Sayfa Yükleniyor...
Avrupa Birliği ya da kısaca AB, yirmi sekiz üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir. Topraklarının bir bölümü Avrupa kıtasında bulunan ülkemizde bu birliğe üye olmaya çalışan aday bir ülke. Avrupa macerasına 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile resmen başlıyor. O günden bugüne geçen 55 yılda kaydettiğimiz gelişme pek de tatmin edici değil.
ABye üye olamamamızda çeşitli nedenler ileriye sürülebilir. Bizi birliğe almak istememelerinin sosyal, kültürel, tarihsel, inanç temelli nedenleri olabilir mi? Belki. Ancak bu nedenlerin arkasına sığınmadan önce, yerine getirmemiz gereken bazı kriterler var. Bu kriterleri yerine getirmeden bu nedenlerin ardında duramayız.
AB ekonomik bir işbirliği örgütüdür. Amacı serbest dolaşım ile emek ve sermayenin özgürce hareket edebilmesini sağlayarak zenginliği artırmak, yaymak, ticaretin önündeki engelleri kaldırarak, bütün Avrupayı tek bir ülke gibi ekonomik, sosyal, politik stratejilerle yönetmektir. Kurulduğu dönemde Sovyet Rusya ve ABD arasında üçüncü bir güç dengesi oluşturma amacı da gütmektedir.
Ülkemizin, Avrupa Birliğine girmesi için yerine getirmesi gereken koşullardan bazılarını sıralamamız gerekirse;
Kıbrıs sorunu; 20 Temmuz 1974te yapmış olduğumuz Barış Harekatı, Avrupa da bir işgal girişimi olarak görülmekte. Birliğe üye olan Güney Kıbrısın bütün şartlar yerine getirilse bile, ülkemizin birliğe üyeliğini kabul etmesi gerekmekte. Zira Türkiyenin bütün barışçıl çabalarına karşın, Kıbrıs sorununun çözümünde bir ilerleme kaydedilememekte.
Maastricht kriterleri; 1993 yılında yürürlüğe giren Maastricht Antlaşmasına göre, toplulukta en düşük enflasyona sahip üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalamasıyla ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemelidir.
Ülkemizde enflasyonun çift hanelerde olduğu, buna karşın 28 Avrupa ülkesinin ortalama enflasyon oranları yüzde 2nin altındayken, enflasyon oranı en düşük olan 3 ülke ortalaması yüzde 0.5 dolaylarında.
Yerine getiremediğimiz bir diğer kriter ise; Üye bir ülkenin faiz oranları fiyat istikrarı bakımından en iyi üç üye ülkenin uzun vadeli faiz oranları ortalamasını yüzde 2 oranında aşamaz.
Ülkemizde faiz oranlarının yüzde 13,5 dolaylarında olduğu, Avrupa da ise faiz oranlarının neredeyse 0 a yakın olduğu düşünüldüğünde, fiyat istikrarını sağlamamız için epey yol kat etmemiz gerektiği görülmektedir.
Aslında mesele Avrupa Birliğine üye olmak değil, AB standartlarında bir ülke olmak. Bu standartları yakaladıktan sonra ABye üye olsak da olur olmasak da olur. Her zaman dediğim gibi biz çok çalışalım, üretelim, gerisi kendiliğinden gelecek. Dünyanın en güzel ülkesinin, en güzel insanları,
Bilgiyle kalın.