Şeffaflık kelimesi kamu gücünü bulunduran herkesin ağzında… Fark ettiyseniz; her belediye başkanı, her meclis üyesi, her basın açıklaması… Cümle hep şöyle başlıyor: 'Halkımızın önünde, açık ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla…' Ama ne zaman gerçek bir kriz patlak verse —içeriden bilgi sızmasa, basın uğraşmasa, biri çıkıp dosya açmasa— vatandaş olarak biz hiçbir şeyin farkına varmıyoruz. Çünkü bizde şeffaflık, bir kavram olarak var. Sistem olarak yok.
Ülkemizde 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 56. maddesi, belediyelere yıllık faaliyet raporu yayınlama zorunluluğu getiriyor. Ama sorun şu ki, bu raporlar sadece yükümlülükten ibaret. Okuyan yok. Anlayan yok. Denetleyen, sorgulayan hiç yok. Raporlar, teknik dille yazılmış, vatandaşa yabancı kalmış metinlere dönüşüyor.
Çözüm yok gibi geliyor bazen ama var ve çok zor değil. Ama irade gerekiyor… Oysa ki; bir belediye başkanı isterse; kendi dönemine dair gerçek bir “şeffaflık sistemi” kurabilir. Hem yasalara uygun olur hem etik duruş sağlar hem de vatandaşın güvenini perçinler.
Tabi önce şu soruyu sormalı her başkan: 'Benim belediyemde para nereden geliyor, nereye gidiyor, kim bunu takip ediyor, vatandaş bunu hangi ekranda görebiliyor?' Bu sorunun cevabı yoksa, “şeffaf yönetim” söylemi sadece laftan ibarettir.
Peki ne yapılabilir diye soracak olursanız: Öncelikle, her ay açık harcama tablosu yayınlanmalı. Bu tablo, belediyenin resmi sitesinde sade bir infografikle halka sunulmalı. Hangi firmaya ne ödeme yapılmış, hangi kalemden harcama yapılmış, hangi işler ihalesiz gerçekleştirilmiş — hepsi tek tıkla erişilebilir olması gerekir.
İkincisi gereken şey; ihale süreçlerinin tamamı online yayınlanmalı. Bu ülkenin Kamu İhale Kanunu buna izin veriyor. Şeffaflık isteyen, bunu uygular. Bir belediye, ihaleye giren tüm firmaların listesini, teklif tutarlarını ve değerlendirme sonuçlarını yayınlamıyorsa; o süreç meşru olsa bile kamu vicdanında şüpheli olur.
Üçüncü yapılabilecek şeye gelirsek; her başkan kendi dönemine ait bağımsız denetim raporu hazırlatmalı. Bu denetim, belediyeye bağlı iç denetim birimi tarafından değil; bağımsız bir mali müşavirlik veya denetim şirketi tarafından yapılmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalı. Yasal olarak mümkün. Siyasi olarak etkili. Ahlaki olarak ise zaruri.
Dördüncüsü ve en önemlisi ise vatandaş katılımı güçlendirilmeli. Meclis toplantılarının tamamı çevrim içi yayınlanmalı. Karar önergeleri, halkın anlayabileceği şekilde özetlenip yayınlanmalı. Mahalle mahalle bütçe sunumları yapılmalı. Belediyenin uyguladığı stratejik planın ilerleyişi, bir skor tablosuyla takip edilmeli. Spor salonuna kaç kişi girdi, asfalt nerede döküldü, sosyal yardım hangi mahalleye gitti? Açık veri olarak sunulmalı. Ama vatandaş katılımı söylemde her başkanın ağzında. Uygulamaya gelince yurttaş katılımını isteyecek başkanı bulamıyorsunuz.
Benim son olarak önerdiğim şey ise: Etik Kurul. Bu bir zorunluluk hatta. Üç kişiden oluşacak bu kurul; biri hukukçu, biri maliyeci, biri STK temsilcisi olabilir. Ayda bir toplanır, belediyenin harcamalarını ve kararlarını değerlendirir, gerektiğinde uyarı verir. Meclis kararıyla kurulabilir. Tamamen yasal. Yeter ki istenilsin.
Şeffaflık, cam gibi olmak değildir. Cam da şeffaftır ama kırılgandır. Oysa sistem, hem görünür hem sağlam olur. Eğer kamu kaynağı kullanıyorsan, bir kuruşun bile hesabını veremediğin her iş, vicdani değilse bile siyasi olarak seni aşağı çeker. Ve unutma başkan: Sana değil, koltuğa güveniyoruz. Koltuk ise sadece sandalyedir. Altı dolmazsa, düşürür.