AŞILAMAYLA UZUN SÜRELİ KORUMA AMAÇLANMAKTADIR
Aktif bağışıklama eylemi ile Aşılamada vücudun bağışıklık sistemi aktive edilmektedir.
Aşı ile bağışıklamada antikor/antitoksin oluşumu için belirli bir zamana (haftalara ya da aylara) ihtiyaç vardır. Yani aşı yapılır yapılmaz, ya da ilk doz aşıdan sonra hemen koruyucu etki (antikor/antitoksin) oluşmaz. Bunların oluşması için bazı durumlarda aynı aşıyı belirli aralıklar ile birden fazla dozda uygulamak gerekebilir.
***
Bazen de belirli bir hastalığa karşı uygulanan aşının etkisinin sürekliliğini sağlamak amacıyla belirli aralıklarla tekrarlamak gerekebilir. Bazı aşılar (canlı) ise bir ya da iki doz uygulama sonrası ömür boyu bağışıklık oluşturur. Aktif bağışıklama toplumda yaygın görülen ve yüksek bulaştırıcılık özelliğine sahip, sonuçları ağır ve ciddi olan enfeksiyon hastalıkları etkenlerine karşı antikor/antitoksin oluşturmak amacıyla çoğu zaman daha mikroorganizma ile karşılaşmadan yani bulaşma olmadan önce uygulanır.
***
KORUYUCU ETKİ KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİYOR
Günümüzde hiçbir aşının yüzde 100 koruyucu etkisi var demek bizi yanlışa sürükleyebilir.
Aşı sonrası koruyucu etkinliğin oluşup oluşmadığının belirlenmesinde rol oynayan faktörlerin başında aşının yapıldığı kişinin özellikle fiziki ve biyolojik durumu akla gelir. Yaşlı kişilerde, aşırı kilolularda, altta yatan kronik hastalığı olanlarda, diyabet, kanser hastalarında, organ nakli yapılanlarda ve bağışıklık sistemini baskılayan her türden hastalığı olan ya da bu tür ilacı alanlarda; Aşıya karşı vücudun verdiği yanıt zayıf olur. Bu nedenle böyle kişilerde aşıyla korunma daha düşük düzeydedir. Buna karşın enfeksiyon hastalıklarına karşı aşı ile korunması gereken kişilerin en başında da bu grupta yer alan kişilerin geldiği de unutulmamalıdır.
***
AŞI BAZI HASTALIKLARIN ORTADAN KALDIRILMASINDA DA ETKİLİDİR
Aşı ile bağışıklamakla aynı zamanda hastalığın diğer kişilere bulaşması engellenebilmektedir. Dolayısıyla toplumda söz konusu hastalığa karşı aşılanan kişi sayısı ne kadar fazlaysa, o hastalığın ortaya çıkma olasılığı da o oranda düşük olabilmektedir. Hatta bazı hastalıkların tamamen ortadan kaldırılması, kökünün kazınması da mümkün olabilmektedir. Örneğin başarılı aşılama programları sayesinde çiçek, kızamık, polio (çocuk felci) hastalıkları tamamen yok edilmiş ya da yok denecek seviyelere çekilebilmiş durumdadır.
***
AŞI KARŞITLIĞI BAZI ENFEKSİYON HASTALIKLARININ SIKLIĞINDA YENİDEN ARTIŞA NEDEN OLDU MU?
Bu sorunun yanıtı maalesef evettir. Son zamanlarda aşıların içerisinde, bakteri ve mantar üremesini önlemek üzere yer alan ve içeriğinde civa bulunan Tiomersal’in çeşitli zararlı etkilerine, özellikle de otizme neden olduğuna ilişkin bazı bildirilerin, duyumların, sosyal medya paylaşımları ve görüşlerin tüm dünyada aşı karşıtlığını yeniden artırdığını maalesef görmekteyiz. Bu durum aşılanma oranlarında belirgin azalmaya yol açmış, dolayısıyla aşı ile korunabilir enfeksiyon hastalıklarının görülme sıklığı da artmaya başlamıştır. Genellikle çoklu aşıların içerisinde bulunan “Civa (Tiomersal),” Etil Civa halindedir. Bu formu vücutta birikmemekte ve 30 gün içerisinde vücuttan atılmaktadır.
***
Buna karşın başta kabuklu deniz ürünleri olmak üzere çeşitli besinlerden alınan Civa ise Metil Civa olup, vücutta birikir. Aşı ile Otizm ilişkisi günümüzde hala tartışma konusudur. Civa içeren aşıların uygulaması ile Otizm arasında doğrudan bir ilişki saptanmamakla birlikte İngiltere, Amerika ve Avrupa´da özellikle çocukluk yaş grubunda uygulanan aşıların içerisinden Etil Civa çıkartılmıştır. Bu örnekler de göz önünde bulundurulduğunda özellikle de çocukluk yaş grubunda civa içermeyen aşıların uygulanmasının hem güvenirlik açısından hem de Otizm ile ilgili tartışmaları ortadan kaldırması açısından önemli olduğu düşünülmektedir.