Sayfa Yükleniyor...
Geçtiğimiz hafta İzmir de akıl almaz bir olay yaşandı. 2 kişi yağan yağmurdan göl olmuş bir yoldan karşıya geçerken yüzeye çıkmış elektrik tellerine basıp feci şekilde can verdi.
İzmir de bir yerel gazete olduğumuz ve ağırlıklı okurlarımızın şehrimizden olduğu düşünüldüğünde, bu sokaktan her birimizin defalarca geçmesi çok olası. Burası herhangi bir sokak değil, Gündoğdu Meydanı’ndaki İskele ile Kıbrıs Şehitler Caddesi’nin tam arasında. İzmir’in kalbinde bir yer.
İnsan hayatının bu kadar ucuzladığı bir dönemde yaşamanın bedelini, iki genç arkadaşımız verdi. Arkasından kurumlar birbirlerini suçladı. Belediye başkanı bu bir cinayet derken çözemediğim bir şekilde gülümsedi. Kafasının karışıklığı beden diline yansımıştı. ‘Buradan kurumumuza bir zarar gelir mi’ düşüncesi, saatler önce ölen iki gençten daha öncelikliydi sanki. Neresinden bakarsanız bakın, neresinden tutmaya çalışırsanız çalışın ülke de işler yolunda değil. Bizi yönetenler ile yönetmek isteyenler, George Orwell’in 1984 kitabındaki ‘Big Brother’ gibi birbirleri ile yarışıp, koca bir ülkeyi birbirlerinden daha kötü yönetmeye aday gibi. İzmir’i 21 yıldır aynı siyasi parti yönetmekte ve şehirdeki altyapı ve üstyapı problemleri saymakla bitmez. Ben 23 yıldır İzmir’deyim ve 8 yaşında geldiğim bu şehirde 23 yılda o kadar az değişiklik oldu ki… Gerçekten inanılmaz. Sahipsiz bir ülkenin sahipsiz bir şehrinde yaşıyor gibiyiz. Bir tarafta 23 yıldır, bir pergel ile daire çiziyor edasıyla, ülkeyi yönetenler, diğer tarafta ülkeyi yönetmeye en güçlü adaylardan birinin, 21 yıldır aralıksız yönettiği İzmir. Hayatını kaybeden gençlerimizin, farklı hayatları olabilirdi. Gelişemeyen bir ülke de yaşamanın en ağır bedeliydi yaşanan. Çok üzgünüz. Ülkede ki vicdanlı, işini hakkıyla yapmaya çalışan, beşeri medeniyetler seviyesinde bir hayat yaşamak isteyenler olarak çok üzgünüz.
Maalesef, coğrafya kaderdir…