Toplumsal Hareket Sendikacılığına Doğru!-1


  • Oluşturulma Tarihi : 25.02.2022 08:03
  • Güncelleme Tarihi :
Toplumsal Hareket Sendikacılığına Doğru!-1 yazının resmi

Hükümdarlar gelip geçer ama dünyanın her zaman hekimlere ihtiyacı vardır. (Noah Gordon)

Bizim gibi üretim biçiminin yeterince gelişmediği ,feodalizmin tam tasfiye edil(e)mediği, ulusal burjuvazinin yetkin olmadığı, “Küresel Kapitalizmin Taşeron Ülkelerinde” emeğin bölünmeden örgütlenme süreci; maalesef çok sancılı ve acıklı seyretmektedir. Bilenler bilir. Bu durum faşizmi birebir yaşamış Avrupa ülkelerinde ibretlik ve dramatik olmuştur. İçinde yaşadığımız antidemokratik baskıcı otoriter iklimde bu konu birebir benzemese de, Avrupa’nın daha önce yaşadıklarını bize acı bir şekilde hatırlatmaktadır. Pandemi sürecinde hekimlerin ve genelinde sağlık emekçilerinin özverili çalışmaları sürecinde; hastalanmaları, şiddete maruz kalmaları, ölmeleri ve öldürülmeleri, velhasıl çektiği ızdırapları, neredeyse dağdaki kurtlar kuşlar bile duydu. Tam yazıya yoğunlaşırken, yurdum insanının duygularını dile getiren bir Neşet Ertaş türküsü aklıma geldi. Aşık Keremden alınan bu türküde ayrılığın zorluğu, ayrılmamak gerektiği çok güzel işlenmiş. Birisi veya birileri de sınıfsal yapısı ve konumu gereği biz hekimlerle uğraşmanın zor olduğunu bilerek, bunun yerine BÖL-YÖNET politikasını anımsayıp, biz hekimleri ayırmayı herhalde kafalarına koymuşlar. Bunun için ne kadar çok çalışsalar da, biz SAĞLIKÇILARI bölüp ayıramayacaklar derim. Yanılıyor muyum?

Bilirsiniz yazılarımda Anadolu’nun öz be öz güzelim türkülerinin ferasetine inanarak, bunu da her zaman belirtmekteyim. Birilerinin cahillerin ferasetine güvenmelerine inat! Gelelim türkü sözlerine;

Yazımı kışa çevirdin, bak gözümde yaşa Leyla’m. Mevlâ’m ayrılık vermesin, gökde uçan kuşa Leylâ’m… Türk Tabipler Birliğinin (TTB) pandemi öncesi ve pandemi sırasında, sağlık emekçilerinin halkın sağlığı ve mutluluğu için yaptığı özverili ve onurlu çalışmalar hepimizin hafızasında olup, buna karşı hekim ve diğer hekim dışı sağlık emekçilerini birbirine düşürüp, bölmek için yapılan “Böl-Yönet” politikalarının, aynı güçler tarafından devreye sokulduğunu, bu dayatmaya karşı maalesef birçok hekimin bu akıma uyduğunu görmekteyiz. Ne acı! Aynı rüzgâr estirilerek, “Hekim Sendikası” başlığı adı altında kısır örgütlenmelerin gündeme sokulduğunu üzülerek görmeye başladık. Gelin konuyu bugüne geliş sürecini de göz önüne alarak, ayrıntılı bir şekilde ele alalım. Değerli yoldaşım, daha önceki dönemde “DİSK Emekli Sen” Sendikası genel başkanlığı görevinde bulunmuş Sevgili “Veli Baysülen” dostumun katkıları ile konuyu irdelemeye çalıştım. Kendisine buradan teşekkür ediyorum. 1600’li yılların ikinci yarısından itibaren buhar enerjisinden yararlanılmaya başlanılmasıyla, “Sanayi Devrimi” kendini göstermeye başlamış, İngiltere’den başlayarak hızla dünyaya yayılmıştır. Böylece buhar enerjisiyle çalışan makineler üretimde kullanılma sürecine girmiştir. Sanayideki makineleşmenin getirdiği dönüşüm, Kapitalist Üretim Sistemi’ne geçişi sağlamıştır. Kapitalist üretim biçimi; çıkarları birbirinin zıddı iki ana sınıfa dayanıyordu. Bunlar üretim araçları sahipliği ve üretilen mallara el koyan, onları pazarda paraya dönüştüren burjuvazi ile üretim araçlarını kullanmak suretiyle sermaye sahibinin tedarik ettiği hammaddeyi işleyip, mamul mal üreten işçidir. İki sınıf arasında birinin çok kazanmasının, diğerinin az kazanmasına bağlı olan uzlaşmaz bir çelişki vardır. Bu uzlaşmaz çelişki nedeniyle, ağır çalışma koşullarında, uzun süre düşük ücretle çalışmak zorunda kalan işçiler, sorunlarına çözüm bulmak üzere harekete geçerek, çabalarını arttırmışlardır. Harekete geçen işçiler, sanayi devrimi öncesi dönemin örgütlenme biçimi olan kalfa veya arkadaş birliklerinden esinlenerek, ilk etapta yardımlaşma sandıklarını, dernek ve kooperatiflerini oluşturmuşlardır. Zamanla bu örgütlenme biçimlerinin yetersizliğinin farkına varan işçiler sendikalar kurmaya başlamışlardır. İlk sendikalarının önemli bir bölümü meslek esaslıydı. Her sendika belirli bir meslekten işçileri bünyesinde barındırıyordu. Öylesine katı bir meslek örgütlenmesi vardı ki, vasıfsız işçiler bu sendikalara üye olamıyorlardı. Kuşkusuz sendikaların bu yapısı, başta işyeri özelinde olmak üzere, ülke ve dünya genelinde ortak mücadelenin önünde engel teşkil ediyordu.Nitekim19.yüzyılın ilk yarısından itibaren, bu tip sendikal örgütlenmenin ihtiyaca yanıt vermediği görüldü. Meslek esaslı sendikaların yanı sıra, işçinin genelini bünyesinde barındıran sendikalar kurulmaya başlandı. Böylece vasıflı ve vasıfsız olarak sınıflandırılmadan, ayrımsız tüm işçilerin birlikte örgütlenmelerinin önü açıldı. Sonra ki yıllarda genel örgütlenme biçimi olarak, dünyanın birçok ülkesinin yanı sıra, ülkemizde de uygulanmakta olan işkolu esaslı örgütlenme kendini göstermiştir.

Toplumsal Hareket Sendikacılığına Doğru!-1
Dr. Mustafa Torun
Yazarımız Kim ?

Dr. Mustafa Torun