Sayfa Yükleniyor...
İslam dininde caminin büyük bir yeri vardır. Zikir, fikir ve ibadet yeri olduğu gibi Allah’ın münacatına mazhar olmak için ayrılmış mukaddes bir yerdir. Hz. Peygamber ve sonraki dönemlerinde camii birçok fonksiyon görevi görmüştür. Namaz kılınan, ders verilen, din ve devlet işlerinin görüşüldüğü karara bağlandığı, aynı zamanda dinlenilen bir mekan olmuştur. Dolayısıyla kişinin camiide yatmasında dini bir sakınca yoktur. Bunun için eskiden olduğu gibi bugün de hacılar Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi’de istirahat edip yatarlar ve kimse de onlara mani olmaz. Dolayısıyla camide yatmada bir sakınca yoktur.
Hicret takvimi neye göre hazırlanmaktadır?
Hicri takvim, Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı, muharrem ayının birinci gününü de yılın başı olarak kabul eden bir takvim sistemidir. Hicri yıl, ayın dünya etrafındaki dolaşımını esas aldığından 354 gündür ve Miladi yıldan 11 gün daha azdır.
İnsanlığın tarih boyunca önemli olayları başlangıç noktası kabul etme geleneği vardır. Nuh tufanı, Hz. İsa’nın doğumu, fil olayı gibi. Bu ve benzeri önemli olaylar başlangıç kabul edilip bu tarihlerden şu kadar önce veya şu kadar sonra diye diğer olayların zaman tespiti yapılır. Hicretin 17. yılında, Halife Hz. Ömer döneminde sahabenin ileri gelenleri toplandı. Bu toplantıda Hz. Ali’nin teklifiyle 622 yılındaki Hz. Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicreti, Müslümanlar için tarih başlangıcı kabul edildi. İlk hicret eden kafile, muharrem ayında hicret ettiğinden dolayı da bu yılın ilk ayı olarak muharrem ayı kabul edildi
Mucizeyi herkes göstere bilir mi?
Mucize, dini bir terim olarak, insanların benzerini meydana getirmekten aciz kalacakları, peygamberlik iddiasında bulunan zattan âdetin hilâfına ve tabiat kanunlarının aksine olarak ve meydan okuma üslûbu ile zuhur eden harikulâde olay demektir.
Mucizeyi peygamberler Allah’ın yardımı ile nübüvvet davalarını ispat ve doğrulamak amacıyla gösterirler. Onun için herhangi bir olayın mucize olabilmesi için onun nübüvvet görevi verilmiş kişilerin elinde ortaya çıkması gerekir.
Mucize gerçekte Allah’ın dilemesidir. “peygamber mucizesi” denilmesi mecazîdir. Mucizenin, tabiat kanunlarının çok üstünde ve onlara aykırı olması, iddiaya uygun olarak ortaya konulması, bir yalanlama ya da inkârdan sonra meydana gelmesi ve insanoğlunun aciz kaldığı bir olay türünden gerçekleşmesi gerekir.
Davalarını tebliğ ederken itiraz karşısında peygamberler Allah’ın izni ve yardımı ile mucize göstermişlerdir. Hz. Peygamberin ayı ikiye bölmesi, Hz. Musa’nın denizi asası ile ikiye bölmesi, Hz. İsa’nın annesinin kucağındayken konuşması bunun örnekleridir.
Şaka ile yapılan boşama geçerli olur mu?
İslam fıkhına göre, bazı değerlerin şakası olmaz. Nikah, boşama, Ridde... gibi. Nitekim Hazret-i Peygamber bir hadisi şeriflerinde mealen şöyle buyurmaktadır. “Üç şeyin ciddisi de ciddidir. Şakası da ciddidir. Nikah, talak ve dinden dönme.”
Bu ve benzeri nassları dikkate alan İslam bilginleri şakayla da olsa nikahlanmak, boşanmak veya İslam’dan dönmeyi söyleyen kimsenin üç durumu da geçerli olacağına karar vermişler. Buna göre kişi şaka ile de olsa hanımını boşarsa, boşanma geçerli olur. Öyleyse bu değerlerle asla şaka yapmamamız lazım.
Hacca gitmemiş bir kimse, başkasının yerine bedel olarak hacca gidebilir mi?
Kişi üzerine farz olan hac ibadetini bizzat kendisi yerine getirmekle yükümlüdür. Ancak üzerine hac farz olduğu halde, bizzat hac yapamayacak duruma düşen kişinin, hacca vekil göndermesi veya kendisi adına vekil gönderilmesini vasiyet etmesi gerekir.
Hanefi mezhebine göre Hacca bedel (vekil) gönderecek kimse, haccın nasıl yapılacağını bilen ve hac yapabilecek nitelikleri taşıyan, buluğ çağına erişmiş, akıllı, tercihen daha önce hac yapmış Müslüman bir kimseyi hac yapmak üzere vekil tayin eder.
Şafii mezhebine göre ise hacca vekil olarak gidecek kişinin daha önceden hacca gitmiş olması gerekir. Daha önceden hacca gitmemiş bir kimse Şafii mezhebine göre vekil olarak başkasının yerine hacca gidemez.
GÜNÜN NÜKTESİ
Hür Bir Esir
17. yüzyılda Ruslarla yaptığı savaşı kaybederek Osmanlı Devleti’ne sığınan İsveç Kralı 12. Charles(Demirbaş Şarl)’ın, Türklerden gördüğü alicenaplık karşısında Poltava’da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü. Kurtuldum Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi. Önümde su, ardımda düşman, tepemde ateşler püsküren güneş…
Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu, yine kurtuldum. Fakat bugün esirim. Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar yaptılar, beni esir ettiler. Ayağımda zincir yok, zindanda da değilim. Hürüm ve istediğimi yapıyorum. Lakin yine esirim asaletin nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar şefkatli, bu kadar yüksek kalpli, bu kadar asil ve bu kadar nazik milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak bilseniz ne kadar tatlı” diyerek şükranlarını ifade eder.
GÜNÜN DUASI
“Yâ Rabbi! Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım: Ve senin bana inâm ve ihsan ettiğin ni’-metleri ikrar ve itirâf ederim. Kendi kusur ve günâhlarımı da ikrar ve itirâf ederim.”
GÜNÜN HADİSİ
Kim geçim sıkıntısından dolayı insanlara dert yanarsa, onun ihtiyacı giderilmez, açığı kapanmaz. Fakat kim geçim darlığını Allah’a arz ederse, Allah onun sıkıntısını giderir, bolluğa çıkarır.
(Tirmizi, Zühd 18)
GÜNÜN AYETİ
Ey İnananlar! Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarfeden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur yağdığında onu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah inkar eden kimseleri doğru yola eriştirmez.