Ahlak Dışı Özentiden Ahlaklı Siyasete: Ne Zaman Uyanacağız?
- Oluşturulma Tarihi : 24.11.2025 14:51
- Güncelleme Tarihi : 24.11.2025 14:51
Millet olarak Avrupa’ya olan özentimiz, artık sadece bir yaşam tarzı değil, bir kimlik bunalımı haline geldi.
Avrupa’nın arabasına, teknolojisine, markasına, modasına, hatta kahvesine kadar her şeyine hayranız.
Ama iş ahlaka, dürüstlüğe, disipline, çalışma kültürüne ve siyasi terbiyeye gelince orada koca bir boşluk var.
Biz, Avrupa’nın iyi yanlarını değil, tam tersine bize zarar veren ahlaksızlıklarını kopyaladık.
Yani kısaca: ahlak değil, sefahat ithal ettik!
Sokakta, işte, trafikte, siyasette…
Her alanda bir yozlaşma, bir saygısızlık, bir umursamazlık hakim.
Ama en tehlikelisi, bu çürümenin tepesinde, yani siyasette yaşanıyor.
Çünkü siyaset, bir ülkenin ahlak aynasıdır.
Toplumun yöneticileri kirlenirse, halk da ister istemez bu kirin içine çekilir.
Bizde de yıllardır tam olarak bu oluyor.
Avrupa’da Siyaset Hizmettir, Bizde Koltuk Kavgası
Avrupa’da siyasetçi, halkın hizmetkârıdır.
Seçmeni karşısında eğilir, çünkü bilir ki o koltuğu veren millettir.
Kendini ayrıcalıklı değil, sorumlu hisseder.
Yaptığı en küçük hata bile kamuoyunun gözü önündedir.
Bir yolsuzluğa karıştığında, özür diler, gerekirse istifa eder.
Hatta bazen yalnızca etik bir hata bile siyasi hayatını bitirir.
Peki ya bizde?
Bizde siyasetçi, koltuğu babasından miras almış gibi davranır.
“Dokunulmazlık” zırhını, hesap vermeme kalkanı haline getirir.
İstifa, özür, vicdan muhasebesi gibi kavramlar lügatlarında yoktur.
Yanlış yapan utanmak bir yana, kameralar karşısına geçip “iftira” der, “algı operasyonu” der, “dış güçler” der, geçiştirir.
Ve ne acıdır ki halkın bir kısmı da buna inanır.
O yüzden bizde siyasette “utanma” değil, “unutturma” kültürü vardır.
Siyasi Ahlakın Ölümü
Siyasi ahlak, demokrasinin temeli, devletin vicdanıdır.
Ahlakını kaybeden siyaset, bir milleti çürütür.
Bugün ülkemizde yaşadığımız ekonomik krizden toplumsal bölünmelere kadar her sorunun altında bu ahlak erozyonu yatıyor.
Yani mesele sadece para, sistem, ya da dış politika değil; ahlak meselesi!
Yolsuzluğu “normal” gören, torpili “hak” sanan bir anlayışla nereye gidebiliriz?
Hizmet eden değil, yiyen alkışlanıyor.
Projeyle gelen değil, popülizmle konuşan destekleniyor.
Emeğiyle değil, bağlantısıyla yükselenler ödüllendiriliyor.
Ve biz, halk olarak bu düzeni alkışladıkça, dürüst insanları dışladıkça, değişim mümkün olmayacak.
Has Ekmek Kör Memleket: Ye Mehmed Ağa Ye!
Bizde yıllardır süregelen bu zihniyet, ülkeyi her alanda geriye götürdü.
Hizmet edenin önü kesildi, çalmayan dışlandı, konuşan susturuldu.
Yiyenin, kayıranın, menfaat dağıtanın yolu hep açık oldu.
“Has ekmek kör memleket, ye Mehmed Ağa ye!” mantığı artık halk diline bile yerleşti.
Ama unuttuğumuz bir şey var:
Bir ülke, dürüst insanlarını kaybettiği gün, sadece ahlakını değil, geleceğini de kaybeder!
Avrupa’ya Git, Gör, Ama Anla!
Bizim siyasetçiler sık sık Avrupa’ya gider.
Ziyaretler, toplantılar, protokol görüşmeleri…
Ama hiçbirinin dönüşünde “Avrupa’daki siyaset ahlakını örnek alalım” dediğini duydunuz mu?
Hayır!
Çünkü işlerine gelmez.
Oradaki sistem hesap sormaya dayanır.
Halk, siyasetçisinin mal varlığını, aldığı maaşı, yaptığı harcamayı bilir.
Bir kuruşun bile hesabını sorar.
Bizde ise “karıştırma, nasılsa herkes yapıyor” anlayışı hakim.
İşte fark burada!
Avrupa, hatasını saklamaktan utanır, biz ise hatasını savunmaktan utanmayız!
Umudumuz Bitmedi, Ama Süre Doluyor
Yine de umutsuz değilim.
Çünkü bu milletin vicdanı hâlâ ölmedi.
Gerçekle yalanı ayırt eden, dürüstü sahtekârdan ayıran milyonlar var.
Eğer bizler, çıkar peşinde koşanları değil, gerçekten hizmet edenleri desteklersek, bu ülke yeniden ayağa kalkar.
Yeter ki “kimin sesi yüksekse o haklıdır” demekten vazgeçelim.
Yeter ki siyasetçiyi, “bizimkiler” ve “onlar” diye ayırmadan ahlak terazisiyle tartalım.
Avrupa’nın gösterişli vitrinlerine değil, siyasi ahlakına özenelim.
Millet olarak dürüst, hesap verebilen, halkına hizmet eden siyasetçileri alkışlayalım.
Çünkü bu ülke için gerekli olan ne petrol, ne dolar, ne de dış yatırım…
Bu ülkenin tek ihtiyacı: ahlaklı siyaset!
Ve unutmayalım;
Ahlaklı siyaset sadece mecliste değil, sandıkta da başlar.
Vicdanlı seçmen olmazsa, dürüst siyasetçi de çıkmaz.
Artık uyanma zamanı geldi!
Ya bu kokuşmuş düzeni sorgularız, ya da çocuklarımıza yüzümüz kızararak bir ülke bırakırız.