2

İslam’ın Son Kalesine Darbe ve Darbenin Verdiği Mesajlar…


  • Oluşturulma Tarihi : 30.07.2016 08:11
  • Güncelleme Tarihi :

       15 Temmuz gecesi, tarihe kara bir leke, bu ülke için ise 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan… gibi utanç gecesi oldu. Ancak 15 Temmuz kalkışması ya da darbe girişimi geçmişteki bu utanç gecelerinden ya da darbelerinden çok farklı anılacak.

       Zira darbeci hainler, ilk defa milletin tanklarını milletin üzerine sürdü, milletin silahlarını millete çevirdi, milletin uçakları ile milletin meclisini bombaladı, kısaca milletin emanet ettiği silahlarla milletin kendisini katlettiler. Kendilerine emanet edilen vatanı bölmek istediler.

        O karanlık gecede ihanet edenler ya da darbe yapamaya kalkışanlar ve yaptıranlar bu kötü emellerini sadece Türkiye’ye yapmadılar aslında ümmeti İslam’a yaptılar. Çünkü Türkiye bin yıldır Ümmet-i İslam’ın bayraktarlığını yapmakta olan İslam’ın son kalesidir.

        Türkiye, İslam’ın son kalesi olduğundan rahat bırakılmamaktadır. Zira Türkiye güçlenip ayağa kalktığında ümmet de ayağa kalkacaktır. Türkiye tökezlediğinde ise ümmet düşecektir.

        Durum bu olunca o kara ve utanç gecesinde milletimiz Kurtuluş Savaşı verdi ve resmen Türkiye işgalden kurtarıldı. Dahası ülke ve ümmet karanlık bir gece ve gelecekten çıkarıldı.

        Bu ihanet ve darbe teşebbüsü, Türkiye tarihinde emsali bulunmayan bir şekilde püskürtülmüştür. Çünkü Türkiye halkı ve kurumları ile bu teşebbüsü akamete uğratmıştır. Millet olarak, şer odaklarına karşı milli iradeye sahip çıkılmıştır. Ülkemiz üzerinde oyun oynayanların Allah oyunlarını bozmakla kalmamış, birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi, vatan, millet sevgisini güçlendiren bir milat olmuştur.

        Bu teşebbüsün başarısızlıkla neticelenmesinin temelinde şüphesiz başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın cesareti ve liderliği, devlet ricali ve halkımızın yiğitliği ve de; “vatan sevgisi imandandır” ve “söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır” anlayışı olmuştur.

         Aynı şekilde Milli Şairimiz Akif’in ifadesi ile: “Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.” Anlayışı ile kuzey- güney, doğu- batı bütün milletimiz o karanlık gecede vatana sahip çıktı

         İhanetin ve darbenin önlenmesinde Diyanet İşleri Başkanlığımızın talimatı ile yurdun bütün camilerinde verilen selâlârın katkısı da unutulmamalıdır. Zira darbenin devam ettiği saatlerde verilen selâlâr milletimizin birliğini, heyecanını, moralini ve direnişini kuvvetlendirmiştir. Dahası milletimizin varlık ve bekasına kast edenler karşılarında minarelerimizden yükselen selâ seslerini ve onun maneviyatı etrafında kenetlenen milletimizi bulmuştur.

           Bu anlamda, ihaneti ve darbeyi engelleyen başta Reis’e, bombalara rağmen millet iradesinin tecelli ettiği meclisi açık tutan milletin vekillerine, darbecilere engel olma adına canından vazgeçip darbeciyi alnının ortasından vurup akabinde şehit düşen Astsubay Ömer Halisdemir’e darbeye karşı koymak için tankın altına yatan Metin Doğan’a, bir er gibi kamyonun kasasında erkekleri taşıyan yiğit kadına ve yurdun bütün meydanlarında milli irade için nöbet tutanlara selam olsun diyorum. Bu ülke ve millet için şehit olmuş bütün kardeşlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

            Tabi bu sadece bir selamlama değil aynı zamanda bir resimdir. Zira o gecede hak ile batıl mücadelesi vardı. Hak safında ölenler fatihalar, dualar, tekbirler ve şahadet payesi ile ahirete yolcu edildi. Fakat batıl safında ölenler ise kimse namazlarını kılmadığı için fatihasız, namazsız ve duasız olarak gönderildi.

            İhanetin ve darbenin başarısızlıkla sonuçlanmasında muhakkak ki teknik ve maddi diyebileceğimiz bir takım nedenler olmuştur. Ancak bana göre o karanlık gecenin aydınlık bir sabahla bitmesinin manevi bir takım gerekçeleri de olmuştur. Hatta bu manevi hususlar teknik ve maddi gerekçelere de etki etmiştir.

              İhanetin ve darbenin başarısızlıkla sonuçlanmasını şu manevi hususlarla açıklayabiliriz:

              1-  Burası İslam’ın son kalesidir. Allah son kaleyi düşürmedi.

              2-  Bu millet bin yıldır Allah’ın dinine hizmet ve bayraktarlık yapıyor. Allah ahde vefa babından bu milletin boynunu bükmedi ve hainlere, zalimlere ve onları kullanan kefereye yol ve zafer vermedi.

              3-   Devletimiz ve dolayısıyla hükümetimiz sadece bu ülkenin vatandaşlarından dua almıyor. İslam coğrafyasının bütün vatandaşlarından dua alıyor. O gece hem ülkemizde hem de İslam coğrafyasında edilen dualar etki etmiştir ki darbe başarısız olmuştur.

              Bence bunlar ve bunlara benzer bir takım manevi sebepler, kalkışmayı ülkemiz, milletimiz ve de ümmet-i İslam için başarısızlıkla neticelendirmiştir.

              İnanıyoruz ki bu şerden daha nice hayırlar zuhur edecektir. Onu da zaman gösterecektir.

               İhanet ve darbe başarısızlıkla sonuçlandı ama bütün bu olanlar bize şu mesajı ve dersi verdi “herkes işini yapmalıdır”.

               Yani siyasiler siyasetini, asker askerliğini, cemaatler irşat ve tebliğini yapmalıdır. Kimse diğerinin alanına el atmamalı, göz dikmemelidir. Yoksa netice ülke ve millet için büyük bir hüsran olmaktadır.

                İhanetin ve darbenin bize verdiği bir başka ders ve mesaj da, diyanetin bu ülke için vazgeçilmez bir kurum olduğudur. Bunu darbe gecesinde verdirdiği selâlâr için söylemiyorum. Bilakis akla ve çağa uygun fetvaları, İslam’ı doğru anlamak için Kur’an’a ve Sünnete olan hassasiyeti, bilimsel çalışmaları, sağduyusu, milletimizin dini ve manevi hayatını ayakta tutmak için verdiği gayret ve hizmetler için söylüyorum. 

Yıllardır devlet bu alanı ihmal ettiği için diyanete gerekli önemi ve görevi vermediği için bu tarz guruplar neşet etti ve de güçlendi. Umarım ki bundan sonra diyanet daha fazla dikkate alınır.

               O karanlık gecenin bize verdiği bir başka ders veya mesaj, “Hocamız” “şeyhimiz” “gavsımız” diyerek aklı, mantığı, ruhu ve nice “akıl etmez misiniz, düşünmez misiniz?”gibi ilahi hitapları bir kenara bırakarak birtakım insanlara veya organizasyonlara körü körüne bağlanmamaktır.

                Bu ihanet ve darbe şüphesiz ülkeye, millete, herkese ve herkesime zarar vermiştir. Ancak bu ihanet, cemaat bilinen insanlar tarafından yapıldığı için mütedeyyin insanlara ve manevi hizmet yürüten sivil toplum örgütlerine ve de guruplara daha çok zarar verecektir.

                Sanırım bu durumu da en güzel “Çöl Hırsızı” kıssası özetler. Kıssa şudur ki:

“Çölde yaşayan zengin ve muktedir bir kabile reisinin dillere destan, eşi-menendi az bulunur bir atı varmış.

“Günün birinde kabile reisi, bu pek sevgili atına atlayarak tek başına çöle gezmeye çıkmış. Hayli zaman at koşturduktan sonra dönmek üzere iken uzaklarda bir kımıltı dikkatini çekmiş. Bir insan, yerde yatıyor. Belli ki çok hasta veya ölmek üzere. Yardıma muhtaç.

“Hemen oraya yaklaşıp atından inerek yerdeki adama yardıma gitmiş. Hâlâ nefes aldığını görünce sevinip atının terkisinden su kırbası almak üzere iken, yerdeki mecalsiz ve hasta adamı, o herkesten kıskandığı değerli atın üzerinde görünce şaşırıvermiş. Adam atı topuklayıp erişilemeyecek kadar uzaklaştıktan sonra dönüp, alay edercesine bakmış atın sahibine. Fakat bir gariplik var; atın sahibi ardından koşarak bağırıp çağırmıyor; sadece durduğu yerde ağlıyor.

“- Ne oldu diye seslenmiş hırsız, “Zoruna gitti de ondan ağlıyorsun değil mi? Sen ki bu atı kendi gözünden, evlâdından bile kıskanırdın ama bak, aklım ve çevikliğim sayesinde şimdi benim oldu atın; ne kadar ağlasan yeridir!”

“Atın sahibi gözyaşlarını silmiş; demiş ki, “Hayır ey hırsız, atımı çok severdim, doğrudur; senin onu benden çalman elbette gücüme gitti, fakat onun için ağlamıyorum.”

“- Yaa, niçin ağlıyorsun öyleyse, kadınlar gibi?

“- Şunun için: Bu haber yarın etrafta duyulduğunda, senin nasıl bir hile ile atımı elimden kapıp çaldığın dilden dile gezdiğinde bundan sonra çölde hiç kimse, ölmek üzere olan gerçek bir ihtiyaç sahibine bir damla su vermeye çekinecektir. Üzüntüm ondan!”

        Evet ülkemize, milletimize ve de ümmet-i İslam’a ihanet eden Fetocu hainler, cemaatlere ve mütedeyyin insanlara böyle bir zarar verdiniz. Üzüntümüzün bir kısmı da bundandır.

İslam’ın Son Kalesine Darbe ve Darbenin Verdiği Mesajlar…
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık