İnsanın konuşma yeteneğinin gelişmesinin belki de biricik sebebi yaşam koşullarını güvence altına almak ve iyileştirmektir. Kültürler hakkında çok konuşuyor olmamızın sebebi de yaşam koşullarımız denen şeyin aslında tam olarak kültürün kendisi olmasıdır. İnsanların kültürlerin zaman içindeki değişimlerini hızlandırmak, yavaşlatmak veya yönlendirmek için, yoğun çaba sarf etmesine şaşırmamak gerekir.
***
Kültürde Yaşanan Dönüşümler nelerdir?
Bir kültür üstünde istenen değişimi gerçekleştirebilmenin ve kimisinin diğerinden daha etkili pek çok yolu vardır. Ama amacınız bir kültürü geliştirmek de olsa, yok etmek de olsa, iş zordur. Kültürler gibi çok değişkene sahip ve dinamik olguları etkilemek için çok çaba gerekir. Sıklıkla istenmeyen sonuçlara yol açar. İstenen değişimi sağlamak için öncelikli olarak yeterli ve doğru bilgi şarttır. Yani kültürleri değiştirmek için önce onları anlamak ve gerçek halini görmek gereklidir. Modern Batı’nın, hem kendi kültürünü, hem yabancı kültürleri anlamak için, sosyal bilimlerde gösterdiği çaba boşa değildir. O çabaların sonucunda Batı toplumunun kendisinde de, Ortadoğu dâhil, Dünya’nın kalanında da, belli kişilerin çıkarları için çekilen acılar aşikârdır. Bu acılara karşı çıkan iyi niyetli pek çok düşünce akımının, siyasi hareketin, sırf bilgi eksikliği sebebiyle kendi toplumlarına ne kadar zarar verdikleri, nasıl kolayca istediklerinin tersine yönlendirilebildikleri de ortadadır. Ama dünyadaki acılara karşı üretilen, uygulanan, işe yarayan çözümlerin varlığı da, gene kültürleri anlamak ve değiştirmek için gösterilen başka çabaların sonucudur. Yani kültürleri gerçekten öğrenmeden, anlamadan onları iyi ya da kötü bir yönde değiştirmek mümkün değildir. Ama kültürler hakkında elde ettiğiniz bilgiyi ne yönde kullanacağınız da sizin onlara, yani insanlığa verdiğiniz değere ve anlama bağlıdır. O yüzden erdemli olan kültürlere saygı duymaktır.
***
Elbette bir kültürü anlamak ve ona saygı duymak demek, onu koşulsuz kabullenmek anlamına gelmez. Hatta içinde yaşadığı toplumda hiçbir kusur olmadığını sanan bir insanın; akıl, bilgi veya duygu konusunda sorunları olduğuna şüphe yoktur. Bir insanın, içinde yaşadığı kültürde bazı eksik ve yanlışlar bulması çok doğaldır. Kişinin bunları gidererek toplumunu geliştirmek istemesi de takdir edilesi bir tavırdır. Ancak bir toplumu geliştirmenin yolu, onu olamayacağı bir şey haline getirmeye çalışmak değildir. Bir kültürü tamamen başka bir coğrafyanın ve geçmişin yarattığı bir başka kültüre dönüştürmek olanaksızdır. Her kültürün kendi geçmişi, kendi koşulları, kendi dinamikleri, kendi olanakları, kendi sorunları, kendi ihtiyaçları vardır. Kendine has bir kültüre sahip Ortadoğu’nun da üstüne bazı kıyafetler giydirmek olası değildir. Başkasının bedenine göre biçilmiş kıyafetleri zorla giydirirseniz, elbiseler üstünden düşer veya dikişleri atar. Ancak o kıyafetler olmuyor diye eski çağlardaki çocukluğundan kalmış ve artık küçülmüş, eprimiş kıyafetleri giydirmeniz de olumlu sonuç vermeyecektir. Kültürün bedenini düzgün ölçmek, ihtiyaçlarını ve isteklerini de dikkate alıp ona göre elbise dikmek gerekir. Yaşına, çağına, bedenine ve ihtiyacına göre, şık ve rahat bir kıyafet giymek her toplumun hakkıdır. Sonuçta kültür, insanın kendine yakışanı giymesidir diyebiliriz.
***
“Sivil toplum mu? Demokratik kitle örgütü mü? Kültürlerin HARMANLANMASI MI?” derken, konunun içinden çıkamadık. Hemşeri dernekleri (Besni özelinde yemek, giyinme, deyimler, düğün törenleri vb.) yerel kültürleri çok iyi yoğurup bunu gelecek kuşaklara taşımak gibi önemli bir işlevleri vardır. Yazımızı “Ragıp Binzat Ağabeyimizden” alınan “Emin Aldemir Hocamızın” derlediği güzel bir Gölbaşı (eskiden Besni’ye bağlı köy idi) türkümüz ile bitirelim.
Altın yüzüğüm kırıldı (hey), suya düştü su duruldu (hey), dediler yarin geliyor (hey), ince bellerim kırıldı…
***
Ülkemizdeki antidemokratik iklimden kurtulmak istiyorsak, bir an önce demokratik kitle örgütlerimizde buluşalım!
Sevgilerimle...