Göç 21


  • Oluşturulma Tarihi : 29.08.2025 10:30
  • Güncelleme Tarihi : 02.09.2025 22:16

Irakın Kürt federe bölgesine giriş yaptığım 1992, 10 nuncu aydan bir kaç ayı geride bırakmıştım. Daha önceki yazı dizelerinde; “Irakta cereyan eden ve dönen dümenleri gözlemleyerek siz değerli okurlara açıklamaya çalıştık. Irakın bu sıkıntılı bölgesinde iki buçuk ay kaldıktan sonra buralardan çıkmanın zorunlu bir hal aldığı kanısına vardım.

Nitekim benimde çektiğim sıkıntılar, atlattığım badireler ve dört körpe çocuğun geleceğiyle ilgili düşünceler beni bir hayli kaygılandırıyordu.Ayrıca yaşadığım yalın hayat canımdan bezdirmeye yetmişti artık. Sığınmaya çalıştığım sınır komşu ülkelerin sorunları, kendilerine gereğinden fazla olumsuzluklar yaratmıştı.Dolayısıyla içine düştükleri girdaptan, bırakın yabancı birilerini kendi vatandaşının yaşamını idame etmesi yönünde güven arz etmiyordu. Bundan dolayı buralardan ayrılıp her hangi bir Avrupa ülkesine sığınmanın aile açısından daha mantıklı olacağı düşüncesiyle Avrupa’ya çıkacağıma karar vermiştim. Tarih 02.01.1993.  Bu bölgeyi terk etmek üzereyken, Irak; çekmiş olduğu bütün acılara rağmen beni bağrına basarak misafir konukluğunu benden esirgemedi. Bende vefa borcumu atıfta bulunmayı insani görev gereği inancıyla yanıtlayıp karşılık verebildiysem ne mutlu.

“Ey sevgili Irak: Sen birgün rahat yüzü görmeyip, günlerden bir günde olsa  gülmeyecekmisin. Senin edindiğin o güzelim coğrafyanda ne bahtı kara bir yaşam sürmüşsün be! Bu yerkürede edindiği yerleşke dünyada bir benzeri daha olmayan Babilin asma bahçelerinin bulunduğu mekandır üzerinde yaşam sürdüğün topraklar Dicle ile Fırat’a kucak açarak sularının akışını sağlayıp Basra’da birleştirdiği yerdir. Senin sahiplendiğin yerleşke Harun ile Karun hazinelerine sahip olduğu mahzenlerdir. İnsanlarının üzerinde yaşam sürdüğü yer Harun El Reşit ile kardeşi Behlül El zamanın kendi çağlarında yaşananları bizlere anlattıkları hikayelerin odak noktasıdır. Topraklarını kendine mesken edinmiş  Arap, Kürt, Türkmen, Asuri, keldani, Süryani, Yezidi inancı mezhep ve azınlıklar açısından kültürel zenginliğini pekiştirerek yaşantını kuşaklar boyu günümüze kadar taşımayı başarmışsın sen. Topraklarında yaşamlarını yüzyıllardır sürdüren bu insan toplulukları tıpkı halıdaki figürler gibi motiflerle bezenerek zenginleştirilmişsin”

Tarih: 1994 Türkiyedeyim. Köşe bucak gizlediğim dönemlerdi. yurtdışına çıkabilmem için acilen bir pasaporta ihtiyacım vardı. Ne var ki bana sıkıyönetim askeri mahkemesince verilen cezanın kesinleşmiş olmasından dolayı hakkımda verilen tutuklama kararı yasal yollardan pasaport almama engel oluşturuyordu. Bu durumda pasaport alabilmem için başka birinin adına düzenlenmiş kimlikle başvuruda bulunmam gerekliydi. Bunun üzerine pasaport almasında sakınca olmayan ve değer verdiğim bir tanıdığımın adıyla kendime bir kimlik düzenledim. İşin kötü tarafı kaldığım şehirde polisle köşe kapmaca oynuyordum. Kaldığım yerde sıkı bir şekilde aranıyordum. Burada pasaport çıkarabilmek için en uygun yol eşgal değiştirerek başvuruda bulunmak. Nitekim düzenlediğimiz kimlikle yaptığım başvuru üzerine pasaportu almayı başardım. İşin önemli bölümünü tamamlamıştık. Sıra uygun bir yolla yurtdışına çıkmaya gelmişti.

İSTANBULDAN  EDİRNEYE

Kaldığım şehirden 14.05.1994 tarihinde yola çıkarak ertesi günü İstanbul’a vardım. O günü İstanbul’da ikamet etmekte olan abimin yanında geçirerek bir gün sonrasına, İstanbul- Bükreş seferi yapan otobüste yer ayırttım. Artık kararımı vermiştim ve daha fazla oyalanmaya niyetim yoktu. İstanbul’dan Romanya’ya gidecek olan otobüsün hareket saati geldiğinde yola koyulduk. İstanbul’dan Edirne’ye uzanan yol merhum Özal’ın yaptırdığı otobandı ve bu yolun güzelliği beni büyümişti otobüsümüz de Romen ve Bulgar yolcular da vardı. İstanbul Kapıkule arası karayolu yaklaşık 6 saat sürdü. Bu yolu değişik düşünceler içinde tamamlayarak sınır kapısına vardık.( Devam edecek )

Göç 21
Veysi Aygün
Yazarımız Kim ?

Veysi Aygün