Nadir Toprak Elementleri


  • Oluşturulma Tarihi : 09.10.2025 08:56
  • Güncelleme Tarihi : 09.10.2025 08:56

“Doğada hiçbir şey yaratılmaz, hiçbir şey kaybolmaz, Doğayı her türlü bileşimin ve bozunmanın oluştuğu büyük bir kimya laboratuvarı gibi görüyorum.” Antonie Lavoisier
Ankara Kimya Teknik Lisesinde yatılı okurken, Anorganik ve Analitik Kimya öğretmenlerimiz “Nadir Rastlanan Toprak Elementler” konusunun ülkemiz için son derece önemli ve stratejik bir konu olduğunu anlatırlardı. O zaman bunu yeterince anlayamamıştık. Ne güzel öğretmenlermiş. Sanki Köy Enstitüleri eğitmenleriydi! Son birkaç gündür basında yer alan haberlere baktığımızda “NADİR ELEMENTLER” konusunun fazlaca yer aldığını görüyoruz. Kimya Teknik Lisesinde öğrenci iken, stajlarımızından birini Maden Tetkik Arama Enstitüsünde (MTA) yapmıştık. Daha sonra bu liseden sınıf arkadaşım “Hasan Muammer Dişçioğlu” Kimya Mühendisliği diplomasını; Hacettepe üniversitesi Kimya Mühendisliğinden, ben de aynı üniversitenin Tıp Fakültesinden doktorluk diplomasını aldım. Ancak geçen yıllar içinde MTA’nın çalışmalarını ikimiz de uzaktan izlerdik.
MTA’nın bu yöndeki çalışmaları 50 yılı aşkın bir süredir aralıksız devam etmektedir. Nadir elementler konusu gündem olunca, aklımıza eski günler ve 30 Kasım 2007 de Isparta yakınlarında düşen atlas jet uçağı geldi. Isparta’da düşen uçağın yolcuları arasında çok önemli 6 isim vardı. Bu kişiler Türkiye’nin yetiştirdiği değerli bilim adamlarıydı. Sizlerin de bildiği gibi nükleer fizikçiler, Isparta’da yapılan kongreye gidiyorlardı. Anımsayacağınız gibi “Nükleer Fizik Kongresi,” gelen acı haber ile ertelenmişti. Uçak kazası daha doğrusu cinayetinde yaşamını yitiren 6 nükleer fizikçiden 3′ü Boğaziçi Üniversitesi’nde, 3′ü ise Doğuş Üniversitesi’nde görev yapıyordu. O isimler Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Arık, Araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, Yüksek lisans öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi’nden, Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve Araştırma görevlisi Mustafa Fidan’dı. Prof. Engin Arık, nükleer enerjinin temelini oluşturan parçacık fiziği konusunda dünya çapında bir isimdi. Ve en önemlisi Türkiye’de bol bulunan toryumu, petrole alternatif enerji kaynağı olarak gösterdiğini unutmayalım. Prof. Engin Arık ölümünden önce yaptığı açıklamada dünyanın en zengin toryum yataklarının Türkiye’de olduğunu belirterek; “Türkiye tüm enerji ihtiyacını senede 50 ton toryum ile karşılayabilir. 1 ton toryum un enerjisi ile 1 milyon ton petrolün enerjisi eş değer. Kuracağımız merkeze bir proton hızlandırıcısı düşünülüyor. Bu da ilerde toryum nükleer santrali yapmamız için ön çalışmalara olanak sağlayacaktır” demişti. Ne o talihsiz kazanın nedeni tam olarak açıklanabildi, ne de üzerinde çalışılan
Toryum projesinde bir gelişme oldu. Sanki görünmez bir el bu “Ulusal Projemizi” tamamen bitirmişti.
Günümüze baktığımızda, Ülkemizde “Nadir Toprak Elementleri (NTE)” İç Anadolu bölgemizde, özellikle Eskişehir’in Beylikova ilçesinde bulunmaktadır. Rezerv büyüklüğü Çin’den sonraki ikincidir. Yani paha biçilemez NTE rezervlerine sahibiz. Bu rezervlerin petrolden çok daha değerli ve önemli olduğu pek çok bilimsel kaynakta belirtilmektedir. NTE’nin, genel olarak Enerji Sektörü, Elektrikli Araçlar, Rüzgar Türbinleri, Cep Telefonları, Yüksek Teknoloji Ürünleri sektörlerinde kullanılmakta olduğunu belirtelim. Kullanım alanındaki geniş yelpazeye dikkatinizi çekmek isteriz. Ülkemizde bulunan “Nadir Toprak Elementleri (NTE):” Lantan (La), Seryum (Ce), Praseodim (Pr), Neodimyum(Nd), Samaryum (Sm), Evropiyum (Eu), Gadolinyum (Gd), Terbiyum (Tb), Disprozyum (Dy), Holmiyum (Ho), Erbiyum (Er), Tulyum (Tm), İterbiyum (Yb) ve Lutesyum (Lu)dur. Ayrıca, İtriyum(Y) ve Skandiyum (Sc) da NTE olarak kabul edilmiştir. Türkiye’de nadir toprak elementlerinin işlenmesi, halen Eskişehir Beylikova’daki pilot işleme tesisi tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu tesis, yıllık 10 bin ton nadir toprak oksit üretme kapasitesine sahiptir. Ama bildiğimiz kadarıyla yeterince işlevi olmuyor. Yapmakta olduğumuz işlem ilk aşama olup, bir nevi çıkartılan rezervin oksitlenerek zenginleştirilmesidir. Asıl yapılması gereken, rezervin rafinasyon ile bileşenlerine ayrılması ve her bir bileşenin elementin saflaştırılmasıdır. Ancak bu aşamaya geçebilmek için yüksek teknolojik yatırımlar gerekmektedir. Basından takip edebildiğimiz kadarı ile, tam da bu noktada, ABD devreye girmiştir. Rezervlerin yüksek teknoloji ile işlenebilmesi için, bir nevi ortaklık teklif edilmiştir. Bu stratejik kararın ülkemize en faydalı olacak yönde değerlendirilmesi, rezervlerimizin ABD’ye gümüş tepside sunulmaması gerekmektedir. Bir an için NTE’ni bir kenara bıraksak ve sadece Toryum’a odaklansak, yeterli sayıda yapılacak Toryum reaktörleri ile ülkemizin elektrik ihtiyacının tamamını hem de nükleer sızıntı tehlikesi olmaksızın karşılayabiliriz. Toryum reaktöründe radyoaktif dağılma söz konusu değildir. NTE’nin tek tek ne işe yaradıklarını hangi sektörlerde kullanıldığı bilgileri ile kafanızı yormayalım. Sonuç olarak çok değerli rezervlerimiz mevcut, umarız yeterli toplumsal tepki gösterilir ve bu rezervlerimiz peşkeş çekilmez. Bunların ülkemizin geleceği için
en yararlı şekilde kullanılması olmazsa olmazımız olmalıdır. Sorun siyasi olup, çözümü de siyasidir. Tüm yurtseverlerin örgütlü tepki göstererek bunu çözeceklerine inanıyoruz. Sözlerimizi bu sefer türkü ile değil anlamlı bir atasözümüz ile bitirelim. “Yemeyenin malını yerler” Sevgiler…

Nadir Toprak Elementleri
Dr. Mustafa Torun
Yazarımız Kim ?

Dr. Mustafa Torun