Sayfa Yükleniyor...
Tarihte yaşananlara görgü tanığı olanlar toplum ve bireylerinin kendileridir. Bu mecrada bireyin yaşadığı sürecin önemini kavramış olarak, kendi payına düşen sorumlu bir anlayışla hareket etmesidir. Bir toplumu rencide eden etkenlerin başında, tarihî miras ve kültür değerlerinin tahrip edilmesidir. Kendi kültürel mirasına sahip çıkması engellenmiş, zenginlik kaynakları gasp edilmiş, düşünce iradesine ipotek konulmuş bir toplumun sağlıklı bir gelişim seyr-i izlemesi düşünülemez. Günümüzde, insanların iradeleri dışında ülkelerinden ayrıldığına, bilmedikleri, tanımadıkları ülkelerde yaşamak zorunda bırakılmalarına tanık olmaktayız. Ne yazık ki dünyanın bir-çok ülkesinde, insanların yaşadıkları bu dramının yakın bir zamanda biteceğine dair iyimser beklentilerin içinde değilim. Dünyanın bir çok ülkesinde devam eden siyasal, sosyal, dini ve etnik ayrımcılık ve haksızlıklar, bu dramın başlıca sebebidir. Bizlerde uygulanmakta olan bu haksız ve adaletsiz uygulamalardan dolayı ülkemizde bulamadığımız huzur ve güvenliği, başka ülkelerde aramak için yollara düşünlerdeniz. Bu yollarda düzgün ve legal seyahat etme şansına sahip olmadığımız için illegal ve insan onurunu ayaklar altına alan koşullarda yolculuklar yapmak zorunda bırakıldık. İnsanların uğradığı bu haksızlıkları, insan tacirleri fırsata çevirerek, tıpkı ortaçağ köleliğini andıran mülteci sevkiyatına dönüştürdü. Kaderlerini insan tacirlerinin inisiyatifine bırakan umut yolcuları çoğu kez hayal ettikleri; hedefe ulaşmadan facialarla sonuçlanmakta. Bu yolculuklarda binlerce insan bu gayrı insani koşullarda hayatını kaybetmiş ve kaybetmeye devam etmektedir. Kutsal olan insan ögesi rencide edilerek, öte taraftan insan tacirleri tarafından sömürülmektedir. ( Devam edecek )