Sayfa Yükleniyor...
Yıl 1990, Antalya kepezde tek katlı evde ikamet ediyoruz. Masanın üzerindeki tüplü televizyon karşısında kanepedeki yerimizi almış, TRT kanalından İspanyanın milli sporu boğa güreşini izliyoruz. Matador ile boğa arasında geçen ölüm düellosuna odaklanmışız. TRT, dönemimizin revaçta olduğu bir iletişim aracıydı. İletişim ağının şimdiki gibi yoğun ve yaygın olmayışı, televizyon hemen-hemen her evin vazgeçilmez yegane nesnesiydi. Ölümüne kapışılan bu vahşeti izlerken, matador ile boğa arasında geçen çetin çekişmede boğa güreşçisinin aldığı ani bir boynuz darbesiyse oracıkta hayatını kaybettiğine tanık oluyoruz. Mutlaka öldürülmek için arenaya çıkarılan boğa; meydanın orta yerinde hemencecik infaz edilerek hayvancağızında hayatına son veriliyor. Gerile, gerile izlediğimiz bu tatsız ölüm oyunu karşısında henüz 6 yaşındaki kızım Nergiz bana dönerek, ‘Baba kim şampiyon oldu?’ Dona kaldığımız bu olay karşısında kızımla bir müddet bakınarak yanıtımsa, ‘Hiç kimse’ oluyor. Dileğimiz, sözde spor olan bu ölümcül oyunun bir an evvel engellenerek son bulmasıdır. Şimdi gelelim asıl konumuz, 31 Mart 2019 yerel seçimleri şampiyonluk müsabakasına. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin şampiyonu kim soracak olursanız, yanıtım yine hiç kimse. Nasıl ve neden soracak olursanız? Adalet ve Kalkınma Partisi çekirdek kadrosunun geçmiş yıllarda mahalli idarelerde vermiş oldukları hizmete karşılık, Türkiye halkı, AK Partiyi taçlandırarak iktidara taşıdı. Bu 17 yıllık iktidarları döneminde önemli hizmetleri olmuştur mutlaka. İktidarda olmanın verdiği avantajla, katıldıkları 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde her ne kadar oy oranını parti olarak koruduysalar da, büyük hezimete uğradılar. Ekonomideki daralma, dikte davranışlar ve güç sarhoşluğu partinin tökezlenmesinde belirleyici rol oynadı. Parti olarak içine düştükleri rehavet; Türkiye’nin en büyük kentlerini kaybetmelerine neden oldu. Dikkatlerin 23 Haziran’da yenilenecek İstanbul seçimlerine çevrildiği bugünler, Türkiye’de dönen dümenlere kamuoyu yakinen tanık olmaktadır. 23 Haziran İstanbul Belediye Başkanlığını alabilmek uğruna entrikaların bini bir para. Daha düne kadar terörist başı diye tanımladıkları Abdullah Öcalan bir an-da yetkili bir ağızdan Sayın Öcalan olarak diye çıkıveriyor. Halen belleğimizden silinmeyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin miting alanında konuştuğu yerden şov yaparak idam urganını fırlatıp, yetkililere yaptığı göndermeyle elinizde urgan yoksa alın size urgan... Bugünlerde ise ‘Bence, avukatların Öcalan’la görüşmesinde bir sakınca yoktur’ diyor Devlet Bahçeli. Mutlaka Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesinin hukuki ve insani boyutu muhakkak çok anlamlı ve önemli. Her kim olursa olsun, elinizdeki esir ve tutukluya istediğiniz her muameleyi yapabilirsiniz. Bu bireyin, kurum ve devletin inisiyatifiyle vicdanına bağlı kalmış bir şey. Daha önceden girişimde bulunulması gereken mevzuyu seçim malzemesi olarak kullanmak bana pek samimi bir yaklaşım olarak gelmedi. Ancak her şeye rağmen bu girişim; Türkiye halkları lehine dönüştürülebilir. Yeter ki taraflar samimi olsun. Her aklıselim düşünen bireyin amacı, kutuplaşmanın, ayrışmanın, ötekileştirilmenin önüne set çekilmesi yönünde olmalıdır. Rant ve kişisel çıkarlarımızın peşine takılmadan insan olabilme ufkuyla, insan ögesini öne çıkararak önemseyelim insanı. İnanç kültürümüzün bir canlıyı öldürmek, kainatı öldürmek kadar ağır vebaldir anlayışıyla, Yeter ki açık yürekli dürüst ve mert olalım. Bu yaklaşımla ölümlerin önüne geçilebilir. Unutmamak gerekir ki yiğitlik bilekle değil özverili bir mertlikle ölçülür. Sağlıcakla kalın.