Sayfa Yükleniyor...
Bir arkadaşımın evinde akşam yemeğine davetliyiz. Balkon mavi neon ışıkları ile aydınlatılmış havuza bakıyor. Ambiyans harika.
Sofra hazırlanıp ev sahibi tarafından özenle hazırlanan yemek ortaya getiriliyor. Nefis bir koku etrafa yayılıyor. Kendimizi o saate kurduğumuzdan mı bilemiyorum ama mide salgılarımız Bir an önce bana bir şey gönderin yoksa mideyi deliyorum bak diye bizi uyarıyor. Servis kaşığını eline alan evin erkeğinin el hareketlerini izleyip, Önce benim tabağa koy diye gayrı ihtiyari, tabağı kaldırmışım. Adam birden Ceyda bu ne? diye bağırdı. Biz Yemeğe kesin yabancı bir madde girdi diye eyvahlanırken evin hanımı içeriden telaşla geldi.
Adam Bu ne hayatım? diye ikinci kez sordu.
Ne ne hayatım? diye cevap verdi kadın.
Bu ne? diye kaşığın ucu ile bir şey gösterdi adam. Ben gösterdiği şeyi görmek için yerimden hafifçe kalktım. Maydanoza benzer yeşil bir şey gördüm. İçimden İnşallah böcek möcek değildir diyorum ama bir taraftan da Afrikada açlık nedir gördüğümüzden Böcek de çıksa yiyeceğim anasın satayım diye söyleniyorum. Hem Taylandda bulunduğum süre içinde birkaç çeşit böceğin yağda kızartılıp çerez gibi yendiğine de şahitlik etmiş biri olarak bu gece sofradan aç kalkmak niyetinde değilim.
Maydanoz hayatım diye gayet rahat cevap veriyor kadın. Biz derin bir Ohh çekiyoruz.
İnadına mı koydun? diye sinirle kadına bakıyor adam.
Hayır hayatım. O yemeği senin için değil misafirler için yaptım. Üstelik orijinal tarifinde bir demet maydanoz demesine rağmen sen çok sevmiyorsun diye az koydum. Koymasam eksik olacaktı dedi kadın sakince.
Benim maydanoz yemediğimi biliyordun. Neden koydun? Neden? diye sinirle elindeki kaşıkları masaya koydu adam. Masaya fırlattı desek daha doğru olur. Ben elimde tabak öylece kalakaldım. Bir kaşık koyaydı iyiydi diye saf saf balkondan içeri giren adamın arkasından baktım.
Oğuz gelir misin? diye seslendi kadın. Cevap gelmeyince Ayol çocuk musun? Bu kadar misafir var, gelir misin! diye bir daha seslendi. Adam içerden geldi. Annesine küsmüş çocuklar gibi dudaklarını büktü, kollarını birleştirdi ve sofraya oturdu.
Kusura bakmayın arkadaşlar. Oğuz yemekte maydanoz olmasını sevmiyor. Ama bende takıntılıyım. Bir şeyin tarifinde ne varsa öyle yapmazsam içim rahat etmez. Ne yapayım ben de böyleyim işte dedi kadın. Midemde Bize yiyecek bir şey yolla diyen sesler susmuştu. Yemeği bırakmış bizi davet eden ailenin aile bütünlüğünü korumaya çalışıyorduk.
Valla ben de kahve içmeyi bir türlü sevemedim dedim. Ama bu manevra ortamdaki gerginliği dağıtmak için yeterli olmamıştı. Bunun üzerine Valla yemekte bezelye olduğu zaman ben o yemeği yemiyorum. Hatta onunla ilgili bir anım var. Onu da anlatabilirim dedim. Masadaki herkes Bize ne ki senin bezelye ile ilgili anından der gibi baktı. Ben de sustum.
Hadi çocuk gibi davranmayı bırak da yemekleri koy diye sert bir sesle Oğuza söylendi. Adam yemekleri öyle isteksiz bir şekilde tabaklarımıza bıraktı ki Alın zıkkımlanın der gibiydi. Ya da ben öyle hissettim.
Bir minik maydanoz yüzünden büyük bir iştahla yiyeceğimiz yemekten birkaç kaşık yiyip Aman da ne güzel olmuş, yapanların ellerine kollarına sağlık gibi klişe laflar edip Maydanoz tat vermiş gerçekten diye eklemeyi ihmal etmedik.
Belki yemek yiyemedik ama Eve davet edilen misafirlere nasıl yemek yedirilmez konusunda güzel bir ders almış olarak evimize döndük.