2

24 Mart Dünya Tüberküloz Günü’nü Unutmayalım!


  • Oluşturulma Tarihi : 24.03.2022 05:00
  • Güncelleme Tarihi :

22 Mart günü Dünya Su Günü idi. Konuyla ilgili sayısal verilerin bizi hayli ürkütmekte olduğunu, su savaşlarının olma olasılığının yüksek olduğunu iki gün önce yazımızda belirttik. Takvimlerimizde 24 Mart’ın “ Dünya Tüberküloz Günü “olduğu vurgulanmış. Alman bilim insanı Robert Koch’un “24 Mart” 1882’de Tüberküloz Basilini buluşu ve Nobel ödülü alışının önemli kilometre taşlarından birisinin olduğunu anımsayalım. Tüberküloz veya halk tarafından bilinen ismiyle verem konusu da Ayrı bir dert. Neresinden tutsak elimizde kalmaktadır. Yine de Hipokrat yeminimiz gereğince ne kadar halkta farkındalık yaratabilirsek o kadar yeminimize sadık kalmış oluruz diyerek lafı uzatmadan konuyu halkın anlayabileceği şekilde irdeleyelim. Yazıma başlamadan önce bu konuda yeni bir şeyler var mı? diye araştırma yaparken, maalesef bilgilerin ve özellikle tüberküloz sağaltımının pek fazla değişmediğini yine üzülerek söylemek zorundayım. Ama çoklu ilaca direnç sorunun ülkemizde ve dünyada önemli bir sorun olmaya devam ettiğini, giderek de arttığını vurgulayayım. Tıpta çoklu ilaca bağlı direnç dediğimiz ve “MDR TÜBERKÜLOZ” denen bu problemin, ne kadar ciddi olduğunu bir örnekle anlatırsam belki daha iyi anlaşılır. Giresun’da enfeksiyon hekimi olarak çalışırken; tedavisinin ol(a)madığını, taşıdığı verem mikrobunun ilaçlara karşı direnç geliştirdiğini, yapılan tedavisinin etkisiz olduğunu öğrenen bir hastanın, çok sevdiğimiz değerli bir meslektaşımızı, göğüs hastalıkları uzmanı kardeşimizi; mademki benim haftalığımın çözümü yokmuş, öyleyse sizde yok olun deyip, arkadaşımızı silahlı şiddet uygulayarak öldürdüğünü bizzat yaşadık. Konunun ne kadar önemli olduğunu bilmem anlatabildim mi? Tüberküloz bilebildiğimiz en eski enfeksiyon hastalıklarından birisidir. Bu hastalık son yüzyılda tedavi edilebilen bir hastalık olsa da, kullanılan anti tüberküloz ilaçlarına karşı gelişen, yukarıda da belirttiğim direnç durumu; ülkemizde ve dünyada en önemli sağlık sorunlarının başında gelmektedir. Geçmişte de önemli salgınlara neden olan tüberküloz veya halk dilindeki adıyla verem hastalığı, son zamanlarda HIV/AİDS ile beraberliği nedeni ile giderek yayılmaya başlamıştır. Tüberküloz Milattan önce 8000 (sekiz bin) yıllarında, insanların sığırları evcilleştirmesiyle başlamış olduğu sanılmaktadır. Milattan önce 3500 yıllarında Mısır ve Ürdün’deki insan kalıntılarında tüberküloza ait iskelet şekilleri saptanmıştır. Tüberküloz tedavisinde önerilerde bulunan ve uzun süre bu önerileri değişmeyen kişi Milattan sonra ikinci yüzyılda yaşayan Galen’dir.

“Dinlenme, öksürüğün giderilmesi, göğse yakı sürülmesini “önerileri arasındadır. Halsizlik, yorgunluk, kırgınlık, kilo kaybı, geçmeyen öksürükler, gece ateşi, gece terlemesi, iştahsızlık, kanlı balgam tüberkülozun genel bulgulardır. Ayrıca akciğer dışı tüberkülozda, tutulan organa bağlı belirtiler gözlenebilir. Bilindiği gibi toplum sağlığı ile ilgili kayıtlar, Avrupa da 17. yüzyıldan sonra tutulmaya başlanmıştır. Bu kayıtların ışığında Avrupa’da neredeyse tüm ölümlerin dörtte birine yakını tüberkülozdur. 20. yüzyılda tüm Avrupa ülkeleriyle beraber, Batı Asya, Uzak Doğu ve Afrika’ya yayılma olmuştur. Avrupa’da 1900’lerden itibaren sosyoekonomik gelişmeye paralel olarak sanatoryumların yaygınlaşması, hastalığın izolasyonu ve önem verilmesi, 1950’lere kadar hastalığı kısmen azaltmıştır. Bundan sonra tüberküloz ilaçlarının gelişimi ile tüberkülozun Avrupa’da silineceği sanılmasına rağmen, bu olmadığı gibi, tam aksine tüberkülozda bir patlama yaşanmıştır. 1970’lerde Avrupa’da tüberkülozun yok olacağı tahmin edilmiş, ama bu olmamıştır. Üstüne üstlük Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) geri kalmış ülkelerde uygulamaya koyduğu “Tüberkülozla savaşım programları” başarıya ulaşamamıştır. HIV/AİDS sorununun 1980’den sonra dünyada yaygınlaşması, beraberinde tüberkülozun daha da ciddi sayılara ulaşmasını getirmiştir. Çok ilaca dirençli tüberküloz dünyamızın (özellikle yoksul ülkelerin) en önemli problemi olmuştur. Gelişmiş ülkelerin vakit geçirmeden bu soruna el atmaları zorunluluk olmuştur. Yoksa bu hızla hiçbir anti tüberküloz ilaca cevap vermeyen tüberkülozlu hastalarda patlama yaşayabiliriz. Çözümü; her zaman yazdığımız gibi koruyucu hekimlik ilkelerini sıkı sıkıya uygulayarak, tedavi hekimliğini cazip yapmak yerine, toplumu bulaşıcı ve diğer hastalıklardan korunmanın daha önemli olduğu gerçeğinden hareket ederek, bu konuda gerekli yatırımları yapmak, hastaları dışlamadan, soyutlayıp damgalamadan tamamen devlet tarafından finanse edilip tedavi ve rehabilite edilmesidir. Sözümüzü her zaman yaptığımız gibi bir türkü ile Nida Tüfekçi Hocamızın Yozgat/Akmağdeni ezgisiyle bitirelim. Hem de verem hastası bir gencin dramı İle… Hastane Önünde incir ağacı(annem ağacı), doktor bulamadı bana ilacı (annem ilacı)

baş tabip geliyor zehirden acı (annem vay acı)… KORUNMA TEDAVİDEN HER ZAMAN ÖNCELİKLİ VE AVANTAJLIDIR.

Sevgilerimle…

24 Mart Dünya Tüberküloz Günü’nü Unutmayalım!
Dr. Mustafa Torun
Yazarımız Kim ?

Dr. Mustafa Torun