Sayfa Yükleniyor...
Çok hassas bir insanım.
Olumlu bir söz beni hemen motive eder, olumsuz bir söz benim moralimi bozar, adeta dünyam yıkılır, o günü boş geçirmeme sebep olur.
Eskiden de yazı yazardım ben. Popüler Sağlık diye bir dergi vardı. Orada ayda bir kez Cinsel sağlık köşesi yazardım. Ancak tembel ve rahat bir adam olduğum için yazıları hep son güne bırakırdım. Son gün de kıvranır, gece yarılarına kadar yazımı bitirmeye çalışırdım.
İLKSES Gazetesi ile yazmaya ilk başladığımda Her gün yazabilecek miyim?diye tereddüt ettim. Kendimi tanıyorum, rahatım, yayvanım, keyfime düşkünüm, plansızım... Her gün yazmak kolay değildir. Yazmak kolay olabilir ama beğenilecek şeyler yazmak, okuyucuyu tatmin etmek kaygısı insanın üzerinde bir baskı oluşturur.
İlk dönemlerde birkaç arkadaşım beni gerçekten iyi motive ettiler. Sema Kılıç Kocabalta, Sema Böğenoğlu, İbrahim Çevik, Guluzar Everett, Kaan İncekara, Meltem Sümerkan Ersoy, Nur Şahin, Ezo Çetin ve genel yayın yönetmenim ilk aklıma gelenler. Tıkandığım zamanlarda Çok güzel yazıyorsun devam etmelisin diye sürekli olumlu, beni yazmaya teşvik eden sözler söylediler. Bende yazmaya devam ettim ve etmeye çalışıyorum.
Birkaç zamandır kendisini pek göremediğim bir arkadaşıma Seni göremiyorum bu günlerde. Ne oldu? dedim. Denizciğim sen tek başına kanatlanıp uçana kadar elimden geldiğince destek olmaya çalıştım. Artık rüştünü ispatladın sen, bana ihtiyacın yok ki. Her gün süregelen ve suya sabuna dokunmayan üslup beni sıkıyor açıkçası diye cevap verdi.
Üzüldüm. Suya sabuna dokunmayan üslup a sahip olmak mı beni üzen şey yoksa beni motive eden bir arkadaşımdan bunları duymak mı bilemiyorum.
Dün bir şey yazamadım. Bu günde bir şey yazmak içimden gelmiyor. Şu yazıyı da dertleşmek için yazıyorum zaten.
Gazetede yazı yazmak ile Facebookta yazı yazmak aynı şey değil ne yazık ki. Facebook tüm sorumluluğu tek başına aldığın ve riskleri kabul ettiğin sürece, içinden geldiği gibi, küfür bile olsa, hakaret bile olsa yazabildiğin bir yer. Ama gazete böyle bir yer değil. Gazetede yazılan her yazı artık sadece senin değil başka insanların da sorunu haline geliyor.
Ayrıca ben siyaset de yazmak istemiyorum, sevmiyorum. Zaten yazan binlerce gazeteci var. Varsın Deniz Arslanda siyaset yazmasın be arkadaşlar. Nitekim pek çok siyasi yazı da yazdım. Yani ben yazınca ülkedeki sorunlar çözüldü mü? Bir şey değiştirdik mi?
Sende bu kadar hassas olma be kardeşim, eleştiri de olacak, ne güzel yazıyorsun diyen de olacak. Bunlara alışmalısın diyorsunuz. Bende öyle diyorum kendi kendime ama keşke her kendimize dediğimize inansaydık değil mi?
Neyse bu gün de böyle olsun bakalım.
Her gün iyi bir şey yazacak değiliz. Bir de kime göre iyi kime göre kötü değil mi?