Sayfa Yükleniyor...
Besmele ekmeğimizin bereketi ve her hayırlı işin başı olduğundan her başladığımız hayırlı işe besmele ile başlamalıyız. Yemek yemek, su içmek, ya da buna benzer bir takım nimetlerden istifade ederken de Müslüman besmele ile başlamalıdır. Zira besmele ile başlamadığımızda şeytan da o yemeğe ya da nimete ortak olmaktadır. Besmele ile başlanan yemeğe ise şeytan yaklaşamamaktadır. Nitekim sevgili Peygamberimizin hazır bulunduğu bir ortamda sahabenin birisi yemek yerken besmeleyi çekmeyi unuttu. Besmeleyi çekmeyi unuttuğunu hatırlayınca besmeleyi çekti. Rasulüllah Efendimiz de tebessüm ettiler. Sebebi sorulunca Efendimiz: Besmelesiz yemeğe başlayınca, Şeytan da onunla yemek yiyordu. Besmeleyi okuyunca; şeytan yediklerini istifra etti. Buyurdular.
Buna göre yemek yerken besmele ile başlamalıyız. Şayet yemeğe başlarken besmeleyi unutmuşsak hatırladığımız anda baştan sona kadar Allahın adı ile başlıyorum demeliyiz.
İslamiyet boşama hakkını niçin erkeğe vermiştir?
İslamiyet boşanma hakkını erkeğe vermiştir. Zira boşama gibi yuvayı bir anda yıkma salâhiyeti, çoğu zaman hissî hareket edebilen kadına verilmesi durumunda boşamaların artması yuvaların erken yıkılması kuvvetli muhtemeldir.
Şayet erkeğe ait bu hak aynı şekilde kadına da verilmiş olsaydı, yuva yıkımı sık sık vaki olur, her öfke ve hiddet zamanında boşama kelimesini kullanacak kadın yuvayı ayakta tutamaz, yıkıverirdi. Kadının bu hissiliğindendir ki, atasözlerinde her zaman kadında his, erkekte akıl hâkimdir denmiş, hissîliği fazla olan tarafa boşama hakkı ilk anda verilmemiştir.
Bununla beraber İslam kadını, bu haktan büsbütün mahrum da bırakmamıştır. Nitekim Hanefi Mezhebine göre Nikâh sırasında kadın isterse boşama hakkını isteyebilir. Bu hakta diretmesi durumunda koca vermeyecek olursa kadın bu kişi ile evlenmeyebilir.
Erkek nikâh esnasında verdiği bu boşama hakkını sonradan pişmanlık eseri gösterip de geri alamaz. Ne söz vermişse ona sadık kalmaya mecbur ve mahkûmdur.
Yani nikâhtan sonra ben bu hakkı geri aldım diyemez. Verilen bu boşama hakkı da üç boşamadan erkek açısından bir şey eksiltmez. İki taraftan ister kadın ister erkek fark etmeksizin boşamayı veren nikâhı düşürmüş olur. Aynı zaman da kaç talak verilirse o kadar sayı üç talaktan düşmüş olur.
İnsanlar ahirette bu dünyadaki isimleri ile mi çağırılacaklar?
Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.
Hz. Peygamber sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.
Hz. Peygamber güzel isim koymanın önemini bir sözünde şöyle ifade etmektedir: Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyun.
Bu çağırma işlemini Allah'ın görevlendirdiği bir melek Allahın izniyle yapacaktır. Hiç kimse kıyamet günü Allahın hoşlanmayacağı isimle ahirete gitmek istemez. Öyleyse kötü olan isimlerin çocuklara verilmemesi gerekir.
İslâmiyette beşik kertmesi var mıdır?
Erkek veya kız çocuk bulûğa erdikten sonra kendi serbest iradesiyle evlenebilir. Erkek veya kız çocuk, bulûğa gelmeden, velisi tarafından nikâhlanabilir. Bulûğa erdiği zaman, erkek veya kız bu nikâhı reddedebilir. Buna bulûğ muhayyerliği denir.
Beşik kertmesi, daha ziyade bir vaaddir, söz vermedir. Nişanlanma gibidir. Yani nikâhlanma değildir. Kız ya da erkek de bu sözü bozabilir. Dinen de bunda hiçbir sakınca yoktur.
Günün Ayeti
İnkara sapanların, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir dönüştür o.
Nur Suresi, 5
Günün Hadisi
Her kul öldüğü hal (amel) üzere diriltilir.
Müslim, Cennet 83
Günün Sözü
"Bazen arkasına dönüp bakması gerekir insanın; Nerden geldiğini unutmaması için."
Şems-i Tebrizi
Günün Duası
Allahım bugün dünyasını da ahiretini de kazananlarda eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Umûm-i belvâ nedir?
Bir musibet veya sıkıntının herkesi kapsayacak şekilde yaygın hale gelmesi demektir. İslâm dini, kolaylık ve rahmet dinidir. Bu nedenle zarûret ve ihtiyaç hallerinde zarûretin derecesine göre hükümlerde esneklik sağlanarak bazı istisnalar getirilmiştir
Günün Nüktesi
Bana İslamı anlat...
Hz. Ömer anlatıyor:
"Bir gün biz, Hz. Peygamber'in yanında bulunurken huzur-u Nebevîye, üzerinde yolculuk eseri görünmeyen, hiçbirimizin tanımadığı bir adam geliverdi, Peygamberimizin ta yanına oturdu. Diz kapaklarını O'nun diz kapaklarına dayadı. Ellerini dizlerine koydu ve:
- Ey Muhammed, bana İslâm'dan haber ver? Dedi. Allah'ın Resûlü buyurdu ki:
- İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resûlü olduğuna şahadet etmen (Kelime-i Şehadet), namaz kılman, zekât vermen, Ramazan ayında oruç tutman, hac etmenden ibarettir.
- Doğru söylüyorsun, dedi. [Hz. Ömer diyor ki: "Biz buna hayret ettik. Hem soruyor, hem de Peygamberi tasdik ediyordu."].
Adam devam ederek:
-Bana îmandan haber ver, dedi. Allah'ın Resûlü buyurdu ki:
-İman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve bir de hayır ile şerrin Allah'ın takdîri ile olduğuna inanmandan ibarettir.
Adam:
- Doğru söylüyorsun, dedi ve devam ederek ilâve etti:
- Bana ihsandan haber ver?
Allah'ın Resûlü bu suâle de:
- İhsan, Allah'a, görür gibi ibâdet etmendir. Her ne kadar sen onu görmesen de O seni görür, buyurdu.
Adam devam etti:
- Bana Sâat'ten (Kıyâmetin zamanından) haber ver.
Allah'ın Resûlü:
- Bu mes'ele hakkında kendisine sorulan kimse, sorandan daha bilgili değildir. (Yani bu hususta ben de senden fazla bir şey bilmiyorum) Lâkin onun alâmetleri vardır, karşılığını verdi.
Adam, bunun üzerine Allah Resûlünden, Kıyâmetin alâmetlerini haber vermesini istedi.
Allah Resûlü de, Kıyâmetin bâzı alâmetlerinden bahsetti.
Adam, bundan sonra huzur-u Nebevîden ayrılıp gitti. Arkasından Resûlüllah ashâbına hitâben:
- O adamı bana geri çeviriniz, diye emretti. Ashab adamı geri getirmek için derhal harekete geçtiler... Fakat adamı bir türlü bulamadılar. Yer yarılmış, sanki içine girmişti. Bunun üzerine Allah'ın Resûlü:
- İşte o Cibrîl'dir. İnsanlara dinlerini öğretmek için insan kılığında geldi, buyurdu.