Kurban Resmi

Hüznün şairi Ahmet Haşim


  • Oluşturulma Tarihi : 12.08.2021 07:36
  • Güncelleme Tarihi :
Hüznün şairi Ahmet Haşim yazının resmi

Bir gamlı hazânın seherinde

Isrâra ne hâcet yine bülbül?

Bil, kalbimizin bahçelerinde

Cân verdi senin söylediğin gül!

Savrulmada gül şimdi havâda,

Gün doğmada bir başka ziyâda...

(“BÜLBÜL” şiirinden)

Türk edebiyatının en renkli ve hüzünlü şairlerinden bir olan Ahmet Haşim 1884’te Bağdat’ta doğdu, Çocukluğu Bağdat’ta geçti. 12 yaşında annesinin ölümü üzerine babasıyla birlikte İstanbul’a geldi.

Galatasaray lisesinde öğrenime devam etti. Tevfik Fikret’in ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun öğrencisidir. Şiire lise öğrenciliği yıllarında başladı. İlk şiirlerinde Abdülhak Hamit, Cenap Şahabettin, özellikle de Tevfik Fikret etkileri görülür. Lakin Ahmet Haşim’in şiir anlayışının gelişmesine en büyük etkiyi annesinin erken yaşta ölümüdür. Annesi de melankolik bir kişiliğe sahip olduğundan sürekli annesiyle akşamları bulundukları yerde göl kenarına gider gölü ve gökyüzünü seyrederlermiş. Bu alışkanlık annesinin ölümüyle de devam etmiştir. Hatta göl akşamlarını o kadar çok izlemiş ki göl içerisinde bulunan kurbağaları “Su Bülbülü” tasvirinde bulunmuştur. Bu benzetme bile Haşim’in ne kadar renkli bir kişiliğe ve hayal dünyasının ne kadar geniş olduğunun göstergesidir.

Ahmet Haşim ve asıl adı Agah Kemal olan Yahya Kemal’le atışmaları oldukça meşhurdur. Birbirlerini pek sevmezler. Ahmet Haşim, Yahya Kemal’e “Nişli Agâh” derken; Yahya Kemal de Ahmet Haşim için “Arap Haşim” lakabını takmıştır. Bu “Arap” yakıştırması Ahmet Haşim’in içinde her zaman bir ukte kalmıştır. Çünkü Ahmet Haşim kendini hep Anadolu insanı olarak görmüştür. Lakin Kurtuluş Savaşı yıllarında bütün Türkçü şair ve yazarlar cephede olan biteni yazıp destanlaştırsın diye cepheye çağırılsa da Ahmet Haşim çağırılmamıştır. Ahmet Haşim bu duruma oldukça içerlenmiştir. Kendisinin dışlandığı hissine kapılan Ahmet Haşim Kurtuluş Savaşı yıllarında olmasına rağmen kesinlikle bu savaştan tek bir kelime dahi eserlerinde bahsetmemiştir.

1921’de basılan ilk şiir kitabı “Göl Saatleri’nin başındaki küçük manzumeler, bu dönemin asıl eserleridir. İzlenimci ressam etütlerini andıran bu şiirlerle Ahmet Haşim, doğanın özünü sızdırmak ister gibidir.İkinci ve son şiir kitabı “Piyale’nin girişinde “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar“ bölümünde şiirle ilgili görüşlerini açıklar: Şair ne bir gerçek habercisi ne güzel konuşmayı sanat haline getirmiş bir kişi, ne de bir yasak koyucudur. Şairin dili, düzyazı gibi anlaşılmak için değil, hissedilmek için yaratılmış, müzik ile söz arasında, ama sözden çok müziğe yakın ortalama bir dildir. Düzyazıda anlatımı yaratan öğeler şiir için sözkonusu olamaz. Düzyazı us ve mantık doğurur, şiir ise algı bölümleri dışında isimsiz bir kaynaktır. Gizliğe, bilinmezliğe gömülmüştür. Şairin dili, duyumların yarı aydınlık sınırlarında yakalanabilir. Anlam bulmak için şiiri deşmek, eti için bülbülü öldürmek gibidir. Şiirde önemli olan sözcüğün anlamı değil, şiir içindeki söyleniş değeridir. Şiiri ortak bir dil olarak düşünenler boş bir hayal kuruyor demektir.

“Piyale” kitabındaki “Merdiven” ve “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirleri, bu görüşleri yansıtan ve Türk edebiyatında görülmemiş bir şiirselliği ortaya koyan ürünlerdir. Bu kitapla birlikte Haşim’e saldırılar arttı. Ölçü ve Türkçe bilmemekle, toplum sorunlarına ilgisizlikle suçlandı. Yine de şiirleriyle 20’nci yüzyılın ilk çeyreğini etkilemeyi başardı.

Ömrü yarım kalan aşklar ve sonu gelmeyen evlenme teşebbüsleri içinde geçen Ahmet Haşim, 1933’te Kadıköy’deki evindeki yardımcısı Zarife Özgünlü ile evlendi.
Ahmet Haşim, evlendikten 18 gün sonra 4 Haziran 1933’te yaşadığı böbrek rahatsızlığı nedeniyle 46 yaşındayken vefat etti. Ahmet Haşim, Eyüp Sultan Camii’nin yanına defnedildi.

Hüznün şairi Ahmet Haşim
Mehmet Tayyar Tanış
Yazarımız Kim ?

Mehmet Tayyar Tanış