Sayfa Yükleniyor...
Ev veya araba almak kan akıtmayı gerektirmez. Yani yeni bir ev ya da araba alındığında kurban kesmek gerekmez. Ancak bu konuda adak yapılmışsa adağın yerine getirilmesi gerekir. Örneğin ev alırsam ya da arabam olursa kan akıtacağım derse ve bunları alırsa, aldığında bu kanı akıtması gerekir. Yani bu kanı akıtması gerekir.
Aynı şekilde kişi adak adamamışsa dilerse bu mala ve nimete nail olduğu için şükür babından bir kurban kesebilir.
Bir diğer husus daha vardır ki o da şudur: Sadaka belaların define vesile olur Böyle bir nimetten dolayı kurban kesip tasadduk etmenin muhtemel bir takım kaza ve belaların define vesile olacağı da umulur. Fakat bütün bunların yapılmasında bir adak söz konusu değilse bir vaciplik yoktur.
Yeni bir ev ya da araba alındığında başta yani daha mal alınmadan alırsam keseceğim dememişse araba veya ev aldıktan sonra böyle bir söz vermişse o zaman kurban kesmese günaha düşmez. Şayet kesecek olsa da şükür kurbanı adak kurbanı gibi olmadığından kesilen kurban etinden kesen kişi ve çocukları yiyebilir. Ancak bu adak olarak adanmış ise kesilen kurban etinden kesen kişi ve ailesi yiyemez.
Kazaya kalmış namazları sırayla kılmak zorunda mıyız?
Kaza edilecek namazlar arasında sıra gözetilip gözetilmeyeceği bu namazları kılacak kimsenin durumuna göre değişir.
Hanefi mezhebine göre, kaza namazı kılacak kişi sahib-i tertip ise yani daha önce vaktinde kılmadığı bir namaz üzerinden başka bir namaz geçirmemiş veya en fazla beş vakit namaz geçirmiş olanlar vaktinde kılamadıkları ilk namazdan başlayarak sırayla kılarlar, ardından içinde bulundukları vaktin farzını kılarlar.
Sahib-i tertip olmayan yani altı vakit veya daha çok namazı kazaya kalmış olan kimselerin ise, bu namazları kaza ederken tertibe riayet etmesi gerekmez. Eğer sadece vaktin farzını kılacak kadar bir zaman kalmışsa bu takdirde kaza namazlarını değil önce vaktin namazını kılar.
Kişi altı vakitten fazla namazı kazaya bırakmış ise sahib-i tertib olmaktan çıkar. Bu durumda dilediği vakitte dilediği namazın kazasını kılabilir. Şafi mezhebine göre ise tertibe riayet vacip değil müstehaptır.
Meleklerin günah işleme özelliği var mı?
Nurdan yaratılan ve insandan tamamen farklı olan melekler Allaha isyan etmezler. Hangi iş için yaratılmış iseler o işi yaparlar. Daima Allah'a ibadet ve itaat ederler. Kurânda bu hususa şöyle işaret edilmektedir: Üzerlerinde hakim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. Şüphesiz Rabbin katındaki (Melek)ler Ona ibadet etmekten büyüklenmezler. Onu tesbih ederler, yalnız Ona secde ederler.
Buna göre melekler hiçbir zaman Allaha isyan etmez ve asi olmazlar. Meleklerin günah işleme fonksiyonları da yoktur. Halk arasında şeytan da bir melekti ama Allaha isyan etti inancı doğru bir inanç değildir. Zira şeytan melek değildi. Melekler nurdan, şeytan ise ateşten yaratılmıştır.
Günün Ayeti
Ey iman edenler! Zorluklara ve sıkıntılara sabırla katlanın ve birbirinizle bu sabırda yarışın.
(Âli İmrân: 3/200)
Günün Hadisi
Kim tokgözlü olursa, Allah onu zengin kılar.
Günün Hadisi
Faiz mahvedici yedi günahtan biridir.
Günün Duası
Ey rahmet kapılarını açan rabbim bana, aileme ve ümmeti İslama bugün hayır kapılarını aç.
Bunları biliyor muyuz?
Ravd-i Mukaddese Nedir?
Hz. Peygamberin Medinedeki mescidinin içinde kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberinin arasında kalan mübarek mekân, yer demektir.
Günün Nüktesi
Hz. Ömeri Ağlatan Çocuk
Bir yaz günüydü. Ezan vakti yaklaşmıştı. Halife Hz. Ömer ağır ağır camiye gidiyordu. Bu sırada bir çocuğun süratli adımlarla yürüdüğünü gördü. Acaba çocuğun bir ihtiyacı mı vardı; bu telaşın sebebi neydi?
Halife Ömer çocuğu sordu:
-Yavrucuğum! Nedir bu telaşın, bir derdin mi var, niçin bu kadar hızlı gidiyorsun?
-Camiye gidiyorum, amcacığım, diye cevap verdi.
-Yavrucuğum! Daha senin yaşın küçük. Sana namaz farz değil. Niçin bu kadar telaşlanıyorsun?
Çocuk onu ayıplar gibi hayret dolu bakışlarla Halifeye baktı ve şöyle dedi:
-Bu işin hiç küçüğü büyüğü olur mu? Hem bu yaşta namaza alışmazsam büyüğünce kılmak zor gelebilir.
Halife Hz. Ömeri bir düşüncedir aldı. Gözleri buğulandı ve ağzından şu cümleler döküldü:
-Ey Rabbim! Bu çocuk ne akıllı, ne iyi bir çocuk. Büyüklerde bulunması gereken ruhu taşıyor.