Çocuklarınız Montessori ile hayatı yakalasın

Hayat Atölyesi Montessori Anaokulu’nun kurucusu Ebru Kahraman, eğitimin gelişim olduğunu belirterek, “Okulumuzda çocukları bir şey yapmaları için zorlamıyoruz. Burada hayatı öğretiyoruz. Biz sadece onlara eşlik ediyoruz” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 14.09.2016 09:07
  • Güncelleme Tarihi : 14.09.2016 09:07
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çocuklarınız Montessori ile hayatı yakalasın

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN - ÖZEL RÖPORTAJ

Montessori Metodu, dünya çapında bilinen ve birçok ülkede uygulanan bir metottur. Ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlasa da başta İtalya olmak üzere gelişmiş çoğu ülkede Montessori Metodu ile eğitim yıllardır uygulanmaktadır. Üstelik hepimizin tanıdığı Google’ın kurucuları olan Sergey Brin ve Larry Page ile Wikipedia’nın kurucusu Jimmy Wales, Montessori Metodu ile yetişenlere örnek verilebilecek birkaç isimdir. Montessori yöntemi özünde, üreten ve mutlu olan insanlar yetiştiren bir hayat eğitimidir. Montessori eğitimi anaokulundan başlar ortaokul, lise ve üniversiteye kadar devam eder. Türkiye’de de artık Montessori metodu ile eğitim veren anaokullarına rastlamaktayız. Eğitimini hayatını Fransa’da tamamlayan ve Montessori eğitimini hem öğrenci hem de öğretmen olarak alan Ebru Kahraman, Fransa’dan Türkiye’ye geri dönüş yaparak Hayat Atölyesi Montessori Anaokulu’nu kurdu. Bornova Evka-3’te bu yıl eğitime başlayacak olan okulda Montessori sınıfı da bizzat Kahraman tarafından titizlikle oluşturulmuş. Montessori eğitim metodunu tamamiyle benimsemiş olan Kahraman, türkiye’de de bu eğitimin yaygınlaşmasını çok istiyor. Montessori eğitiminin çocukların gelişimine pozitif yönde katkı yaptığını belirten Ebru Kahraman ile okulun kuruluş öyküsünü, Montessori eğitimini ve hedeflerini konuştuk.

ÇOCUKLARA EŞLİK EDİYORUZ

Montessori metodu ile eğitime yeni bir bakış açısı getiren İtalyan pedagog Maria Montessori’den ve eğitim sisteminden biraz bahseder misiniz? Aileler küçük yaşlardan itibaren çocuklarını bu eğitim metodu ile neden tanıştırmalıdırlar?

Montessori pedagojisi demek daha doğru olur. Sistemden öte bir metottan bahsediyoruz. Montessori eğitim sistemi materyallere bağlıdır. Ama sadece materyalden ibaret değildir. Daha çok çocukların değil, insanların içsel gelişimi ile ilgilidir. Bu eğitimi veren eğitmenlerin önce kendilerini değiştirmeleri gerekiyor. Bakış açılarını tamamen açık tutmaları gerekiyor. Bu eğitim sistemi çocuğa özgüven veren eğitim sistemidir. Okulumuzda ve diğer okullarda çocuklara kesinlikle bir şey yapmaları için zorlamıyoruz. Hiçbir şey yapmak zorunda değiller. Biz sadece onlara eşlik ediyoruz. Önerilerde bulunuyoruz. Geleneksel eğitimde ise bütün sınıf oturur, öğretmen anlatır ve öğrenciler dinlemek zorundadır. Bütün öğrencileri her konuya dahil etmek durumundayız. Ama hepsinin seviyesi aynı değildir. Montessori sisteminde ise bunu daha iyi yapabiliriz. Bu sistemde çocuklar okula değil, okul ve öğretmenler çocuğa adapte olur.  Burada çocuk bizi yönlendirir. Çocuğun eğilimi ne tarafa ise öğretmen de o tarafa doğru gider. Bütün ülkelere yayılmış olan bir eğitim sistemidir. O yüzden bütün müfredatlara uygundur. Dünyada 22 bin kayıtlı Montessori Okulu vardır. Bunlar kayda geçmiş olanlardır.

ÇOCUKLAR KÜÇÜK YAŞTA SOSYALLEŞİR

Türkiye’de alışık olduğumuz klasik metotlar eğitim ve öğretimi ön planda tutmuyor mu? Aileler küçük yaştan itibaren neden bu eğitim metodu ile çocuklarını tanıştırmaları gerekir?

Bizim yaş aralığımız 3-6 yaş aralığıdır. Ama Montessori eğitim sisteminde 3 yaşından önce de çocuklar okula başlıyor. Milli eğitime bağlı olduğumuz için 3 yaşından önce biz öğrenci kabul edemiyoruz. Küçük yaşta eğitime başlamanın amacı çocukların sosyalleşmesi içindir. Türkiye’de erken yaşta okul öncesi eğitime giden fazla çocuk yok. Avrupa ülkelerinde ise bunun tam tersi bir durum hakimdir. Türkiye’de çocuklar okula başlamadan önce genelde evde kalıyorlar. Çocuk okula başlamadan önceki bir yıl, okul öncesi eğitime gidiyor. O da ilkokula alıştırma olsun mantığıyla gönderiliyor. Biz bu konuda çok büyük bir hata yapıyoruz. Aslında çocukların temeli 0-6 yaş arasında oluşuyor. Okula geç başlamak çocukların gelişimi açısından kayıptır. O yüzden okula erken başlamak önemlidir. Montessori okuluna giden bir çocuk daha mutlu olur. Türkiye’de okul öncesi eğitimi veren Montessori okulları var ama ilkokulu yok. Avrupa’da ise ortaokula kadar Montessori okulları var.

MONTESSORİ EĞİTİMİ ÇOCUĞUN BECERİSİNİ ORTAYA ÇIKARIR

Montessori okulları Türkiye’de ne derecede biliniyor. Aileler çocuklarını bu farklı eğitim sistemine yazdırırken tereddüt ediyorlar mı?

Montessori okulunda başlayıpta diğer okula geçince çocuk nasıl devam eder diye bir endişe velilerin kafasında oluşuyor. Biz burada temeli oluşturuyoruz. Montessori eğitim sisteminde katı kurallar vardır. Çocukları kesinlikle başıboş bırakmıyoruz. Kurallarımız belirlidir. Çocuklar bunlara uymak zorundadır. Ama biz bunları çocuklara zorla yaptırmıyoruz. Çocukları toplayıp aynı konuyu herkese aynı anda anlatmıyoruz. Onlara göre ilerliyoruz. O yüzden Montessori okulunda başlayan bir öğrencinin diğer öğrencilere göre özgüveni daha çok olur. Kurallara uymayı öğrenir. Okula gittiğinde mutlu olur. Bizim için en önemli şey çocukların mutlu olmasıdır. Zaten günlük yaşamı çocuklara öğretiyoruz. Bazı zaman öğretmiyoruz bile onlara eşlik ediyoruz. Onlar sadece kendi kendine öğreniyor. Şöyle bir örnek vermek gerekirse çocuklar konuşmayı öğrenir sonra da biz onlara alfabeyi öğretmek için okula göndeririz. Böyle düşündüğümüz zaman çocuğun içinde zaten becerisi vardır. Sadece bunu ortaya çıkarması gerekir. O yüzden Montessori okulları bunu ortaya çıkarmak için çok yararlıdır.

MONTESSORİ EĞİTİMİ BİREYSELDİR

Montessori okulu ile eğitime başlayıp sonra diğer okullar ile devam etmek çocuklarda nasıl bir etki bırakır?

Montessori okul öncesi eğitimini alıpta ilkokulda ne kadar başarılı olunur diye sorduğunuz için böyle bir istatistiğin Türkiye’de yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Montessori sisteminde sınav olmadığı için böyle bir istatistik oluşturulmuyor. Geleneksel eğitim sisteminde çocuk Montessori eğitim sisteminde alıştığı materyalleri bulamayacaktır. Ama kesinlikle çocukların zorlanacaklarını düşünmüyorum. Çünkü biz onların kişiliklerine hitap ediyoruz. Bilgi odaklı olmadığımız için onlar değiştiriyor ve kazanımlarını yine onlar alıyorlar. Biz onlara hayat eğitimi veriyoruz. Kurallara uymalarını sağlıyoruz. İki tane öğrenci aynı materyali isterse ve kavga ediyorlarsa, bu kavgayı önlüyoruz ve aralarında bunu çözmelerini istiyoruz. Kimin önce aldığına siz karar verin diye çocuklara öneride bulunuyoruz. Onlar da hem beklemeyi hem de saygıyı öğreniyorlar. Diğer çocukları rahatsız etmeyip, paylaşmayı öğreniyorlar. İlkokula başlayınca bütün gün oturup, öğretmenin anlattığını dinlemek zorundalar. Biz burada çocukların temelini oluşturuyoruz. Çocuklar için hiçbir zaman önemli olan sonuç değildir. Çalışmanın verdiği mutluluktur. Normal okullarda herkes aynı seviyede olduğu düşünülür. Ama aslında öyle değildir. Bütün çocuklar farklıdır. Gelişim seviyeleri de farklıdır. Geleneksel eğitim seviyesi daha çok ortalama yaşa hitap eder. Montessori eğitim sistemi öyle değildir. Tamamen bireyseldir. Bu durumdan dolayı karma yaş gruplarımız vardır. Her yaşa uygun materyallerimiz var. Biz her şeyi çocuklardan alıp o şekilde devam ediyoruz. Burada daha çok dil eğitimine yönelik ise dilini geliştirir. Okuma yazma becerilerini ön planda tutmak istiyorsa çocuk zaten bunu bize gösterecektir. Bir şeyi eline alıp okumaya çalışıyorsa biz bunu görüyorsak bu bilgiyi alıp farklı materyaller sunarak bu beceriyi çalışsın istiyoruz.

ÇOCUKLARI GÖZLEMLİYORUZ

Burada ne gibi etkinlikler yapıyorsunuz ve etkinliklerin çocuklara neyi aşılıyor?

4-5 yaşında hala kendi kendine yemek yemeyi öğrenemeyen çocuklar ile karşılaşıyoruz. Bizim günlük yaşam materyallerimizle önce o çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Çocuklar; kaşık, cımbız ve maşa tutmayı öğreniyorlar. Biz bunları etkinlik olarak sunuyoruz ki kendi başına yemek yemeyi öğrenebilsinler. Ama biz bunu çocuğa yansıtmıyoruz. Önemli olan o çalışmayı yaptırmaktır. Burada yaptığımız her çalışmanın bir sonucu vardır fakat biz bunu çocuğa yansıtmayız. Sadece biz gözlemlerken detayları not ederiz. Her öğretmenin bir defteri ve bir kalemi olacak. Bütün gördüklerimiz her şeyi o defterin içine not edeceğiz. Eğitmenlerin asıl işi budur. Maria Montessori zaten eğitimi ortaya çıkarmadan önce uzun süre çocukları gözlemlemiştir. Hemen kağıt kaleme geçmiyoruz. Çocuk istediğinde geçiyoruz.

ALIŞILMIŞIN DIŞINA ÇIKILMAK İSTENMİYOR

Türkiye’de montessori eğitim sistemiyle ilgilenen alanında uzman kişiler var mı ve yeterli mi? Ayrıca bu sisteme devletin teşvikleri ne yönde?

Okul öncesi eğitimde devlet teşviki zaten var. Biz bu sene yararlanamadık ama Montessori için ayrı bir teşvik yok. Bu durum diğer ülkelerde de geçerlidir. Montessori eğitim sistemi iyi bir sistemi olduğu için ve alışkanlıkların dışına çıktığı için ülkelerin milli eğitim bakanlıkları bu durumu kabul etmiyor. Ben Fransa’da devletin okul öncesi eğitim kurumlarında çalıştım ve devlet okuluna Montessori eğitim sistemini getirerek kendi sınıfımı kurdum. Bunu kabul ettirmek orada bile gerçekten zor. Özel eğitim materyallerinin maliyetleri oldukça fazladır. Milli eğitim sistemleri her ülkede aynıdır. Bu yüzden kimse alışılmışın dışına çıkmak istemez. Bu sadece Montessori ile ilgili değil her eğitim sistemi için bu geçerlidir.

GELİŞİM ÖĞRETİLEMEZ

Sanırım yurtdışında bu tarz okullar anaokulundan üniversiteye kadar mevcut. Türkiye’de bu tarz okullar sadece anaokulu ile mi sınırlı?

Türkiye’de Montessori eğitimi veren ilkokulların olmasını çok isterim. Çünkü bu devamlılık güzel olur. İlkokullarda materyallerin hepsi aynıdır. Şu an için önemli olan burasıdır. İlkokulda devamı olmasını çok isterim. Neden Hayat Atölyesi İlkokulu olmasın? Çocukları sınav yaparak değerlendiremeyiz. Fransa’da ilkokulda sınav yoktur. Ortaokulda sınav vardır. O sınavda sadece çocukların kendini ölçmesi için yapılır. Puan kazanıp bir yere göndermiyorlar. Çocuklar Türkiye’de çok fazla sınava tabi tutuluyor. Bana göre çocukların sınava girmesi ve yarıştırmaları yanlıştır. Bana göre eğitim gelişimdir. Gelişimde zaten öğretilmez. O yüzden çocuklar için Montessori eğitimi daha önemlidir. Biz çocukların burada kişiliklerine hitap ederek onların kişiliklerini geliştirmelerine zorlamadan yardımcı oluyoruz. Bu çocukların doğasında olan bir durumdur. Karma yaş gruplarımız olduğu için büyükler küçüklere yardım ediyorlar. Küçükler de büyüklerden örnek alıyorlar.

GÜZEL BİR GÜNE BAŞLAMAK İCİN AİLECEK KAHVALTI

Son olarak bize Hayat Atölyesi Anaokulu hakkında bilgi verir misiniz? Burada gelen çocuklar nasıl bir yer ile karşılaşıp nasıl bir eğitim alacaklar?

Hayat Atölyesi’nde öğrenci kapasitemiz 80 kişidir. Ama ilk sene tabi ki de 80 kişiye çıkmayı düşünmüyoruz. Ben o kadar öğrenci olsun da istemiyorum. Grupları sınıflandırıp, yaş ayrımı yapmıyoruz ama bir program oluşturup bütün çocukların etkinliklere katılmasını sağlamaya çalışacağız. 11 kişilik gruplar kurmayı planlıyoruz. Sayıyı fazlalaştırmayı düşünmüyoruz. Okulumuz Fransızca ağırlıklı eğitim verecektir. Bunu gün içerisinde sürekli konuşarak çocukların yaşayarak, duyarak öğrenmelerini sağlıyoruz. Montessori sınıfımızda iki tane öğretmen olacak diğer sınıflarda ise her sınıfta bir tane öğretmen olacak. Yaş ayrımı olmadığı için her sınıfta bir etkinlik bulunuyor: Sanat atölyemizde resim/sanat dersi, dil sınıfımızda Fransızca, İngilizce ve Türkçe dil etkinlikleri, müzik sınıfımızda keman org ve gitar eşliğinde ritim ve şarkı çalışmaları, dinlenme odamızda kitap/masal okuma etkinliği bulunmaktadır. Montessori sınıfımızda ise çocuklarımız kesintisiz zaman içinde çalışmalarda bulunup kavramları geliştirebiliyorlar: Günlük yaşam çalışmaları, duyusal yaşam çalışmaları, matematik, coğrafya, geometri ve dil eğitimi çalışmaları.   

Her yerden bize başvuranlar var. Bize başka şubemiz olup olmadığını soruyorlar. Servis var mı diye soranlar çok oluyor. İzmirin çoğu noktasına servis hizmetimiz bulunmaktadır fakat benim kişisel görüşümü soracak olursanız çocuklar aileleri ile birlikte kahvaltı etmeli aileleri tarafından okula bırakılmalıdır. Bunun nedeni ise çocukların aile bireyleri ile güne birlikte başlamaları ve daha kaliteli zaman geçirmenin önemidir. Bu sayede de öğretmenler veliler ile daha sık görüşüp çocukları hakkında bilgi verebilirler ve gerekirse danışmanlık sağlayabiliriz.

MARİA MONTESSORİ KİMDİR?

Montessori metodu ile eğitime yeni bir bakış açısı getiren İtalyan pedagog Maria Montessori’nin küçük yaşlarda biyoloji dersine olan sevgisi onu ileride tıp okumaya iter. 1896 yılında İtalya’nın ilk bayan doktoru olur. Mezuniyetinin ilk yıllarında psikiyatri kliniğinde çalışmaya başlar ve zihinsel engelli çocukların eğitimi ile yakından ilgilenir. Montessori boş bir odada, zihinsel engelli çocukların yerdeki ekmek kırıntılarını sıraya dizerken sakinleştiğini görür. Sıra dışı bir gözlem ve değerlendirme yeteneğine sahip olan Montessori bu olaydan çıkardığı sonuçları anlamlandırmak için araştırmalara ve incelemelere başlar. Ona göre çocuklar, çevrelerini öğrenmeye yönelik içgüdüsel bir arzu taşımaktadır. Maria Montessori bu çocuklarla çalışmaya başlar ve onları ulusal bir sınava hazırlar. Bu sınavda zihinsel engelli çocuklar yaşıtlarıyla aynı ölçüde başarı gösterir. Bu sonuç Montessori’nin ve eğitim sisteminin tüm Avrupa’da tanınmasını sağlar.

1901 yılında Maria Montessori tekrar üniversiteye dönerek psikoloji ve felsefe okumaya başlar. Psikiyatri kliniğinde yaptığı gözlemler ve üniversite çalışmaları Montessori’nin zihnindeki yeni bir çocuk anlayışı iyice şekillenmeye başlar. Bu anlayış çağının çok ötesinde bir ön görüye sahip olup çocuklara verilen eğitimin geleneksel yapısını tamamen değiştirir. Ona göre çocuklar kendi kendilerine öğrenir ve gelişimlerini tamamlar. Net olan şey gelişimin öğretilemez olduğudur. Çocuk bu süreçte kendi kendini yapılandırmaktadır. Bu görüş yıllar sonra çocuklar hakkında yapılan sinirbilimi çalışmalarıyla da desteklenmiştir. Çünkü Montessori eğitiminde çocuk dinleyen değil, soru soran, merak eden, araştıran ve keşfeden rolünde, geleneksel eğitimde ise öğrenciler sadece dinleyen, araştırmayan, sorgulamayan öğrenci rolündedirler. Çok fazla söz hakları yoktur ve çocuğun en önemli güdülerinden biri olan ‘merak duygusu’ giderek körelir.

EBRU KAHRAMAN KİMDİR?

Ebru Kahraman, 1990 Fransa Strasbourg doğumludur. Tüm eğitim öğretim hayatını Fransa'da tamamlamış, Türkiye ile olan bağlarını hiç bir zaman koparmamıştır. Yükseköğrenimini çocuk gelişimi ve eğitimi uzmanlığı bölümünde tamamlamıştır, 3 yıl Fransa'da devlet anaokullarında eğitmenlik ve müdür görevlerini üstlenmiştir. Montessori sistemiyle öğrencilik yıllarında tanışan kurucumuz Fransa ve İsviçre 'de Montessori eğitimi alıp sertifikalarını tamamlamıştır. 2016 yılında Türkiye'ye dönüş yapıp Özel Piri Reis Okulları’nda Fransızca okul öncesi öğretmenliği yaptı, Montessori sisteminin gerekliliğini tüm yaşamında uygulamış, daha nitelikli ve özgüvenli çocuklar yetiştirebilmek için Hayat Atölyesi Montessori Anaokulu’nu kurdu.

Haber Merkezi