Sayfa Yükleniyor...
Teravih namazı Hz. Peygamber döneminde cemaatle mi kılınıyordu?
Hz. Peygamber döneminde teravih namazı sadece bir kaç defa kılınmıştır. Kılınan teravih namazı bazen cemaatle bazen de münferit olarak kılınmıştır. Hz. Peygamberin vefatından sonra teravih münferit olarak kılınmıştır. Hz. Ömer, Halifeliği döneminde bir Ramazan gecesi mescide çıktığında halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldığını görmüş. Dağınık bir şekilde kılmak yerine insanları bir imamın arkasında toplayıp teravih namazının cemaatle daha derli, toplu ve düzenli bir şekilde kılınmasının uygun olacağını düşünmüş ve ertesi gün teravih namazının cemaatle kılınmasını emretmiş. Dolayısıyla teravih namazının cemaatle kılınması Hz. Ömer döneminden günümüze kadar böyle gelmiştir.
Zekat illaki Ramazan ayında mı verilmelidir?
Zekat vermenin belli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur. Yani zekat vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekatlarını vermeleri gerekir.
Dinen bu böyle olmakla beraber Ramazan ayında ibadetlerin sevabı daha fazla olduğu için Müslümanlar zekat ödemeyi bu aya denk getirmektedirler.
Kabirdeki ölü kimse cenneti ya da cehennemi görür mü?
Ölen kişi kabre konduktan sonra, oraya iyi amellerle ve sevaplarla gelebildiyse sevinçli ve mutlu olur. Kötü amellerle gelmişse şüphesiz bunun sıkıntısını yaşar. Kabirde kişiyi sorgulamak için Münker ve Nekir isminde iki sorgu meleği gelir. Şayet sorgulanan kişi mümin ise onların sorularına rahatlıkla cevap verir. Bu sorgu neticesinde takvalı müminin kabri genişler. Cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Kabirden cennete bir pencere açılır, oradan kıyamete kadar cennet nimetlerini tadar da tadar.
Ancak ölen kişi mümin değilse yani inanmayan bir kimse ise Münker ve Nekirden korkar ve sorulara doğru cevap veremez. Meleklere doğru cevap veremediği gibi aynı zaman da kabir onun üzerine daraltılır. Azap üzerine azap görür. Bunun da ötesinde cehennemdeki yeri günde iki defa ona gösterilir. Nitekim sevgili Peygamberimiz bir hadisi Şerifinde bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: Kul kabrine konulup, yakınları da ondan ayrılınca ki, o geri dönenlerin ayak seslerini işitir. Kendisine iki melek (Münker ve Nekir) gelir. Onu oturtup: Muhammed denen kimse hakkında ne diyordun? diye sorarlar. Kişi, Mümin ise bu soruya : Şahadet ederim ki, o Allahın kulu ve elçisidir! diye cevap verir. Ona: Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı cennette bir mekana tebdil etti. denir. (adam bakar) her ikisini de görür. Allah da ona, kabrinden cennette bakan bir pencere açar. Eğer ölen kafir ve münafık ise sorduğunuz zatı bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyorum! diye cevap verir. Kendisine Anlamadın ve uymadın denir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir sopayla vurulur. (sopanın acısıyla) öyle bir çığlık atar ki onu insan ve cin dışındaki herkes duyar. (Buhari, Cenaiz, 68, 87.) Buna göre kişi öldükten sonra kabirde kendisine gideceği yer olan cennet ya da cehennem gösterilir.
Günün Ayeti
Diliniz yalana alışmış olduğu için, şu haram, bu helaldir demeyin, zira Allaha karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allaha karşı yalan uyduranlar ise, saadete şüphesiz erişemezler. Nahl, 16/116.
Günün Hadisi
Yoksula yapılan sadaka bir sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka, diğeri sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır
Günün Sözü
Oruç, bedenin hem fiziksel, hem ruhsal dinlenişidir. Pier Mulen
Günün Duası
Allahım bizi, toplumu ifsat edenlerden değil ıslah edenlerden eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Beytül- İzze Nedir?
İzzet evi anlamına gelen beytül-izze, Kuranın bir bütün halinde indirildiği dünya semasında (yere en yakın gökte) bulunan yerin adıdır.
Günün Nüktesi
Saim ve Kaim
Son devir meddahlarından Borazan Tevfik bir yaz Ramazanında Erenköyünden trene biner. Sıcak bir havada oruç başına vurmuş ve şişman olduğu için de sıcaktan bunalmış bir halde kompartımanın birine yerleşir. Meğer karşısında, eskiden beri tanıdığı biri Saim (bu isim oruç tutan manasına gelir) diğeri Abid (bu isim de ibadet eden manasına gelir) isimli iki kardeş oturuyormuş. Bu kardeşlerden biri Borazan Tevfike hitaben:
Tevfik Bey! der, Galiba oruç seni fena sarsıyor.
Borazan Tevfik, hiç düşünmeden şu cevabı verir:
Ne yapayım? Siz iki kardeş vazifeyi (biriniz orucu, diğeriniz ibadeti) aranızda taksim etmişsiniz. Bana gelince hem saim (oruçlu), hem (kaim) olmak mecburiyetindeyim. Eh, bu sıcakta da kolay iş değil.