Behiye’nin, kızım Nergiz’e olan benzerliğinden dolayı, Behiye’ye duyduğum sevgi artmıştı. Ayrıyeten içinde bulunduğu sıkıntıya bir hayli üzülüyordum. Şirinê ile Vethe sağlam duruşlarının yanı sıra Şahize ve Behiye’ye yardımcı olarak, ne denli fedakar ve centilmen olduklarını kanıtlayan hanımefendilerdi.
Bu yol öyküsünü en küçük ayrıntıya kadar, yaşananları gereği gibi yazmayı öykünün gerçekliğiyle bağdaşacağı inancındaydım. Dolayısıyla yazmaya çalıştığım bu yol hikayesinin bütün ayrıntılarını göz önünde bulundurarak yazıya dökülmesini gerekli olduğu kanaatine vardım.
Şahize’nin orta yaştaki hali yüzünün müthiş mimik hareketleri ile kendinde olağanüstü tarzda bir görüntü oluşuyordu. Yol arkadaşlarımızın da tanık olmaları ile birlikte kendisine her bakışımızda Şahize bizi içinde bulunduğumuz anormal ortamdan uzaklaştırıyordu. Abartısız, kader yolcusu Şahize kardeşimiz profesyonel bir tiyatrocuyu aratmayacak yetenek ve kabiliyete sahipti. Şahize’ye minnet ve şükran duygularımı sunarken, içeride yaşanmakta olan gelişmelerle meşgul olmaya başladım.
Bu kısa süreli dinlenme esnasında yaşananları not alıp kaleme alarak belirtirken Çek Cumhuriyeti sınırları içinde kalan yolda ilerlemeye başlıyoruz. Daha yolculuğumuzun dördüncü günü, suratımızdaki tuhaflık kendini her haliyle açığa vuruyordu. Bu tuhaflığı birbirimizle gülümseyişle gizlemeye çalışsak da hijyen ortamda olmadığımızdan dolayı oluşan izleri saklayamıyorduk.
Dört gün boyunca yol almış olmamıza rağmen, elimiz ile yüzümüzü yıkayamamıştık. Suya aşırı derecede duyduğumuz ihtiyaç gereği, varmak istemekte olduğumuz yerden daha hayati elzem hale gelerek ön plana çıkmıştı. (devam edecek )