Sayfa Yükleniyor...
Hastalık, dert, keder, sıkıntı ve de mutluluklar hep biz insanlar için vardır. Ve bütün bunlar fani olan dünya hayatının bir gereği ve imtihanıdır. Başa gelen hayırlar ve mutluluklar bazen bizim için şer, başa gelen musibetler de bazen bizim için hayır olabilmektedir. Nitekim Allahu Teala Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır: Hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde de hayır vardır.
Bundan hareketle kişinin başına ne kadar ağır ve büyük bir musibet gelirse gelsin ölümü direk istemesi, temini etmesi uygun değildir. Zira Hz. Peygamber kişinin ölümü temenni etmesini hoş görmemiş bilakis yasaklamıştır. Ancak karşılaşılan bu hadise esnasında Allahım ölüm benim için hayırlıysa beni öldür. Eğer hayat benim için hayırlıysa beni yaşat diye dua etmesinde bir sakınca yoktur. Sakınca olmadığı gibi aynı zamanda efendimizin de tavsiyesidir.
Yıldızname falına inanmak caiz mi?
Yıldıznameye bakarak gelecek hakkında kehanette bulunmak ve haber vermek dinen caiz değildir. Bu yıldız falına bakmak caiz olmadığı gibi aynı şekilde buna inanmak da doğru değildir. Çünkü gelecek hakkında haber vermek gayıptan haber vermek demektir.
Gaybı da Allah dışında kimse bilemeyeceğine göre buna bakmak ve baktırmak caiz değildir. Gelecek hakkında kehanette bulunmak büyük günahlardan biridir.
Menfaate dayalı şartlı bir borç vermek caiz mi?
İmkânlar dâhilinde kişinin ihtiyacını görmek, yardımcı olmak, borç vermek dinen hoş ve güzel olan bir davranıştır. Ancak bu yardımı yapar ya da borç verirken bir menfaat karşılığında yapmamak lazım. Hatta bir menfaat elde etmek karşılığında yapmak dinen caiz değildir. Nitekim sevgili Peygamberimiz: menfaat celbeden her borç faizdir. Buyurarak bu tarz bir borç anlayışını yasaklamıştır.
Fakat bir şart olmadan veya borç alırken bir fazlalık şartı koşulmadan ya da başka bir menfaat şart koşmadan ödemede verilen fazlalığın veya bir hediyenin bir sakıncası yoktur. Hatta Şafiî mezhebine göre böyle bir davranış sünnettir. Zira kişi bir iyilik yapmıştır siz de pazarlık ve şart olmadığı halde gönlünüzden gelmiş ve borç verene bir jest yapmış olduğunuzdan caizdir.
Ancak borcu verirken başta böyle bir fazlalığı şart koşmak caiz değildir. Çünkü böyle bir fazlalık faiz olur, faiz ise İslamın yasakladığı ve haram kabul ettiği büyük günahlardan bir günahtır.
Kazaya kalan namazlar cemaatle kılınabilir mi?
Namaz belli vakitlerde yerine getirilmesi gereken bir farz olduğu için, bir mazeret olmaksızın tembellik ve ihmal yüzünden namazı vaktinde kılmayan kimse günahkar olur.
Hz. Peygamber, uyuyakalma ve unutmayı bir mazeret kabul etmiş ve bu iki sebepten biriyle bir namazın vaktinde kılınamaması durumunda, hatırlanıldığı vakit kılınmasını söylemiştir. Nitekim sevgili peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, hatırladığı vakit o namazı kılsın; o vakit, kaçırdığı namazın vaktidir (Buhari, Mevakit, 37.)
Buna göre kazaya kalmış namazı kaza etmek dini bir görevdir. Bu kazayı da kişi tek başına kılabileceği gibi aynı şekilde cemaatle de kılarak kaza edebilir.
Günün Ayeti
O takva sahipleri ki, öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affederler. Allah, iyilik edenleri sever.
Al-i İmran, 2/134.
Günün Hadisi
İki nimet vardır ki, insanlardan çoğu bu nimetleri değerlendirmekte aldanmıştır: Sağlık, boş vakit.
Buhâri, Rikak, 1.
Günün Sözü
İyi bir ağaca sarılan gölgesiz kalmaz.
Miguel de Cervantes
Günün Duası
Allahım imanımızı, sağlığımızı ve huzurumuzu daim eyle
Bunları biliyor muyuz?
Yemini Ğamus Nedir?
Geçmişteki bir hâdise için, bile bile yalan söyleyerek, yemin etmek demektir.
Günün Nüktesi
Sana bazı sorularım var?
Bir zat Hz. Ali'ye gelerek;
Sana bazı sorular sormak istiyorum dedi. Hz. Ali ona;
Kırk tane de olsa sor cevabını verdi. Bunu üzerine şöyle bir soru sordu:
Vacip nedir, vacipten daha kuvvetlisi nedir?
Yakın nedir, yakından daha yakını nedir?
Tuhaf nedir, ondan daha tuhafı nedir?
Güç ve çetin şey nedir, ondan daha güç olanı nedir?
Bu sorulara karşılık Hz. Ali şöyle cevap verdi:
Vacip olan tövbedir, ondan daha kuvvetli vacip günah işlemeyi terk etmektir.
Yakın olan kıyamettir, ondan daha yakını ölümdür.
Tuhaf olan dünyadır, ondan daha tuhafı dünya sevgisidir.
Zor olan kabir hayatıdır, ondan daha zor olanı kabre azıksız olarak girmektir.