Sayfa Yükleniyor...
Krem sürmek, makyaj yapmak veya yaptırmakla oruç bozulmaz. Ancak, makyaj malzemeleri, herhangi bir şekilde ağız ya da burun yoluyla boğaza ulaşması halinde oruç bozulur. Tabii böyle bir şüpheye ve tehlikeye düşmemek için gerekmediği sürece oruçlu halde makyaj yapmamak daha doğrudur.
Oruçlu kimse kan verse orucu bozulur mu?
Kan vermekle oruç bozulmaz. Çünkü bedene giren bir gıda yok, bilakis bedenden çıkan bir sıvı vardır. Bedenden bir şeyin çıkması ile oruç bozulmaz. Bedene dışarıdan bir maddenin ağız burun kanalı ile girmesi ile oruç bozulur. Kan vermek orucu bozmamakla beraber kişiyi takatten düşürdüğü için oruçlu olarak kan vermek mekruh görülmüştür.
Oruçlu olan kimsenin, abdest esnasında ağzına su verirken boğazına su kaçarsa orucu bozulur mu?
Oruçlu olan kimsenin, abdest esnasında ağzına su verirken boğazına su kaçsa; oruçlu olduğunu hatırlamadan ağzına su almışsa ittifakla orucu bozulmaz. Oruçlu olduğunu hatırladığı takdirde ağzına su verirse Hanefi mezhebine göre orucu bozulur Bilahare bir gün kaza etmek zorundadır. Şafii mezhebine göre ise oruçlu olduğunu bildiği halde mübalağa yapmadan ağzına su almış ve boğazına kaçmışsa orucu bozulmaz Amma mübalağa etmiş ise orucu bozulur.
Namaz kılmayanın tuttuğu oruç kabul edilir mi?
İslam inancında her ibadet kendi başına değerlendirilir. Yani her ibadetin sevabı ya da ihmali halinde günahı ayrı değerlendirilir. Dolayısıyla oruç tutanın sevabı namaz kılmayanın günahı olur. Yani namaz kılmayanın tuttuğu oruç kabul olmaz diye bir şey söylenemez Namaz kılmayan bir kişi orucun kurallarına uyduğu müddetçe oruçları geçerli olup oruç mükellefiyetini yerine getirmiş olur ve oruç sevabını da hak eder. Bununla birlikte oruçlu olarak kılınan namazların sevabı da çok büyüktür. Ancak mümine yakışan ve kendisine yüklenen görev ve sorumluluğun bir gereği olarak her iki ibadeti de eda etmesidir.
Bayanların ramazanda adet geciktirici ilaç kullanmaları caiz midir?
Ay hali oruç tutmaya manidir. Yani ay halinde olan bir bayanı oruç tutması caiz değildir. Dolayısıyla bu halde iken tutulan oruç geçerli olmaz. Ancak bayanların adetlerini geciktirmek için ilaç kullanmalarında bir sakınca yoktur. İlaç vesilesiyle adet gecikmesi olduğunda bayanların oruç tutmasında da bir sakınca yoktur. Buna göre ilaç sebebiyle de olsa, akıntı olmadıkça ay hali vuku bulmadığından tutulan oruç sahihtir.
Ramazanda okuduğumuz hatimleri ölülerimize bağışlayabilir miyiz?
Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur’an’ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir. İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir. Nitekim annesi babası öldükten sonra onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran bir kimseye, “Evet yapabilirsin” diye cevap veren efendimiz. Aynı şekilde annesinin aniden öldüğünü, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet edeceğini zannettiğini, onun adına sadaka verirse sevabının kendisine ulaşıp ulaşmayacağını soran Sahabeye de: “Evet ulaşır. Onun namına sadaka ver” buyurmuşlardır. Buna göre, ramazanda ya da bir başka zamanda okuduğumuz hatimleri, Yasinleri, Fatihaları, duaları ölen akrabalarımızın ruhlarına bağışlayabiliriz. Ayrıca kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından da bir şey kaybetmez. Sevap her iki kişiye de aynı şekilde yazılır.
Günün Ayeti
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.” (Bakara, 2/185)
Günün Hadisi
“Oruç benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim.” (Buhari, “Savm”, 9.)
Günün Sözü
Oruç, bedenin hem fiziksel, hem ruhsal dinlenişidir. Pier Mulen
Günün Duası
Allah’ım nefsimizi oruçla temizle Kur’anla terbiye et.
Ramazan Kavramları
Ta’dil-i Erkan nedir?
Namazın rükünlerinin düzgün ve kıvamında yerine getirilmesini ifade etmekte olup, namazın vaciplerindendir.
Günün Nüktesi
Oruç kalkandır, sadaka günahı söndürür...
Muaz İbni Cebel anlatıyor: Bir seferinde, Hz. Peygamber ile beraberdim. Ona, “Ey Allah’ın Nebisi! Bana bir amelden haber ver ki beni cennete koysun, cehennemden uzaklaştırsın” dedim. Buyurdular ki: “Büyük bir şey sordun. Ancak Allah’ın müesser kıldığı kimseye kolaydır. Allah’a ibadet edersin, O’na hiç bir ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekat verirsin, ramazan orucunu tutarsın, haccedersin. Allah Rasulu şöyle devam ettiler: “Sana hayrın kapılarını göstereyim mi? “Oruç kalkandır, sadaka günahı söndürür” sonra Rasulullah şu ayetleri okudu: “Görsen o vakit ki mücrimler, Rablerinin yanında başlarını eğmişler: Ey Rabbimiz! Gördük, dinledik. Şimdi bizi geri çevir, iyi bir amel işleyelim. Zira yakinen bildik derler. Eğer dilemiş olsaydık her nefse hidayet verirdik. Fakat Ben’den şu söz hak oldu: Elbet ve elbet cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım. O halde, tadın unuttuğunuz için bu gününüzün çatmasını. İşte biz de seni rahmetimizden uzak tuttuk. Yapıp durduğunuz işler yüzünden tadın ebediyet azabını. Bizim ayetlerimize öyle kimseler iman ederler ki, onlarla kendilerine nasihat verildiği vakit secdelere kapanırlar ve Rabb’lerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler.” (secde 12-15)
Kur’an’da İsmi Geçen Peygamberler:
Hz. Lut
Kur’an-i Kerimde bildirilen peygamberlerden olan Hz. Lut, Hz. İbrahimin kardeşi Haran’ın oğludur. İsmi, Kur’an-ı Kerim’de yirmi yedi defa zikredilmektedir. Halilullahla birlikte Nemrut’un memleketinden hicret edip Sam’a geldikten sonra Lut gölü yakınındaki Sedum şehri halkına peygamber olarak gönderildi. Hz. Lut, İbrahim aleyhisselamla Sam’a hicret ettikten sonra Allah tarafından Lut gölünün güney-batı tarafında bulunan Sedum şehrinin halkına peygamber olarak gönderiliyor. Bu kavim çok azgındı ve erkeklerle münasebeti adet haline getirerek livata fiilini isliyordu. Bu fiillerinden dolayı helak oldular. İşte Lut böylesine bedbaht bir kavmi hidayete davetle vazifeliydi.
Hz. Peygamberin Sahabeleri:
Hz. ALİ
Hz. Ali 601 yılında Mekkede doğdu. Resulullah’ın amcasının oğlu, damadı ve dördüncü halifedir. Babası Ebu Talib, annesi Fatıma binti Esed, dedesi Abdulmuttalib’tir. Künyesi Ebu’l Hasan ve Ebu Turab (toprağın babası), lakabı Haydar; unvanı Emiru’l-Mü’minin’dir. Ayrıca ‘Allah’ın Arslan’ı ünvanlıyla da anılmaktadır. Hz. Ali küçük yaşından beri Resulullah’ın yanında büyüdü. On yaşında İslam’ı kabul ettiği bilinmektedir. Hz. Hatice’den sonra Müslümanlığı ilk kabul eden odur.
Hz. Peygamber hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine verilmek üzere Ali’ye bıraktı ve o gece Hz. Ali, Resulullah’ın yatağında yatarak müşrikleri şaşırttı. Böylece Hz. Ali, Hz. Peygamber’i öldürmeye gelen müşrikleri oyalayarak onun yerine hayatını tehlikeye atmış, bu suretle Peygamber’e hicreti sırasında zaman kazandırmıştır. Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fatıma ile evlendi. Nikahını Hz. Peygamber kıydı. Hz. Ali’nin, Hz. Fatıma’dan üç oğlu, iki kızı dünyaya geldi.
Hz. Ali devamlı olarak Hz. Peygamber ‘in yanında bulunduğu için Tefsir, Hadis ve Fıkıhta sahabenin ileri gelenlerindendir. Vahiy katibiydi, hafız, müfessir ve muhaddisti. Hz. Peygamber’den beş yüzden fazla hadis rivayet etti. Hz. Ali’nin “Zülfikar” adı verilen meşhur bir kılıcı vardı. Kılıcın ağzı iki çatallı idi ve Hz. Ali’ye Resulullah tarafından hediye edilmişti. Kufe’de 661 yılında bir Harici olan Abdurrahman bin Mülcem tarafından sabah namazına giderken yaralandı. Bu yaranın tesiriyle 2 gün sonra 661’de şehit oldu. Bugün Necef diye bilinen Kufe’ye defnedilmiştir. (Kaynak http://www.islamveihsan.com)
Kutsal Mekanlar:
Hz. Peygamberin Doğduğu Ev
Hz. Peygamber Efendimizin doğduğu evin yeri, bugün Mekke kütüphanesi olarak kullanılan binanın bulunduğu yerdir. Harem-i Şerif’in kuzeyinde, yaklaşık 300 metre uzaklıktadır. Burada Allah Resulü’nün dedesi Abdulmuttalib’in evi varmış. Sonra oğulları arasında paylaştırılmış ve bugünkü Mevlid-i Nebi’nin, yani kütüphanenin bulunduğu yer, Allah Resulü nün babasına verilmiş, ondan da Allah Resulü’ne intikal etmiş. Buraya ‘Peygamberin doğduğu yer’ anlamında ‘Mevlid-i Nebi’ denmektedir. Tarih içerisinde Peygamber Efendimizin doğduğu ev birçok defa el değiştirmiş, sonunda Harun Reşid’in annesi Huzeyran Hanım burayı satın alıp mescide dönüştürmüştür. Tarih boyunca birçok defa tamir edilmiştir. Bugünkü yapının, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapıldığı ifade edilmektedir. Eski bina yıkılarak yeniden yapılmak suretiyle şimdiki haline getirilmiştir. Daha sonraları kütüphane haline getirilen bina Mekke Evkaf İdaresine devredilmiştir.