“İnsan doğaya ne kadar yabancılaşırsa o kadar toplumsallaşır. Ne kadar toplumsallaşırsa da o kadar kendine yabancılaşır.” Karl Marx
Fındık üretimi ile ilgili yazımı görünce; “Ülkemiz yangın yerine dönmüş, demokrasi birisinin veya birilerinin talimatıyla yanıyor. Ana muhalefet partimiz yangını söndürmeye çalışırken, halkımız da kovalarla yardım ediyor” diyebilir, fındık konusunu yazman sırası mı diyebilirsiniz…
Bu ülkede maalesef gündemin suni olarak birisi tarafından değiştirildiğini artık çocuklar bile öğrendi. Gelin biz yine konumuza dönelim…Fındık emekçileri deyince, uzun yıllar hekim olarak çalıştığım Giresun ve oranın meşhur MİCAN türküsü aklıma gelir…Arkasından türkü yakılan Giresun’un efsane isimlerinden biri olarak bildiğim “Micaoğlu Hüseyin”; 1864 yılında Giresun’un Keşap ilçesi’ne bağlı Engüz yeni ismi ile Dokuztepe Köyü’nde doğmuştur. Mican’ın Medrese tahsili olduğunu biliyoruz. Askerlik çağında köyünden birisinin ölümüne sebep olunca dağa çıkmış, ömrünün sonuna kadar zaptiyenin eline geçmeden dağlarda barınmıştır…Giresun’un ekmeğini yiyen birisi olarak başta sevgili dostum, yoldaşım Mehmet Necati Ülgen’e bu yazımızın olgunlaşmasına destek vermesinden dolayı çok teşekkür ediyorum…Fındık Karadenizde özellikle Giresun ve Ordu illerindeki üreticinin geçim kaynağı olmuştur…Geçmiş yıllarda dünya üretiminin yaklaşık yüzde 80 ini karşıladığımız ulusal bir ürünümüz olduğunu vurgulayalım…Taşı toprağı altın diyerek İstanbul kırsalına göç eden Karadenizlinin özellikle Giresun ve Ordu yöresindeki fındık emekçilerinin yanında götürdüğü fındık fideleriyle Sakarya ve Düzce bölgesinde yeni bir fındık ekim alanı yaratmıştır…Fındık ürünümüz iki ana kalite üründen oluşmakta olup, Giresun yağlısı ve Levant kalite olarak sınıflandırılmaktadır…Giresun kalite çerezlik ürün olup, Levant kalite ürün ise sanayi üretiminde kullanılmaktadır...Fındık ülkenin tarımsal ihracatının döviz olarak tek başına yüzde 20’sini oluşturmaktadır...
Giresun Ticaret Borsası’ndan alınan bilgilere göre; Türkiye 2015 yılında 249,6 bin tonluk fındık ihracatı gerçekleştirirken, 2 milyar 280 milyon 112 bin dolar,
2016’da 235,7 bin tonluk üretimde 1 milyar 882 milyon 254 bin dolar, 2017’de 287,4 bin tonluk üretimde 1 milyar 792 milyon 226 bin dolar, 2018’de 269,3 bin ton üretim yapılırken 1 milyar 592 bin 43 dolar, 2019’da ise 343.5 ton üretim sağlanırken, 2 milyar 312 milyon 45 bin dolar gelir sağlanmış…Pandemi dönemi olan 2020’de 292.4 ton üretim, 2 milyar 10 milyon 787 bin dolar, 2021’de iise 340,1 bin ton üretimden 1 milyar 986 milyon 44 bin dolar gelir elde edilmiştir…
2022’de 298,5 bin ton üretim ile 1 milyar 795 milyon 189 bin dolar, 2023’te 303,4 bin ton üretimde 2 milyar 349 milyon 117 bin dolar, 2024 yılında da 238,4 bin ton üretimde 1 milyar 945 milyon 724 bin dolar gelir kazanıldığı anlaşılıyor…Ülkemizde fındık tarımı emek yoğun bir üretim şeklidir…
Özellikle ABD’de ülkemizden götürülen fındık fidanlarıyla oluşturulan makinalı tarımla, 2024 rekoltesi 100 bin ton gibi rakamlara ulaşmış olup, diğer bir ifadeyle Giresun ili rekoltesine erişmiştir...
Bu gösteriyor ki ilerleyen yıllarda fındık üretimindeki egemenliğimizi kaybedeceğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz…Fındık oluşumu kasım ayında püs oluşumu, ocak ve şubat aylarında tozlaşma işlemiyle devam eder… Mart-Nisan ayında fındık oluşumu mevsimsel olarak dona yakalanmayıp, fındık zarar görmezse; oluşum sağlıklı bir şekilde başlar... Ağustos ayında iklimsel değişimler sonucu yine ürün zarar görmezse, toplanmaya hazır hale gelecektir...Fındık toplanma zamanında, ülkemizin özellikle güney doğu bölgesinden gelen mevsimlik işçiler tarafından toplanarak harmanda kurutulur…
Patoz’da ayıklama işlemi yapılıp kurutulduktan sonra, satışa ve ihracata hazır hale gelmiş olduğunu özellikle belirtelim…Geçmiş yıllarda üreticiler imece usulü bir birbirine yardım ederek ürünülerini kendileri toplarlardı...Fındık çikolata üretimi için olmazsa olmaz bir hammaddedir…2004 yılında yine bu yıl olduğu gibi bir don olayı yaşandığını anımsatalım... Sanayici için fındık ham maddesi sıkıntısı yaşanınca, üründe fındık oranını düşürüp, ilave olarak pirinç pıtlağı kullanıldığını belirtelim…O yıllarda çikolata tüketiminin buna bağlı olarak azaldığını vurgulayalım… İçinde bulunduğumuz kapitalist-emperyalist sistem, bizim gibi bu sisteme taşeron olarak bağımlı otoriter yönetimlerde; tüm üretici ve emekçilerin sömürüden en fazla nasibini aldığını belirtelim…Bunların içinde fındık üreticilerinin özel bir yer tuttuğunu belirtmekte yarar görüyorum…
Sözlerimi öyküsü çok acıklı olan fındığın başkentinin güzel bir türküsü ile,“Giresun’un İçinde” ezgisinden bir bölüm İle bitireyim…Türkü emekçileri “Ali Osman Özyakupoğlu-Mustafa Küçük-Azize Gürses’e” ne kadar teşekkür etsek azdır…
Giresun’un İçinde
Yeşil Fındık Bahçesi
Vurdular Sevduğumi (Feride’mi)
Yere Düştü Kopçası…
Sevgilerimle…