İslam dininde kan kardeşliği diye bir şey yoktur. Kan kardeşliği olmadığından kişilerin birbirine kan vermesi ile kardeş olmazlar. Bu anlamda karı kocanın birbirine verdiği kan aralarında evliliğe dair her hangi bir engel ya da kardeşlik oluşturmaz. Evliliğe engel olan kardeşlik kan kardeşliği değil gerçek kardeşlik ile sütkardeşliğidir.
karı kocanın ya da bir başkasının birbirine verdiği kan aralarında kardeşlik oluşturmaz. Evliliğe de engel teşkil etmez.
Secde ayeti okunduğunda abdesti olmayan secde yapabilir mi?
Secde ayeti okunduğunda, okuyan da, dinleyen de secde yapması Hanefi mezhebine göre vacip Şafiilere göre ise sünnettir. Ancak her iki mezhebe göre de abdestleri yoksa abdest almaları gerekir veya abdest aldıkları zaman secdeyi yaparlar. Abdestsiz secde yapmaları uygun değildir.
İmama uyan kimse kendi hatası için sehiv secdesi yapar mı?
Cemaatten birinin imama uyarak kıldığı namazda kendi yaptığı sehivden yani hatadan dolayı ne kendisi ne de İmam için sehiv secdesi gerekmez. Çünkü cemaat burada imama tabidir. İmama tabi olunca hata da yapsa sehiv secdesi gerekmez.
Cemaatle namazdan sonra topluca tespih çekmek bid’at mıdır?
Namazlardan sonra bilinen şekliyle zikirleri çekmek, sahih hadislerle tavsiye edilmiştir.
Bu tesbihat topluca çekilebileceği gibi, münferit olarak da camide veya cami dışında çekilebilir.
Bu nedenle, cemaatle namazdan sonra topluca tespih çekmek bid’at değildir. Bilakis güzel bir davranıştır.
Çocuğum sağ-salim doğarsa bir kurban keseceğim diyen kimse bu adaktan yiyebilir mi?
Bu bir adaktır şart yerine gelirse kesilmesi vacip hale gelir. Yani çocuk doğarsa bu adak kesilmek zorundadır. Ancak adak yapan kimse, adadığı hayvanın etinden yiyemez. Etin tamamını dağıtması gerekir. Şayet bir miktar yemiş olursa, yediği etin kıymetini fakirlere para olarak vermesi gerekir
Adak yapan, adadığı hayvanın etini, fakir olsalar bile, usul ve füruna ve geçimi üzerine bağlanmış bulunanlara yediremez. Usul, ana ve baba tarafından yükselen soya denir. Füru, evlatlardan aşağı inen soylara denir.
La havle vela kuvvete illa billah’ın anlamı nedir?
Güç ve kuvvet ancak Allah’a mahsustur. “Allah’a âsi olmak ve günah işlemekten dönüş, ancak Allah’ın verdiği ismet (günahlardan uzak olma hâli) ile O’na itâate kuvvet ve iktidar da, ancak O’nun yardımı ile hâsıl olur” demektedir.
Fırka-i Nâciye nedir?
Kurtuluş fırkası, cehennem’den kurtulacağı bildirilen fırka, İslâm dinînde doğru itikat üzere olanlar. Peygamber efendimiz ve Ashabının ve bu büyüklere tâbi olan ehl-i sünnet âlimlerinin yolunda bulunanlar demektir.
Günün Ayeti
“Birtakım insanlar vardır ki ne ticaret ne de alışveriş onları, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin allak bullak olacağı bir günden (ahiretten) korkarlar.”
(Nur, 24/37)
Günün Hadisi
“Kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir, Allah için vermezse imanını kemâle erdirmiştir”
Ebu Davud, “Sünne”, 15.
Günün Sözü
Yemini çok olan toplumun yalanı da çok olur.
VONDEL
Günün Duası
Allah’ım başladığımız bu yeni haftada senden hayır ve bereket diliyor, kaza ve belalardan sana sığınıyorum.
Bunları biliyor muyuz?
Ta’dil-i Erkan Nedir?
Namazda rükûda, secdelerde, kavmede (rükûdan kalktıktan sonra ayakta durmada) ve celsede (iki secde arasında oturmada) her âzâ hareketsiz olduktan sonra bir miktar durmak demektir.
Günün Nüktesi
Evlat ve kuyruk acısı...
Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaradana olan aşkı-yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış. Yılanda duygulanmış ve dile gelmiş. “Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edeceğim” demiş. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve “Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim!” demiş.
Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Ailesi de dahil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. Oduncu yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Bir gün oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış.
Oduncu olgunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış. “Kör kuyunun başına git ve oğlum olduğunu söyle; yılan sana altın verecek!” demiş. Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadığı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış, “Kim bilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!” diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş.
Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oğlu cansız yatıyor. Yılanda o anda görünmüş; kuyruğu yok ve kanlar içinde.
Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı... “Hatalı olan oğlum olmalı!” demiş ve yılandan özür dilemiş. “Tekrar dost olalım!” demiş.
Yılan ise acı acı gülümsemiş: “Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!” demiş.