldığına, gidip başka dala sarıldığına dedi. Kendini suçlamak her zaman en kolay yol oldu benim içinde.
Tekne dalgaların üzerinde yavaş yavaş sallanırken güverteden Taconun sesini duydum.
Doktor, yine mi aynı şey be. Her yer aşık adamlarla dolmuş, kamarada biri kıçta biri. Gel buraya ya. Tam sana göre bir konu açıldı dedi.
Taco bizim sohbetlerin moderatörüydü, neşesiydi, sohbetin tıkandığı tüm noktalarda Hadi beyler şimdi de şuna içelim diye bir konu bulur ve sohbeti o noktaya doğru yönlendirirdi. Bazen hüznün masayı kapladığı anlarda Gençler tehlikeli sulardayız, kaptan sür kayığı kıyıya deyip ya bir fıkra, ya da başına gelen bir şeyi anlatırdı.
Sevdiğini kaybetme konusunu açan Yücel masamızın melankoliği. Ne zaman 3 kadehten fazla içse hep aynı konuyu açardı. Hepimiz onun geçmişte kalan ama içini kavuran, evlenip 4 çocuk sahibi olmuş olmasına rağmen unutamadığı Sevdasını bilirdik. Ayıkken Arkadaş bu kadar mı bahtsızım ben. Herkes sevdadan yana, bir tek ben sevdadan şikayetçiyim. Çünkü benimkinin adı Sevda be diye dalga geçerdi kendiyle. Ama içtikçe Ne sevdaymış, yaktın beni be, yaktın! deyip arka arkaya bardakları boşaltırdı. Taco böyle zamanlarda Yavaş be oğlum, gece uzun daha, acelemiz yok diye onu yavaşlatmaya çalışırdı.
Sen hiç sevdiğini kaybetmemişsin. Eğer kaybetmiş olsaydın bana böyle davranmazdın. Sen hiç sevdin mi hayatında ha. Sevdin mi? diye bağırdı Yücel karşısında sigarasını umarsızca içen Selçuka. Selçukun Yüceli anlamasını hiçbirimiz beklemiyorduk. Gerçekten de hayatında pek sevgi olduğu söylenemezdi. Görücü usulü evlendiği hala kızı Zekiye bir kadından başka her şeye benziyordu. Belki de bu yüzden aşka ve aşık insanlara karşı içten içe bir öfke, yada kızgınlık duyuyordu.
Evet belki sevmedim ben senin gibi ya da doktor gibi. Ama sevmiş olsaydım sizin kadar da uzatmazdım. Giden gitmiştir ve gittiği gün benim için de bitmiştir dedi. Bardağın dibinde kalan şarabı bir yudumda içti. Tekrar doldurmak için şişeyi eline aldı ama üçüncü şişe de bitmişti.
Ben Muhittine kadar gidiyorum, sigaramda bitti zaten dedi. Güverteden sallana sallana uzaklaşırken Taco Yücel uğraşmayın oğlum artık bu adamla. Öyle aşk, sevgili, dert, keder boş verin be oğlum. Bunlar boş işler. Bak senin çoluğun çocuğun var. Sevdanın da. Unut gitsin be oğlum. Her içtiğinde aynı muhabbet dedi
Ama Taco diye cümleye başlayacak oldum. Elini dur anlamında kaldırdı.
Doktor gözünü seveyim şimdi de sen başlama. Faydalı bir şey söyle bize. Mesela kavun çekirdeği Prostata iyi gelir mi? dedi. Gazetenin magazin eki üzerinde ünlü popçuyu aldatan sevgilisinin yüzünü örten çekirdeği bana doğru kaldırdı.
Abi şimdi prostat diye başladım ve devam ettim.
Taco konuyu ustalıkla aşktan prostata bağlamışken Selçukun sesi geldi. Muhittin kapatmış bakkalı anasını satayım ya diye sallana sallana geldi. Yerine oturduğunda artık kimsenin aklına sevgiliyi kaybetmek gelmiyordu.
Dalgalarla sallanan teknemizin güvertesinde Prostat dolu sohbetimize devam ettik o gece.