Sayfa Yükleniyor...
Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı? diye sorardı coğrafya öğretmenim. Ben hep çok gezenin daha çok bildiği tezini savundum.
İmkânlarım elverdikçe de gezip yeni yerler görmeye, yeni insanlar tanımaya gayret ediyorum.
Anamurda bir yeğenim yaşıyor. Dayı buraları görmelisin. Denizi, doğası, havası harika bir yer diye söylemişti birkaç yıl önce. Karaburunda yeni aldığım yerde, ağaçların üstüne yapmayı planladığım ev için araştırma yaparken, Antalya Olimposta, Kadirin ağaç evleri diye bir mekan görmüştüm. Tam da hayalimdeki gibi bir yerdi.
Hazır havalar da güzelken, 2015 yılından kalma, kullanmadığım izinlerim yanmadan birkaç gün gezmeye karar verdim. Hem iş, hem de gezi olacaktı benim için.
Antalyaya uçakla gittim. Sonrasında araç kiralama için orada yaşayan bir tanıdığımı aradım. Bana Erciyes oto kiralama şirketinin numarasını verdi. Şirket ismi niye veriyorum? Bazılarınızın içinden geçirdiği Yazar o şirketten bedava araç almış, şimdi de reklamını yapıyor gibi nedenlerden dolayı değil. Benim ne düşündüğümü nereden biliyorsun ki? diyenler için Hepimiz biriz, birbirimizin içini biliriz diyorum bende.
Herkes üstüne alınmasın canım. Bazıları dedim zaten.
Öyle bir şey yok!
Ancak araç kiralama şirketleri ile ilgili öyle şeyler duydum ki, ola ki birinizin yolu Antalyaya düşer, sorun yaşamadan, başka ek, sürpriz ücretle karşılaşmamanız için özellikle şirket adı yazdım.
Şirketin sahibi Mehmet bey ile biraz sohbet ettik.
İşler nasıl? diye sordum.
Allaha çok şükür idare ediyoruz. Ama geçen yıllara göre işler biraz kırık. Bu sene pek turist gelmedi. Ama onun yerine yerli turist geldi. Özellikle gurbetçiler çok geldi bu sene dedi.
Yol uzun ve gezilecek çok yer vardı. Biraz sohbet edip çayımızı içtikten sonra aracımı alıp yola çıktım. Antalya-Alanya arsında pek çok turistik tesis yapılmış. Pek çoğu da kapalıydı. Umarım yazın iyi çalışmışlardır diye içimden geçti.
Alanyadan sonra göz alabildiğinde muz bahçeleri ve seralar başlıyor. Bir karış toprağı bile zayi etmemişler. İnsanların bu denli çalışkanlığı beni mutlu etti.
Gazipaşadan Anamura kadar öyle zikzaklı bir yol var ki benim diyen şoförün bile bir süre sonra başı dönüyor. Bir taraftan da iyi oluyor. Çünkü arada aşağı inip muhteşem manzara eşliğinde çayınızı içip oradaki esnafla sohbet etme şansı buluyorsunuz.
Yol kenarında muz satan yaşlı bir amcanın yanında durdum. İner inmez salkımdan bir muz kopartıp ikram etti. Muz öyle lezzetliydi ki iki lokmada bitirdim. Hemen bir tane daha koparmak için hamle yaptı. Omzundan tuttum Amca sen böyle vermeye devam edersen ben durmam bak haberin olsun dedim. Kendini kurtararak bir muz daha koparıp verdi. Ye be ya. Helal olsun. Nasıl olsa bizim kendi bahçemizden dedi.
Amca bu muzların tadı bizim yediklerimizden çok farklı. Çok daha tatlı dedim.
Sizin yediklerinizi daha olgunlaşmadan alıp, gazla sarartıyorlar. Bu yüzden dalında sararan daha tatlı oluyor dedi.
O zaman lezzetli bir muz yemek istiyorsak burada yaşamak lazım dedim.
Valla burada pek kimse yaşamak istemiyor artık. Yağmur yağmıyor, su yok. Bu zamanda çok yağmur yağardı eskiden. Akarsular kurudu. Tarlada çalışacak gençlerin çoğu da Antalyaya turizme kaçtı. Birkaç yaşlı kaldı köyde. Allahtan bu Suriyeliler geldi de bizim bağda, tarlada çalışacak insan oldu dedi.
İlk kez Suriyelilerden şikayet etmeyen birini görmüştüm.
Suriyelilerin gelmesin rahatsız olan çok dedim şaşırarak.
Valla bizim köyde pek çok işi yapıyorlar. Temiz ve çalışkan insanlar. Onlar düşük yövmiyeye de çalışıyorlar. Neden şikayet edeyim. Ekmeğinin peşinde koşan temiz insanlar beni rahatsız etmez. Zaten köydeki evlerin yarısı boştu, onlar geldi iyi oldu dedi.
Devam edecek .