Sayfa Yükleniyor...
Kan vermekle oruç bozulmaz. Çünkü bedene giren bir gıda yok, bilakis bedenden çıkan bir sıvı vardır. Bedenden bir şeyin çıkması ile oruç bozulmaz. Bedene dışarıdan bir maddenin ağız burun kanalı ile girmesi ile oruç bozulur. Kan vermek orucu bozmamakla beraber kişiyi takatten düşürdüğü için oruçlu olarak kan vermek mekruh görülmüştür.
Cemaatle kılınan namazda cemaatin yaptığı hatadan dolayı sehiv secdesi gerekmez. Sehiv secdesi cemaatle kılınan namazda imamın hatasından dolayı yapılır. Dolayısıyla cemaatten birinin imama uyarak kıldığı namazda; kendi yaptığı hatadan dolayı ne kendisi ne de İmam için sehiv secdesi gerekmez.
Bu konuda Hanefi ile Şafiî mezhep imamları farklı görüşlerde bulunmuşlardır. Hanefilere göre, kaza namazı borcu olanlar beş vakit namaz öncesi ve sonrası sünnetleri kılmalı, kaza namazı kılmak için bu sünnetleri terk etmemelidir. Ayrıca, kılınması için hakkında hadis bulunan diğer kuşluk, tesbih, evvabin, teheccüd namazları da kılınmalı, kaza namazı için bunlar da terk edilmemelidir. Ancak bunların dışında kalan ve kendiliğinden kılınan nafile namazlar olacaksa, işte bunların yerine kaza namazı kılınması uygun olur. Fakat namaz öncesi ve sonrası sünnetlerle, kılınması için Hz. Peygamberin tavsiyeleri bulunan sünnetler kaza namazı için terk edilmemelidir. Şafiîlere göre ise, farz namazı borcu olanların sünnet kılması caiz değildir. Kazası olan olabildiğince erken bir şekilde farzları kılıp borçlarından kurtulmalı, ondan sonra sünnetleri kılmalıdır. Çünkü Şafiîlere göre, kişi ahiret gününde sünnet namazlarından sorulmayacaktır. Ama farz namazlarından sorulacaktır. Öyleyse kul sorumlu olduğu farz ibadeti yerine getirmelidir. Ondan sonra sorumlu olmadığı sünnet ibadeti ifa etmelidir.
Orucun sahih olması için niyet etmek şarttır. Niyetsiz oruç makbul değildir. Hanefi mezhebine göre Ramazan orucuna, akşamdan itibaren ertesi gün kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Normal olarak oruca, sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın. Şafii mezhebine göre ise iftar vaktinden seher vaktine kadar oruca niyet edebilir. Ancak imsaktan sonra niye geçersizdir.
Oruçlu olan kimse gözüne merhem sürebildiği gibi damla da damlatabilir Bunun oruca hiçbir manisi yoktur. Orucu da bozmaz.
Tutulamayan orucun fidyesi bir yoksula mı, yoksa birkaç yoksula mı verilmelidir?
Tutulamayan oruçların fidyeleri bir yoksula verilebileceği gibi birçok yoksula da pay edilebilir. Önemli olan bu fidyenin hak eden fakire verilmesidir.
Günün Ayeti
Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Bakara, 2/184.
Günün Hadisi
“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.’’ (Tirmizî, “Savm”, 82.)
Günün Sözü
“Her şeyin bir kapısı vardır. İbadetin kapısı da oruçtur.” İbn Mübarek
Günün Duası
Allah’ım oruçlarımızı ve namazlarımızı affımıza vesile eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Ta’dîl-i Erkân nedir?
Namazın rükünlerinin düzgün ve kıvamında yerine getirilmesini ifade etmekte olup, namazın vaciplerindendir.
Günün Nüktesi
Sabır…
Ebû Saîd el-Hudrî’nin naklettiğine göre, Ensâr’dan bazı kimseler Resûlullah’dan ihtiyaçlarını karşılayacak kadar mal istemişlerdi. Resûlullah isteyen herkese muhakkak verirdi ve öyle de yaptı. Nihayet yanında infak edilecek hiçbir şey kalmayınca, onlara şöyle buyurdu: “Yanımda bulunan ne kadar mal varsa, onları sizden asla esirgemem. Şunu da iyi bilin ki, kim (istemeyip) iffetli kalmayı dilerse, Allah onu iffetli kılar. Kim de sabretmeye çalışırsa, Allah ona sabır ihsan eder.
Kim insanlardan müstağni olmak isterse, Allah onu müstağni kılar. Sizlere sabırdan daha hayırlı ve daha büyük bir ihsanda bulunulmamıştır!”
Buhari, “Rikâk” 20.