İslam dini, kul hakkına büyük bir önem vermiş ve affedilmeyen iki büyük günahtan biri olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda, İslam insanların bu haklara karşı duyarlı ve saygılı olmalarını emretmiştir. Ayrıca kul hakkı ihlalinde, hakkı ihlal edilen kişi affetmedikçe, hiç kimse tarafından affedilemeyeceği de belirtilmiştir. Nitekim sevgili Peygamberimiz, Veda hutbesinde, “Ey insanlar, sizin kanlarınız, mallarınız, (ırzlarınız) onurlarınız Rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır.” (Buhârî, Hac, 132) buyurmuştur.Yine sevgili peygamberimiz bir başka hadis-i şerifinde; “Kimin yanında kardeşine ait bir hak varsa, o haksızlıktan dolayı hak sahibiyle helalleşsin. Gerçek şu ki, kıyamette asla altın ve gümüş yoktur. Kardeşinin hakkı için kendi sevaplarından alınmadan evvel, dünyada onunla helalleşsin. Ahirette zalimin o hakkı karşılayacak sevapları bulunmazsa, kardeşinin günahlarından alınır da o zalimin üzerine atılır.” (Buhârî, "Rikâk", 48.) buyurmuştur.
Bundan dolayı hacca giden kişinin yolculuğa çıkmadan önce dost, komşu ve akrabalarla helalleşmesi, haccın adabından sayılmıştır. Ancak helalleşme, haccın sıhhatinin şartlarından olmadığı için helalleşmeden hacca giden kişinin haccı geçerlidir. Ancak bir kul hakkı varsa helalleşmediği için kalır.
Yazının devamı İlkses Gazetesi'nde...