Sayfa Yükleniyor...
Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, kefaret ödemesi gerekir. Yeminin kefareti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azat etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün oruç tutar. Nitekim Allah’u Teala yemin kefareti ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır; “Allah sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolay sorumlu tutar. Yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakiri yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yemininizin kefareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun.” Farz olan bir şeyi yapmamaya; ya da haram veya günah olan bir şeyi yapmaya yemin eden kişinin, bu yeminini yerine getirmesi gerekir. Çünkü bu yemin şekli yerine getirilmesi halinde Allah’a karşı işlenmiş bir günah olur bu da dinen caiz değildir. Buna göre kişi sigara içmemek için yemin etmiş ise bu yeminini yerine getirmeli ve içmemelidir. Ancak yemini tutamamış ise ve yemin ettiği halde yeminini bozmuş ise o zaman da kefaretini vermeli bir de Allah’a tövbe etmelidir.
Ruhların beden değiştirmesi inancı İslam itikadına uygun mu?
Ruhların beden değiştirme inancına tenasuh denilmektedir. Tenasüh, ruhların beden değiştirerek dünyaya tekrar tekrar gelmelerine inanmak demektir. Ruh göçü inancı dediğimiz tenasuh ya da bir başka ifade ile reenkarnasyon, günümüzde Hindistan ve Çin’in büyük bir bölümü başta olmak üzere dünyanın bazı bölgelerinde hala varlığını sürdürmektedir. Bu inanca sahip olanlara göre, ruhun bir defa dünyaya gelmesiyle dünyayı tanıması mümkün değildir. Bunun için bir beden ölünce ruhu, başka bir bedene geçer. Bu yeni bedende ruh öncekine oranla daha da olgunlaşır. Söz konusu intikal her ömrün sonunda başka bedende ve varlıkta gerçekleşebilir. Nitekim su, bulut ve gök gürültüsüne dönüşüyor. Yumurta kuş biçimine geliyor. Palamut, meşe ağacı oluyor. Odun ateş ve kül halini alıyor. İslam inancına göre ruh, ezelî olmayıp sonradan yaratılmıştır. O, bedenin tamamlayıcısıdır. Ölümle bedenden ayrılan ruh, tekrar başka bedenlerle dünyaya gelmeyecek, ahirette beden yeniden yaratılınca ruh tekrar ona iade edilecektir. Dolayısıyla dünyadaki ameline göre mükafat veya cezaya muhatap olacaktır. Kur’ân’da ruh göçünün olmadığı kesin olarak ifade edilmektedir: “Nihayet onlardan birine ölüm gelince: ‘Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım’ der. Hayır! Bu sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.” Bu ayeti kerimede de ifade edildiği gibi, tenasüh inancı İslâm’la bağdaşmaz. İslam ile bağdaşmadığına göre tenasüh inancının İslam’da yeri yoktur. Bu ayeti kerimede de ifade edildiği gibi, tenasüh inancı İslâm’la bağdaşmaz. İslam ile bağdaşmadığına göre tenasüh inancının İslam’da yeri yoktur. Bu ayeti kerimede de ifade edildiği gibi, tenasüh inancı İslâm’la bağdaşmaz. İslam ile bağdaşmadığına göre tenasüh inancının İslam’da yeri yoktur.
Günün Ayeti
Sizin her yaptığınız iyiliği, muhakkak Allah bilir. Nisa 4/127.
Günün Hadisi
İman kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlar ile amel etmektir. İbn Mâce, “Sunne”, 9.
Günün Sözü
İmtihan seni olgunlaştırmak için Allah’ın lütfettiği bir ikramdır.
Günün Duası
Allah’ım bizi vatansız, bayraksız, ezansız bırakma.
Bunları biliyor muyuz?
Nafaka nedir?
Kişinin bakmakla yükümlü olduğu şahısların, sosyal seviyesine göre normal bir hayat sürdürebilmeleri için ihtiyaç duyduğu ve mükellefin de temin ile yükümlü bulunduğu şeylerin tümüne denir.
Günün Nüktesi
Allah Demek…
Fakir bir genç, padişahın kızına aşık olmuş. Bu ümitsiz sevdasını gidip meşhur dervişine anlatarak yardım dilemiş. Derviş, “Evlâdım, şehrin girişinde tam yol ağzında otur, kim ne derse desin sadece ‘Allah’ diye cevap ver” demiş. Fakir genç, denileni yapmış. Günlerce, aylarca şehrin girişinde başka hiçbir kelime konuşmadan “Allah” demiş. Derviş, yiyeceğini, içeceğini her gün getiriyormuş. Zamanla “Allah” diyen genç halk arasında meşhur olmaya başlamış. Nihayet bir gün padişah da genci merak etmiş. Dervişten, genç hakkında bilgi istemiş. Derviş, gencin devrin büyüklerinden olduğunu söylemiş. Padişah, kalkıp genci ziyarete gitmiş. “Derdin ne? Ne istersin?” demiş ise de, genç, “Allah” sözünden başka tek kelime konuşmamış. Derviş akşam gencin yanına gelmiş, “Padişah sana “Kızımı vereyim” diyene kadar, sen ondan sakın ola ki bir istekte bulunma!” diye tembihte bulunmuş. Nihayet bir gün padişah gelip, “Ne istiyorsun, istiyorsan seni kızımla evlendireyim” deyince, Genç, dervişin şaşkın bakışları altında, “Yok” demiş. “Artık onu da istemiyorum. Ben başka birisinin hatırı için Allah dedim, Allah devrin padişahını ayağıma getirip, benim gibi miskin bir gence kendi kızını teklif ettirdi. Eğer Onun hatırı için Allah deseydim kim bilir ne olurdu? Ben bundan böyle Ondan başkasını anmıyor, ondan başkasını istemiyorum” demiş.