Sayfa Yükleniyor...
Botoks yaptırmak caiz midir?
İslamda, yaratılıştan getirilen özellikleri (fıtrat) değiştirmeye yönelik tasarruf ve müdahaleler yasaklanmıştır. Nitekim Hz. Peygamber, güzelleşmek maksadıyla vücuda dövme yapmak, dişleri incelterek seyrekleştirmek gibi işlemleri, yaratılışı değiştirmek kapsamında değerlendirmiş ve bunu yapanların Allahın rahmetinden uzak olacağını ifade etmiştir (Buhârî, Libâs, 83-87; Müslim, Libâs, 33).
Yüzdeki kırışıkları gidermek için, botulinum denilen zehirli (toksit) bir maddeden elde edilen sıvının, yüzde kırışıkların bulunduğu yere iğne ile az miktarda zerk edilmesini ifade eden botoks da genel amacı itibarı ile estetik müdahale niteliğindedir. Bu sebeple, botoks yaptırmak caiz değildir.
Hz. İsa yaşıyor mu?
Hz. İsa Ulul Azım peygamberlerinden bir peygamberdir. Aynı zamanda peygamberler zincirinin sondan ikinci halkasıdır. Peygamberlik görevi gereği tevhid tebliğini yaparken her peygamberin karşılaştığı itiraz, zorluk ve inkarlarla karşılaşmıştır. Ama o asla tebliğinden ve dini yaymadan geri kalmamıştır. Bunun üzerine ona inanmayanlar onu öldürmek istemişlerdir. Onu öldürmek istediklerinden ve de buna giriştiklerinden dolayı Allah onu inkarcılardan kurtarmış ve göğe yükseltmiştir. Yerine de onu ihbar eden kimseyi Hz. İsanın suretinde yakalatarak çarmıha gerdirmiştir.
Kur'an-ı Kerim'in Nisa suresi 157-158. ayetleri bunu şöyle ifade etmektedir. "Biz Allah'ın peygamberi, mesihi, Meryem oğlu İsa'yı öldürdük demeleri sebebiyle (Onlara azap ettik) halbuki onlar İsayı ne öldürdüler ne de astılar. Lakin kendilerine bir benzetme yapıldı. Sadece zan peşindedirler. Onu kesinlikle öldürmediler." Doğrusu Allah onu kendine kaldırdı..."
Söz konusu bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi her ne kadar başka din ve inançlar kabul etmese de İslam inancına göre Hz. İsa çarmıha gerilmemiştir. Öldürülmek istendiğinde Allah tarafından kurtarılmış ve bir gün yeryüzüne tekrar kıyametin bir alameti olarak geri gelecektir.
Müslüman olmayan kimsenin kestiği hayvanın eti yenir mi?
İslam inancına göre kesilen hayvanın etinden yiyebilmek için hayvanı kesenin belli şartları taşıması gerekir. Bu şartlar yerine getirilmezse kesilen hayvanın eti yenmez. Fıkıhçıların kesen kişi ile ilgili ortaya koydukları şartlar şöyle ifade edilmiştir. Hayvanı kesen kimsenin akıl ve temyiz gücüne sahip, Müslüman veya ehl-i kitap (yahudi veya Hıristiyan) olması, hayvanı Allah adına kesmesi gerekir. Ayrıca hayvanı kesen kimsenin kadın veya erkek olması fark etmediği gibi baliğ olması da gerekmez.
Dolayısıyla ehl-i kitabın kızlarıyla evlenmek caiz olduğu gibi bunların kestiği hayvanın da etinden yemek caizdir. Ama ehl-i kitap (Yahudi-Hıristiyan) dışındaki inançtan olanların kestiği hayvanın eti İslam inancına göre yenmez.
Hanefîler gusülde ağız içini yıkamayı neden farz görmüşlerdir?
Hanefiler göre ağız ve burun içi de bedenin dış kısmındandır. Öyle ise, gusülde ağız da, burnun içi de yıkanmalı, bedenin dış kısmından oluşunun icabı yerine getirilmelidir.
Şâfiîde ise, bunlar bedenin dışından değil, içinden sayıldığından yıkanması farz olarak görülmemiş, sünnet derecesinde mütalâa edilmiştir.
Günün Ayeti
Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz.
Bakara 2/23
Günün Hadisi
Hiçbir mü'min erkek, hanımına buğzetmesin zira hoşlanmadığı huyları varsa buna karşılık razı kalacağı huyları da vardır.
Günün Sözü
Korkaklar birçok kez ölür, cesurlar bir kez.
William Shakespeare
Günün Duası
Allahım aile ve akrabalık bağlarımızı kuvvetlendir
Bunları biliyor muyuz?
Hûri Nedir?
Allahın iman edenlere mükâfat olarak hizmet için yarattığı cennet kızları demek.
Günün Nüktesi
Aşk
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ı fethettiğinde bir süre orada kalır. İdareyi eline alıp kendi hâkimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir. Bu sırada bir çadırda kalıyor. Çadırı süpürüp temizleyen, yemeği yapan Mısırlı bir cariye vardır ki, Yavuz Selim Han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor, akşam olunca da Yavuz Selim Han çadırına dönüyor.
Cariye nasıl olduysa bir kaç defa Yavuz Sultan Selim Hanı görür ve Ona âşık olur. Lâkin umutsuz bir aşk. Zira bir tarafta koskoca Cihan Padişahı Halife-i Rûy-i Zemin, diğer tarafta basit bir cariye... Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hale gelince, ne yapacağını bilemez halde Halifeye açılmaya karar verir. Lâkin aradaki uçurum cariyeyi iyice çıkmaza sokar ve kararsız hale getirir.
Bir yandan aşkının dayanılmaz baskısı, diğer yandan aradaki devâsâ farkın kendini engellemesi arasında bocalayan cariye Halifenin karşısına çıkma cesaretini kendinde bulamadığından, yazıyla ilân-ı aşk etmeye karar verir. Ve üç kelimelik bir not yazarak Halife hazretlerinin yatağına bırakır. Notta sadece üç kelime yazılıdır: Derdi olan neylesin? Akşam çadırına gelip de yatağının üzerinde küçük bir kağıt parçası bulan Yavuz Sultan Selim Han, kağıdı okuyunca bu notu yazanın, çadırını süpüren cariye olduğunu anlar. Ve kâğıdın arkasına cevabını yazar: Derdi neyse söylesin. Kâğıdı aynı yere bırakır. Sabah olunca da çıkıp gider. Bir müddet sonra Cariye temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş olarak kâğıdı arar. Kâğıdı bıraktığı yerde duruyor bulur. Kaparcasına kâğıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artar. Halifenin cevabından cesaretlenen cariye, kâğıdı çevirip dünkü notunun altına şu cümleyi ekler: Korkuyorsa neylesin? Akşam olur. Halife çadıra döner. Kâğıdı okur ve cevabı yazar: Hiç korkmasın söylesin. Sabah bu cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir: Aşkını bu akşam halifeye söyleyecek. Ne olacaksa olsun artık. Ve o gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip Halifeyi beklemeye başlar.
Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi kendisini bekler bulur. Cariye, Halifeyi görünce hemen ayağa kalkıp temenna durur. Yavuz Selim Han "Buyurunuz, sizi dinliyorum" deyince, cariye tüm cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur. Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur. Kalbi yerinden fırlarcasına atarken, titrek ve mahcup bir sesle: "Efendim... der. Cariyeniz... Size..." ve cümlesini tamamlayamadan yığılıp kalır. Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu tertemiz aşkı karşısında Koca Halife gözyaşlarını silerek etrafındakilere şöyle der: Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin.
Zira âşık, mâşukunun yolunda olur ve o yolda ölür.