Sayfa Yükleniyor...
Meslek olarak jokeylik yapmak caiz mi?
İslam inancında ata binmek ya da bu tarz sportif faaliyetlerde bulunmak tavsiye edilmiştir.
Bu anlamda çocuklara, gençlere ve arzu eden yetişkinlere ata iyi binmeyi öğretme anlamına jokeyliğin meslek edinilmesine bir sakınca yoktur. Bilakis sevap vardır. Çünkü Hz. Peygamber at yetiştiriciliği ve biniciliğine ilişkin yönlendirici sözleri vardır.
Ama kumar türü at yarışlarında görev alma anlamında jokeylik caiz değildir. Zira bu tür binicilikte Kuranın yasakladığı günah olan işlerde yardımlaşma vardır. Nitekim Kuran-ı Kerimde bu hususta mealen Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
İyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. (Mâide, 5/2)
Buna göre kumarın bir çeşidi olan at yarışı için jokeylik yapmak caiz değildir. Ancak bir spor ve at biniciliğini öğretmek için jokeylik yapmakta bir sakınca yoktur.
Kandil gecelerinde nişan veya düğün yapmak caiz mi?
Bir işin ya da fiilin haram olup olmaması zamandan ziyade İslama uygun olup olmamasına bağlıdır. Herhangi bir gecede ya da Kandilde nişan veya düğün yapmanın herhangi bir sakıncası yoktur. Ancak zaman açısından nişan veya düğün haram olmamakla beraber yapılan düğünün şekli helallık veya haramlık açısından önemlidir.
Şayet yapılan merasimde kuran, mevlid ve benzeri sevap kazandıran şeyler okunursa bu düğün, nişan şekli hangi gün gece olursa olsun caizdir.
Ancak yapılan düğün kadınlı erkekli birbirine haram olan kişilerin karışık bir şekilde el ele ve benzeri şekilde oynaması şekli ile sazlı sözlü bir düğün ise yine hangi gün gece yapılırsa yapılsın dinen caiz değildir.
Kaybeden tarafın halısaha parasını ödemesi şeklinde maç yapmak caiz mi?
Kağıt ve benzeri haram olan bir oyunu oynamak kumardır ve haramdır. Bu ister ödetmesine oynansın isterse zevkine her ikisi de haramdır. Tabi bu oyun ödetmesine oynandığı zaman günah daha da büyük olur.
Futbol ve benzeri helal olan oyunları oynamakta bir sakınca yoktur. Fakat caiz olan bu oyunların kumara alet edilmemesi, kazananın, kazanma sonucunda oyundan bir menfaat elde etmemesi gerekir. Kaybeden de maddi bir zarara girmemesi gerekir.
Buna göre kaybedenin sahanın parasını ödemesi, yemeğine veya çayına, gazozuna şeklinde futbol maçı yapmak caiz değildir.
Kendisine peygamber gönderilmeyen bir topluluk var mı?
Kur'anı-ı Kerime göre her ümmet ve kavme peygamber gönderilmiştir. Nitekim evrensel mesaj Kur'an-ı kerim mealen bunu şöyle ifade etmektedir: "Biz peygamber göndermediğimiz kavme azap edecek değiliz" Bir başka ayette de "Hiçbir ümmet, millet yoktur ki, onlara korkutucu peygamber gelmiş olmasın" buyrulmaktadır.
Buna göre Allah'u Teala ilk insan ve ilk peygamber Hazreti Adem'den başlayıp Hazreti Peygamber ile biten peygamberler zümresini bütün ümmetlere ulaştırmıştır.
Günün Ayeti
Müttakilere vaad olunan cennetin misali şöyledir: Altından ırmaklar akar durur, yemişleri süreklidir, gölgeleri de. İşte bu, takva yolunu tutanların akıbetidir. Kâfirlerin akıbeti de ateştir.
Rad 35.
Günün Hadisi
Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allahtan korkun!
Ebû Dâvûd, Cihâd 44.
Günün Sözü
Nankör insan her şeyin fiyatını bilen hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir.
Oscar Wilde
Günün Duası
Allahım bugün yüzümüzden tebessümü dilimizden tatlı ve hayırlı cümleleri eksik etme.
Bunları biliyor muyuz?
Tezhib Nedir?
Tezhip bir süsleme sanatıdır. Yazma kitapların daha çok da Kuran-ı Kerimin sayfa kenarlarının yaldız ve boya ile süslenmesidir. Bu sanatla uğraşan erkeklere müzehhip, kadınlara da müzehhibe denir.
Günün Nüktesi
Beklenen Rüya
Yavuz'un Mısır seferine niyetlendiği günlerdir. Son Abbasi Halifesi Mütevekkilallah'ın gücü yoktur, ancak yine de onu incitmekten çekinir. ıbn-i Kemâl Paşa ve Zembilli Ali Efendi, Sultanı iknaya çalışırlar. Evet bu seferin lüzumuna herkesten çok o inanır, ama yine de huzursuzdur. Yemekten içmekten kesilir, uykuyu dağıtır. Sabahlara kadar ibadet eder, buruşuk kağıtlara karışık şekiller çizer. 'Ah!' der, 'Ah bir işaret gelse.'
İşte uykusuz geçen bir gecenin ardından Hasan Cana sorar:
-Nerelerdeydin?
-Azıcık dalmışım efendim.
-Öyleyse rüyanı anlat.
-Dikkate değer bir rüya gördüğümü hatırlamıyorum.
-Olacak iş mi yani, bir insan uyusun da rüya görmesin. ıyi düşün görmen lâzımdı!
Hasan Can çıkar. 'Tuhaf' der, 'Sultan bir işaret bekliyor ama ne?' Tam o sırada bir başka Hasan (Kapıcıbaşı Hasan Efendi) yaklaşır. 'Ben' der 'garip bir rüya gördüm, ama şimdi bunu nasıl anlatmalı sultana?'
Hasan Can onu adeta aparır, koparır, çıkarır Yavuz'a. Sultan 'buyur!' der, o başlar anlatmaya:
-Hünkârım akşam çadırınızın önünde nöbetteydim. Bir ara içim geçti. Ya da öyle olduğunu sanıyorum. Zira mekân aynıydı ve ben ayaktaydım. Baktım dört atlı çadıra yaklaşıyor. Hemen davrandım, önlerine çıktım. Güya 'Kimsiniz, necisiniz?' diye sorgulayıp çevirecektim onları. Ancak vuruldum sanki. Dondum kaldım. Atlar çok asildi ve yere basmıyorlardı. Süvariler hem çok heybetli, hem çok sevimliydiler. Bırakın hesap sormayı, eteklerine kapanmak, ellerini öpmek için yanıp tutuşmaya başladım. Esrarengiz ziyaretçiler hünkârımızı sordular. Çadırdan ışık sızıyordu. 'Meşgul olmalı' dedim. Öndeki 'ıyi' dedi, 'Rahatsız etme. Sabahleyin geldiğimizi söylersin. Biz Server-i Kâinatın eshabındanız. Efendimiz Selim Han'a selâm söyledi ve buyurdular ki: Haremeynin hizmeti kendisine verildi!' Ve geldikleri gibi uzaklaştılar. Bir anda ufukta kayboldular. Sancakları ışıklı izler bıraktı. Tam 'bunlar kim ola?' diye düşünüyordum ki bir ses 'Nasıl tanımazsın' dedi. 'Öndeki Hazreti Ebubekir, yanındakiler, Ömer, Osman ve Ali! Radıyallahüanhüm ecmain.
Yavuz heyecanlıdır. Rüyayı tek kelimesini kaçırmadan dinler ve nedimine döner. 'Bilir misin Hasan, biz emir olunmadıkça kıpırdamayız. ışte şimdi tamam. Artık çıkabiliriz yola.'