Kopernikus Str. 61. 08058 Zwickau. Bu adreste metal plakalardan inşa edilmiş baraka tarzı kampa yerleştirildik. Kampta bizlere tahsis edilen odalarda iki ile dört kişi arasında kalıyorduk. Haftada iki kez kuru gıda, konserve ile şoklanmış tavuk eti ile mineral su veriliyordu.
Süt, sebze ve meyveyi bizden esirgemiyorlardı. Haftada 20 DM (Mark) yardımında bulunuluyordu. Her bloğun kendine ayrı bir mutfağı vardı. Blokta kalanlar mutfağı ihtiyaçları oranında el verdiği ölçüde birlikte kullanıyorduk. Kampta pişirdiğimiz yemeklerle kendimize yeni bir besleme alışkanlığı oluşturduk. Bu sıralar hepimizi sağlık kontrolünden geçirdiler. Bu yaşam bizler için tamamen farklı bir alışkanlığın başlangıcıydı.
Bundan böyle kendimizi kamptaki yaşama adapte etmek zorundaydık. Kampta dünyanın çeşitli ülkelerinden insanlar bulunuyordu. Örneğin, Afganistan, Pakistan, İran, Türkiye, Irak, Suriye, Lübnan, Cezayir, Fas Afrika’nın değişik ülkeleri ve daha nice insan toplulukları kamplarda yaşamlarını idame ettirmekteydi. Kampta ne kadar bir süre daha kalacağımız, iltica talebimizle ilgili hakkımızda verilecek karara bağlıydı. Bu süre yılları da alabilirdi. Bunlara katlanıp, bu yaşantıya kendimizi alıştırmalıydık.
Hepimiz bir araya gelerek kendimize kolektif yaşam birlikteliği içinde program oluşturma gereği duyduk. Sosyal aktivite, kültür, folklor ve spordan oluşacak bir programla düzenleme yaptık. Ayrıca kampın yanı başında kendimize bir voleybol sahası düzenledik. Kampın büyük odalarından birini folklor için tertipledik. Faaliyetlerimizi sürekli olmasa da aralıklarla sürdürüyorduk.
Akşamları hepimiz bir araya gelerek sosyal ve kültürler konuları konuşuyorduk. İsmail Beşikçi’nin sömürge ile ilgili kitabını bilgilendirme amaçlı okuyorduk. Kampın giriş kapıları geniş kalın demir parmaklıklardan monte edilerek kilitli tutulmaktaydı. Dışarıdan gelecek olan mülteci misafirini içeriye katiyen almıyorlardı. Kampın dışında kurulan konteynerlerde misafirlerle bir araya geliyorduk.
Kamptan dışarı çıkarken serbest çıkar, geri gelirken kesinlikle kimlik göstermek zorundaydık. Türkiye’den gelmiş olduğu grubumuzla gurur duyduğumu burada belirtmek isterim. Bunu belirtmeyi icap ettiren neden kamptaki davranışlarımızdan dolayı ciddi bir sempati toplamıştık.
Bunu içlerine hazmedemeyen birçok suça bulaşmış kampın kontrolünü elinde bulundurmak isteyen bir grup Arap Berberi’si bıçak ve sopalarla arkadaşlarımıza saldırdı. Kavganın büyümesiyle gelen polisin ardından kavga sona erdi. Arapça bilmemden dolayı bunların lideriyle konuşarak aradaki husumetin ortadan kalkmasını sağladık. (devam edecek)