Sayfa Yükleniyor...
“Selam (Sulh) denizi coştuğunda, gönüllerden kini giderir’’ demiş Hz.Mevlana. Bu sene 745. Vuslat Yıldönümü olan Şeb-i Arûsanma töreni yine müthiş bir coşku ile anıldı. Maalesef yine bizzat giderek izleme fırsatı bulamadım. Ama ölmeden önce yapmak istediğim şeylerden bir tanesi de bu, hatta herkes muhakkak bunu tatmalıdır diye düşünüyorum. Dünyevi algılardan uzaklaşıp, insan sevgisi manevi olarak Allah sevgisi düzeyine erişmiş bu ulu insanı anlamak adına düzenlenen bu tören Mevlana’nın öldüğü geceye deniyor. Şeb-i Arûs kelime anlamı da düğün gecesi anlamını taşıyor. Çünkü Mevlana ölümü, yaratıcıya kavuştuğu düğün olarak görürdü.
O yüzden ölümü bir ayrılık değil, kavuşma olarak görür. Bu yüzden de düğün gecesi olarak isimlendirirdi. Yazmış olduğu bir şiirde de bunu ifade etmiştir;
Cenazemi gördüğün zaman ayrılık ayrılık deme, benim,
Buluşmam, görüşmem o zamandır.
Beni mezara koydukları zaman “elveda elveda” deme.
Mezar cennet kapısının perdesidir.
Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret.
Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir.
Sana batma görünür ama, o aslında doğmaya hazırlıktır, yeniden doğmadır.
Mezar ise hapishane gibi görünür ama, aslında Can’ın hapisten kurtuluşudur.
Mevlana için ölüm günü keder günü değildir, aksine neşe ve mutluluk içinde karşılar bu günü. “Herkes ayrılıktan bahsetti, ben vuslattan” diyerek ölüme bakışını açıklamıştır. Bu gece aslında aşkın gecesidir. Aşkta bir çeşit kapasite olayıdır, herkes aşkı layığı ile yaşayamaz. Varlığı bütünleştirmektir, varlığı onunla anlamlı kılmaktır, fiziki görsel değildir. Kesin bir bağlılıktır, aşk kısaca varlıktır ve aşksızlık ise yokluktur, ne demişler aşk “zahir”, gerisi “batın”dır. Aşkı bu hali ile yaşayabilmek içinde kişi önce kendini yani aslında egosunu tamamen bitirmiş olması gereklidir. Yeryüzünde ki aşk bu yüzden sadece bir çeşit köprü görevi görür. İki kişi eşittir iki ego demek dolayısıyla bunların yok olup erimesi pek mümkün değil ama yine de bu dünyevi aşkta gerekli çünkü bu aşk kalbi yumuşatır, sevmeyi öğretir, gönlümüzü ferahlatır. Fakat Mevlana’nın dediği gibi “Önemli olan Yaratan aşkıdır. Çünkü Yaratan o kadar büyük ki o aşkla ancak kişi erir. Kora düşmüş mum gibi olunur.” Bu yüzden Şeb-i Arûs aşkı bize en güzel anlatan, hissetmemize neden olan Mevlana’nın sevgilisine kavuştuğu gece olarak kutlanıyor. 17 Aralık 1273’te sevgilisine kavuşmuş olan Mevlana yaşantımıza hoşgörüyü sokmaya çalışan bu uğurda ömrünü harcamış büyük insanlardan birisidir.
Rahmetle anıyoruz.
Sağlıcakla…