Sayfa Yükleniyor...
Cuma namazı; şartlarını taşıyan her mükellefin kılması gereken farz bir namazdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurulmaktadır: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında Allah’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.” (Cuma, 62/9.) Hz. Peygamber de: “Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman’a farzdır.” (Ebu Dâvûd, “Taharet”, 129.) hadisi ile bu namazın her mükellefe farz olduğunu haber vermektedir.
Farz oluşu naslarla sabit olan cuma namazını kılmak, bir ibadeti ifa etmek ve sevaptır. Şer’i bir gerekçe olmadan terk etmek ise büyük günahtır.
Sevgili Peygamberimiz; Cuma namazını sebepsiz olarak terk etmek ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Kim üç Cumayı, önemsemeyerek terkederse Allah onun kalbini mühürler.” (Ebû Davud, “Cuma”, 1052).
Hz. Peygamberin bu uyarısı şer’i bir gerekçe yani dini bir özür olmadıkça terk eden kişilerle ilgilidir.
Şer’i gerekçe/dini özür, Cuma namazının farziyetini mükelleften düşürmektedir. Fukahâ şer’i özrü; yolculuk hali, canın, malın tehlikede olması, kişinin ağır hasta olması gibi sebepler şeklinde açıklamışlardır. Tabi fukahânın kastettiği hastalık basit bir girip ya da nezle değil. Bilakis ağır hastalıklardır. Örneğin, ağır hasta olan kişi Cuma namazına gittiğinde hastalığının daha da artmasından, uzamasından veya ölümcül bir durumun meydana gelmesinden endişe ediyorsa Cuma namazına gitmeyebilir.
Dini özür kabul edilen sebeplerden biri de bulaşıcı hastalıklardır ki coronavirüste bu bulaşıcı hastalıkların biridir.
Bu bağlamda, coronavirüse yakalanmış kimse hem hastalığının artmaması hem de başkasına da bulaştırmamak için cuma namazına gitmez. Bundan dolayı da bir günahı olmaz. Çünkü mazeretli sayıldığından Cuma ondan sakıt olur, evinde öğle namazını kılar. Aynı şekilde hastalığın yayılmaması ve toplumun bu hastalığa yakalanmaması için yetkili otoritelerce cuma namazı kılınmayacak şeklinde karar alınması halinde Cuma namazının sorumluluğu kişiden düşer. Nitekim şuan ülkemizde bu durum söz konusudur. Devlet salgının yayılmaması için tedbir anlamında camilerde normal vakit namazlarını ve cumayı durdurmuştur.
Buna göre, koronavirüs hastalığının görüldüğü ülkelerde yaşayan Müslümanlar, zikrettiğimiz durumlar varsa cumaya gitmeyebilirler. Cuma namazı yerine evlerinde öğle namazını kılarlar. Yetkili otoritelerce hastalığın yayılmaması için cuma namazı kılınmaması yönünde karar alınması halinde o karara da uyma zorunluluğu vardır. Bu karara uyulduğunda yani cuma kılınmadığında da bir günahı olmaz. Çünkü mükellef için Cumayı kılmak farz olmaktan çıkar. Cuma yerine öğle namazını kılar.
İman’ı ve Nikah’ı da dinen götürmez, düşürmez. Çünkü Şer’i bir gerekçe olsun ya da olmasın bir ibadeti terk etmek ile iman gitmez, nikah düşmez. İman inkarla gider, nikah irtidad ve boşama ile düşer. Bunun dışında iman ve nikah gitmez. Ancak ibadetler özürsüz bir şekilde terk edildiğinde iman gitmemekle birlikte bundan dolayı zayıflar.
İşte bundan hareketle eskiler, gençlerin gözünü korkutmak veya cuma namazına teşvik etme adına Hz. Peygamberin; “Kim üç Cumayı, önemsemeyerek terkederse Allah onun kalbini mühürler.” (Ebû Davud, “Cuma”, 1052). Hadisindeki mühürlenmeyi üç cumayı kılmayanın imanı gider, nikahı düşer şeklinde yorumlamışlar.
Ancak bu sözün dini bir temeli yoktur, asılsızdır. Bu uyarı, cuma namazını önemsemeyen, terk etmeyi bir adet ve alışkanlık haline getiren kişi ile ilgilidir. Söz konusu hadisteki mühürlenme, cumayı sürekli ihmal etmekten dolayı kişinin kalbinin münafıklaşması, Allah’ın rahmetinden uzaklaşması, maneviyatının zayıflaması, sevaplardan mahrum kalması demektir.
İman ve nikah zarar görmese de mükellef kişi şer’i bir gerekçe olmadığı sürece cuma namazını ihmal etmemeli, kalbini de mühürlememelidir.
An karibu’z- zamanda Cuma namazını hep birlikte camilerde kılmak duası ve dileği ile... Evde kalın, Allah’a emanet olun.