Sayfa Yükleniyor...
1989 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesine başlamak için Bursaya ilk gittiğimde sıcak bir eylül ayıydı.
Üniversite kampüsü şehirden 20 kilometre uzakta, Görükle denilen bir köye komşu kurulmuştu. En yakın yerleşim yeri olan bu köyde sadece bir köfteci ve bir iki kahve vardı. Bu dağ başında altı yılım nasıl geçecek? diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Kaldığım Kredi ve Yurtlar Kurumu yurdunun etrafında dikenli teller yoktu o zamanlar ve istediğimiz saatte yurda girebiliyorduk. Köy kahvesinde okey oynamaktan geç döndüğümüz saatlerde çamura bata çıka, tarlalardan yurda ulaşıyorduk.
Bursa şehir merkezine gidip gelmek için Görükle Köyünden kalkan eski belediye otobüslerini veyahut minibüsleri beklemek zorunda kalıyorduk. Şehir ve üniversite arasında Bursa ovasının verimli tarlalarında çalışan çiftçileri, koyun ve inek otlatan çobanları izleyerek yol alıyorduk. Sadece boş tarlalar vardı.
Görükle köylüleri başlangıçta el ele gezen, sarılıp dolaşan gençleri garipsediler. Hatta onlara garip garip bakıp Tüh bak neler neler yapıyorlar! diye ayıpladılar. Ancak onlarda göre göre bu durumu bir süre sonra bu durumu garipsememeye başladılar. Öğrenci popülasyonu arttıkça, komşu köy olan Görüklede yemek yerleri ve kafeler artmaya başladı. Köylüler öğrencilerin iyi bir gelir kaynağı olduğunu keşfetmişti.
Derken kampüse başka bir yerde olan hastane ve diğer fakülteler de gelmeye başladı.
1989da sadece bir köfteci ve iki kahvenin olduğu bir köy olan Görükle 1995te ben oradan ayrıldığımda bir belde olmuştu.
Artık tarlalar yavaş yavaş apartmanlara dönüyor, köylüler kafe, restoran ve apart sahibi oluyorlardı. Bursa şehri de yönünü üniversiteye çevirmiş, o tarafa doğru büyüyordu. Blok blok apartmanlar, tarlaların yerini almaya başladığında ben oradan ayrıldım.
Bugün bir mesleki kurs için Bursaya geldim. 27 yıl önce küçük bir köy olan Görükle, devasa bir şehir olmuş, üniversite ve şehir merkezi arasındaki 20 kilometrelik yolun etrafındaki tarlaların hepsi apartmanlarla dolmuştu. Sadece orası mı? Bursa ovası tamamen betona dönmüş durumda. Bir zamanlar Yeşil Bursa Beton Bursa halini almış.
Güzelim şeftali ve armut bahçeleri viran olmuş, kalmamış. Bir şehir ki kendi kendini yok etmiş adeta. Evet Bursa bir sanayi şehri, evet nüfusu 27 yılda iki kat artmış (o zaman 1,5 milyon, şu anda 3 milyon) ama bu insanlar bir süre sonra ne yiyecekler, nerede nefes alacaklar? Nerede gezip dolaşacaklar?
İçim gitti. Yeğenimin, Dayı gel seni biraz gezdireyim, buraların nasıl değiştiğini gör teklifine Burası hayalimde kaldığı gibi kalsın dedim.. Otelime gidip yatmayı tercih ettim.
Rüyamda o eski Yeşil Bursayı görmeyi umarak...