İbadetlerde devamlılığın önemi ve faziletleri


  • Oluşturulma Tarihi : 25.07.2014 06:36
  • Güncelleme Tarihi :
İbadetlerde devamlılığın önemi ve faziletleri

Dini hayatımızda çok önemli bir yeri olan, orucuyla, namazlarıyla, zekat ve sadakasıyla ibadet ve rahmet ayı Ramazan-ı Şerifi geride bırakmak üzereyiz.

Bu mübarek ayda, gücümüz yettiğince oruçlarımızı tutmaya, dini görevlerimizi yerine getirmeye, namazlarımızı kılmaya çalıştık. Bunun yanında fakirleri gözetmeye ve düşkünlere yardım elimizi uzatmaya gayret ettik.

Kur’an okuduk ve dinledik. Dinimizin güzelliklerini gönlümüze yerleştirmeye ve İslam’ın ruhuna uygun bir hayat yaşamaya çalıştık. Allah’a karşı kulluk görevlerimizi yerine getirmenin ve nefsânî arzularımıza gem vurarak, manevî bir zafer kazanmış bulunmaktayız.

Mü’min ibadetlerle, Allah’a karşı tam bir teslimiyet içinde, iyi bir kul, örnek bir insan olma imkanını elde eder. Ramazan ayı bu ibadet yoğunluğuyla, Müslüman’ın tüm kötülüklerden ve hatalı davranışlardan arınıp güzellikler ve iyiliklerle donatılmasına imkan tanıyan mübarek bir zaman dilimidir.

Ramazan ayında kazandığımız güzel hasletlerin ve yerine getirmeye çalıştığımız ibadetlerin Ramazandan sonra da devam ettirilmesi gerekir. Zira nafile de olsa ibadette esas olan devamlılıktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz “Allah’ın en çok sevdiği  ibadet az da olsa devamlı olanıdır”[1] buyurmaktadır. Bu bakımdan bu ayda yerine getirmeye özen gösterdiğimiz ibadetlerimizi ve kazandığımız güzel hasletleri Ramazandan sonra da devam ettirmeye çalışmalıyız.

Ramazanda oruç sayesinde sabrı, paylaşmayı ve başkalarını da düşünmeyi öğrendik. Eş dost ve akrabalarımızla iftar sofralarında buluşarak birlik ve beraberlikle akrabalık bağlarını güçlendirdik. Kimsesizlere şefkat ve merhamet kanatlarımızı gerdik. Fakir ve muhtaç insanların ihtiyaçlarını gücümüz nispetinde karşılamaya çalıştık.

Camilerimiz cemaatle kılınan namazlarla ayrı bir canlılık kazandı. Kubbelerimizde, tekbirler, dualar ve Kur’an tilavetleri yankılandı. Fert ve toplum olarak elde ettiğimiz bu güzellik ve kazanımları, hayatımızın her anını kuşatacak şekilde devam ettirmeliyiz.

Zira kulluk, süreklilik, devamlılık ister. Kullukta kesinti, tatil, izin, ara verme, istirahat gibi dünyevi işlerde görülen kavramlar yoktur.

Öyle ki yüce Mevla Kur’an-ı Kerim’de, “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” buyurmaktadır. O halde her Müslüman düşen görev allah’ın bu ayetine ve  emrine uygun olarak ibadetleri dini görev ve sorumlulukları ramazandan sonra da sürdürmek, ibadet ve hayırları yılın tamamına yaymaktır.

Sorular ve Cevaplar

Futbolcu veya basketbolcuların oruç tutmaması caiz mi?

Ramazan ayının sıcak günlere rastlaması ya da bir kimsenin çalışmak mecburiyetinde olması veya futbolcu, basketbolcu… gibi yaptıkları iş fizik gücüne dayalı olan kimselerin oruç tutmaması caiz değildir. Yani bu kimselerin orucu tutmayıp kazaya bırakması dinen uygun değildir.

Müslüman bir kimse her işini Allah'ın emrine göre ayarlamak mecburiyetindedir. Dinin hükümlerini kendi durumuna ve işine göre ayarlaması değil.

Bu anlamda futbolcu, basketbolcu… Orucu tutmak zorundadır. Şayet maçım, antrenmanım var fiziken tutamıyorum derse ve orucunu tutmasa bu kimse bir farzı terk ettiği için günah işlemiş olur. İleriki bir zamanda imkan bulduğunda bu orucu kaza etmelidir. Kazasız fidye vermek kişiyi bu sorumluluktan kurtarmaz.

Herkese Fıtır Sadakası verilebilir mi?

Fıtır sadakasının sarf yerleri ile zekatın sarf yerlerinin aynı olduğu hususunda fakirler görüş birliği içindedir.

Buna zekat verilmeyen kimselere fıtır sadakası da verilmez. Anne, baba, dede, nine, çocuk, torun gibi akrabalara normal zekat verilemediği için fıtır sadakası da verilemez. Her ne kadar İslam fıkındaki durum ve fetva bu ise de maalesef halk pek buna uymamaktadır. Fıtır sadakası zengin olanlara verilemeyeceği halde fetva olmasına rağmen günümüzde sırf borcundan kurtulmak için zengin arkadaşına, komşusuna, akrabasına fıtır sadakasını vermektedir.

Bu davranış dinen yanlış ve sakıncalıdır. Böyle bir ödeme fıtır sadakası borcunu düşürmez bilakis normal zekat gibi kişinin boynunda ve vebalinde kalır.

Bunun için her müslüman ister normal zekat ister fıtır sadakası, zekatı olsun yerine getirirken hak eden dost, akraba ve komşularına vermesi gerekir, hak etmiyorsa vermemelidir.

Vaktinde ödenmeyen sadaka-ı fıtır borcu nasıl ödenir?

Bütün ibadetlerde olduğu gibi sadaka-i fıtır yükümlülüğü de geciktirilmeyip zamanında yerine getirilmelidir. Bununla birlikte zamanında ödenmemişse, bu fitrelerin mümkün olan ilk fırsatta ödenmesi gerekir.  Yani fıtır sadakasının borcunu kaza etmek gerekir.

Taksi, Halk Otobüsü gibi ticari arabaların zekatı var mı?  

Ticaret için olmayan araba, ev, arsa gibi mallara zekat vermek gerekmez. Fakat bunların kazancı varsa ve bu kazanç sahibinin diğer zekata tabi malları ile birlikte veya tek başına nisap ölçüsüne ulaşırsa, yıl sonunda getirilerinin zekatı verilir.

Halk otobüsü, ticari taksi bu hükümdedir. Buna göre halk otobüsü ve  ticari taksinin kazancı yıl sonunda nisap miktarına ulaşırsa zekatı verilir.

Ticaret malının zekatı kendi cinsinden ödenebilir mi?

Ticaret mallarının zekatı, malın değeri üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi, malın kendi cinsinden de verilebilir.

Kayınvalide ve kayınpedere zekat verilebilir mi?

Kayınvalide ve kayınpeder, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerden olmadığı için, fakir iseler kendilerine zekat verilebilir.  Aynı şekilde fakir ise damata da zekat verilebilir.

Sadaka-i fıtır cami inşaatı için verilebilir mi?

Zekâtın ve fıtır sadakasının geçerlilik şartlarından biri de temliktir. Temlik, bir malı, mal edinmeye ehil bir kişinin mülküne geçirmektir.

Cami, okul, köprü, yol vb. yerlere temlik söz konusu olmadığından, buralara zekât ve fıtır sadakası sarf edilemez.

Günün Ayeti

O, Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size verdi. Allah'ın nimetini saymak isterseniz sayamazsınız! Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür. İbrahim Suresi 34.

Günün Hadisi

Kul, bir günah için veya sılah-i rahmi terk için dua etmedikçe ve duanın kabulü için acele etmedikçe duası kabul olunur."

Günün Sözü

Bütün beklentileriniz Allah‘tan olsun!”

 Hz. Ali

Günün Duası

Allah’ım bizi ibadet eden Salihlerden ve şükreden kullardan eyle.  Dini ve dünyevi bütün işlerimizi de düzene koy.

Ramazan Kavramları

Hacet Namazı nedir?

Herhangi bir ihtiyacı olan kişinin, bu ihtiyacının giderilmesini Allah'tan dilemeden önce kıldığı namazdir.

Günün Nüktesi

 Artık dayanamıyorum…

Bir ramazan akşamı yatsı namazı kılındıktan sonra, Allah Rasulü’nün huzuruna Suffe ashabının (Mescidi Nebide ilim için kalan, fakir ve kimsesiz Müslümanların) ileri gelenlerinden Ebu Hureyre geldi. Allah Rasulü’nün yanına kadar yaklaştı ve:

 -Ya Rasulallah! Üç günden beri bir lokma bir şey yiyemedim. Üst üste aç olarak oruç tutmaktayım. Artık dayanamıyorum, dedi.

 Rahmet Peygamberiin nurlu bakışları cemaatin üzerinde dolaştı ve sordu:

-Bu şahsı bu gece evinde kim misafir edebilir?

Ebu Talha ayağa kalktı:

-İzin verirseniz onu ben misafir edeyim, dedi. Sonra Ebu Hureyre’yi alıp evine götürdü. Hanımı birazcık çorba pişirmişti, onu da çocuklarına içirmeyi düşünüyordu.

-Ebu Talha hanımına:

-Bu gece çorbayı Allah Rasulü’nün misafirine ikram edelim. Biz nasıl olsa bir gün aç olarak oruç tutabiliriz. Çocukları da uyutalım, sabah olunca Allah’ın izniyle bir yolunu buluruz dedi. Sofrayı kurup hep birlikte oturdular. Ancak, gecenin karanlığından yararlanarak kendileri kaşıklarını çorba kâsesine daldırmadılar. Daldırdılarsa da boş olarak geri çektiler. Misafire ise bunu hiç hissettirmediler. Kalplerindeki Rasulüllah sevgisi ve O’nun hatırının heyecanı onlara yetmişti.

Gece olup misafir istirahata çekildiğinde, Ebu Talha ve hanımı, gözlerinin ve gönüllerinin önünden hiç gitmeyen Kâinatın Biriciği’nin misafirini ağırlamanın huzuru içinde sabahladılar. Gözleri uyudu belki ama gönüllerindeki cömertlik yüceler yücesi Allaha çoktan ulaşmıştı. İşte o gecenin sabah namazıydı. Nûr-u Muhammedî’nin ışıl ışıl aydınlattığı Mescid-i Nebi’de, namazın ardından o Rahmet Peygamberinin nurlu bakışları cemaatin üzerinde dolaşıyordu. Kutlu bakışlar Ebu Talha ve Ebu Hureyrenin üzerinde yoğunlaştı. Gönülden gözlere yansıyan memnuniyet öylesine ışıldıyordu ki, Gönüller Sevgilisi’nin neredeyse mübarek dişleri görünecekti. İşte Allah’ın Son Elçisi, Kâinatın Övüncü tebessüm ediyordu. Ve onlara şöyle diyordu:

-Bu gece ne yaptınız ki, hakkınızda: “Kendileri zaruret içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” Ayeti indirildi.

Onların o geceki davranışları, esasen her zamanki halleri idi. Allah ve Resulü’nün, bir de mümin kardeşlerinin isteklerini kendi isteklerine tercih etmek... Aç iken doyurmak, ihtiyaç sahibi iken giydirmek... Can bedende iken, ten ülkesini Sevgiliye feda etmek... Ve... Sevgili tebessüm ederken, kendini O’nunla birlikte hissetmek... İşte bu halin adı “ÎSAR” idi ve hakiki müminlerin sıfatıydı. Bu sıfatın adını En Yüce Sevgili koyuyordu, yüce Mevlâmız koyuyordu. Bu sıfat, “...onları kendilerine tercih ederler.” Ayetinde ifadesini buluyordu

İbadetlerde devamlılığın önemi ve faziletleri
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık