Sayfa Yükleniyor...
Babamın taziyesi için Kuzey Irakta çalıştığı işyerinden izin alarak gelen yeğenimle, misafirlerimizi yolcu ettikten sonra akşam sahilde dolaşmaya çıktık. Saat gece yarısını çoktan geçmiş olmasına rağmen ağzına kadar dolu olan kafede, insanlar içeceklerini yudumlarken sohbet ediyorlardı.
Her akşamki gibi, her şey olağan görünüyordu.
Yine sevgililer el ele cilveleşiyor, gruplar kahkaha ile sohbet ediyorlardı.
Yeğenim oturduğumuz yerin internet giriş şifresini istedi. İnternetini açar açmaz da arka arkaya bir sürü mesaj geldi. Ona merakla baktığımızı görünce İstanbul Atatürk Havalimanında saldırı olmuş dedi. Önce bir arkadaşının telefonunu aradı. Ona ulaşamayınca büyük bir telaşla yaralı ve ölülerin isimlerine ulaşmaya çalıştı.
Onun o telaşı bizi daha da meraklandırdı. Ne oldu? dedim.
Ben dedemin taziyesi için erken gelmeseydim bu gün oradan bir arkadaşımla beraber bu saatlerde gelecektim. Belki de hayatım kurtuldu ama acaba o ne durumda? dedi.
O ulaştığı birkaç kişiden arkadaşı ile ilgili bir haber almaya çalışırken ben o anda yeğenimin orada olma olasılığını düşündüm. 37 yaşında, bir çocuk babası ve hayalleri olan genç bir doktor. Sonra da onun gibi bir sürü başka başka hayalleri olan insanları düşündüm.
Tek suçları bu ülkede ve o saatlerde orada bulunuyor olmaktı.
Ne kadar tesadüf yaşıyoruz. Kendini patlatıp cennete gideceğini düşünen- ki sadece keşke kendisini patlatsa hiç sorun olmayacak- ve kendi ile beraber bir sürü masum insanı öldüren bir sürü insanla dolu bir coğrafyada burası. Sadece bizim ülkemiz değil. Afganistan, Irak, Suriye, Mısır, Libya..
Mesela neden Türkiyede kendilerini patlatıyorlar da Katar gibi, Birleşik Arap Emirlikleri gibi, Suudi Arabistan gibi yerlerde neden hiç bomba patlamıyor? Biz IŞİDe karşı aktif olarak savaşmıyorken ve üstelik uluslararası camiada Türkiyeden IŞİDe önemli oranda militan katılımı ve desteklerin olduğu iddiaları varken. Bu bir çelişki değil mi? Mesela Rusya ve başka ülkeler daha aktif şekilde IŞİD ile savaşırken onlarda hiç bu tarz olaylar yaşanmadı. Acaba diyorum kendini patlatmak isteyenler kısa yoldan cennete gitmek için özellikle de Ramazan ayında, bir İslam ülkesini mi tercih ediyorlar yoksa işin içinde başka işler mi var?
Bütün bunları kafamdan geçiriyordum otururken o anda. Ülkemizin bir yansıması aslında o kafe. Başımıza gelmedi nasıl olsa, öyleyse üzülmeye gerek yok diye düşünüyor pek çok kimse. Ya da muhtemelen Gelince düşünürüz diyorlardır. Sevgililer yine sevgili, gruplarda eğlence tam gaz gidiyor. Kimse kendisinin de başına böyle bir olay gelme olasılığını düşünmek istemiyor, umursamıyor.
Oysa ben o anda ölen insanları düşündüm. Ölen insanlar arasında kendimi, yeğenimi, sevdiklerimi. Bundan dolayı da mutsuzum. Ölüm bu kadar erken gelmemeli. Bu ülkede yaşamak, ölümü her an, her yerde karşına çıkabilen bir şey olarak kabul etmek olmamalı. Ya bunları önceden engelleyecek ya da, Ben bunları yapamadığım için bunlar oldu, ben gidiyorum başkası bu işi yapmaya çalışsın diyecek bir sorumlu olmalı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde yeğenimin arkadaşından haber aldık. Geride gözü yaşlı bir eş ve 8 ve 3 yaşında, babalarını bir daha göremeyecek iki çocuk bırakarak bir hiç uğruna ölmüştü. Yeğenim ise dedesinin cenazesi için önceden geldiğinden, tesadüfen ölmemişti.
Tesadüfen yaşadığımız bir kez daha kanıtlandı.
Filanca kişi İstanbuldaki patlama sırasında güvende olduğunu bildirdi diyor sosyal paylaşım sitesi.
Peki ölenler?