En kalabalık sınıf 21 kişi

Mehmet Emin Yurdakul İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Zekeriya Atlı, okullarının iki yıllık bir geçmişi olan yeni bir okul olduğunu belirterek, okullarında henüz kütüphane, okul salonu ve çok amaçlı kullanma salonu bulunmadığını söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 11.05.2016 06:49
  • Güncelleme Tarihi : 11.05.2016 06:49
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
En kalabalık sınıf 21 kişi

NİLGÜN TAZE

Okul bahçesinin küçük olması ve aynı anda iki okul tarafından kullanılması nedeniyle dezavantaj yaşayan okul, aynı zamanda öğrenci sayısının az olması nedeniyle büyük bir avantaja sahip.

En kalabalık sınıfı 21 kişi olan okulda öğretmenler çocuklarla tek tek ilgilenme şansı buluyor. Sadece 5 ve 6. sınıflara eğitim veren Mehmet Emin Yurdakul İmam Hatip Ortaokulu, 102 öğrenci ve 12 öğretmene sahip.

6 şubeden oluştuklarını ve açıldıkları yıl dışarıdan nakil almadıklarını ifade eden Mehmet Emin Yurdakul İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Zekeriya Atlı, yerlerinin az olmasından dolayı temkinli harekete ederek az öğrenci aldıklarını söyledi. Atlı, velilerin çocuklarıyla istenilen düzeyde ilgilenmediğini ifade ederek, “Okulumuz başta Güneydoğu ve Doğu Anadolu olmak üzere İzmir’e göç etmiş ailelerin bulunduğu bir semtte yer alıyor. Ailelerin nasıl sağlıklı çocuk yetiştirileceği ile ilgili bilgileri maalesef sağlıklı değil. Bazı ailelerin öncelikleri farklı olduğu için çocukları ikinci sırada geliyor. Sadece kayıt sırasında yüzünü gördüğümüz veliler varken her gün düzenli olarak çocuğunu getirip götüren ve her durumuyla yakından ilgilenen ailelerde bulunuyor. Bazı ailelerimiz de en az on kez veliyi okulu çağırdığımızda bizimle görüşmeye geliyorlar” dedi.

ÖNCELİKLER SAĞLIKLI BELİRLENEMİYOR

Ekonomik bağımsızlıklarını elde edemeden çocuk sahibi olan ailelerin çocukları ile ilgilenme fırsatı bulamadığını belirten Atlı, çocukların eve bulamadıkları sevgiyi kötü arkadaş çevreleri ile elde etmeye çalıştıklarını ifade etti. Atlı, “Ekonomik açıdan çok düşük olan ailelerin çocukları okulumuzda eğitim görüyor. Bizler okul olarak kendimize zor yetmemize rağmen kendi aramızda para toplayarak bu çocuklarımızın temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Kışın soğukta üşüyerek gelen çocuklarımıza kaban ve ayakkabılar aldık. Cebinde yemek yemek için parası olmayan çocuklarımıza da harçlık vererek karınlarını doyurabilmelerinde yardımcı olmaya çalışıyoruz. Köyünden ayrılarak buraya yerleşen çoğu aile eğer uygun bir ev kiralayabilmişse oturuyor, bulamamışsa bir akrabasının yanına yerleşerek günübirlik işlerde çalışıyorlar. Bu veli portföyüne ek olarak maddi durumu çok iyi olan ve çocuklarıyla yakından ilgilenerek okulumuza yardımcı olan velilerimizde mevcut” açıklamasını yaptı.

REHBER ÖĞRETMEN YOK

İzmir’in boşanma oranlarında çıtası yüksek bir şehir olduğunu belirten Atlı, boşanmış ve sorunlu aile çocukları ile ilgilenecek bir rehber öğretmenleri olmadığını vurgulayarak şöyle dedi: “En büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi rehber öğretmenimizin bulunmayışı. Rehber öğretmen normu için belli bir sayıya ulaşmamız gerekiyor ve henüz biz o sayıya ulaşamadık. Sınıf öğretmenlerimiz vasıtası ile bu çocuklarımızın zorlu süreçlerini rahat atlatabilmelerine yardımcı oluyoruz. Eğer bizi aşan bir durumla karşılaşmış isek Rehberlik ve Araştırma Merkezi’ne başvurarak çocuklarımızı onların gözetim ve ilgisine devrediyoruz. Bölgemizde parçalanmış aile çok fazla yok. Bir iki kez böyle bir durumla karşılaştık. Sınıf mevcutlarımız çok az olduğu için öğretmenlerimiz her çocuğumuzun hangi koşullarda yaşadığını biliyor.”

 

BİR DEĞİŞİM HİKAYESİ

Karşılaştıkları en sık durumun fakirlikten kaynaklanan beslenme ve giyim kuşam yetersizliği olduğunu ve okullarında aile içi şiddet yaşayan bir çocukla henüz karşılaşmadıklarını ifade eden Atlı, olumsuz davranışlar sergileyen bir grup çocuğu nasıl kazandığı ile ilgili deneyimlerini şöyle anlattı: “Lise öğretmenliği yaparken Güneydoğu’dan göç etmiş ailelerin yaşadığı bir semt vardı. Bu semtten gelen lise öğrencilerimiz hep aynı grup ile kalabalık bir şekilde dolaşır ve hiç birbirlerinden ayrılamazlardı. İşin ilginç tarafı aralarına okul arkadaşlarını da almamalarıydı. Bu ise onların hep aynı kısırdöngüde yaşamalarına neden oluyor ve farklı bir yönde gelişmelerini engelliyordu. Zaman içerisinde çok değişik davranışlar sergileyen bu gençlerimizle sık sık görüşerek onlara farklı insanlarla iletişim kurmazlarsa hep aynı kalacaklarını, değişemeyeceklerini arkadaşça anlatmaya çalıştım. Zaman içerisinde lider konumunda olan gencimiz zincirlerini kırmaya başladı ve onun ardından da diğerleri. Görüyoruz ki başı çekenler tüm grubu yanlarına çekebiliyorlar. Bu gurubun içinde yer alan çocuklarımızdan birkaçı halen ara sıra da olsa beni arayıp halimi hatırımı sorar. Bu çocuklarımızı kazanmakla ilgili güzel bir deneyim benim için.”

SEVGİ İLE EĞİTİM

Zor şartlar altında ve itilip kakılarak büyüyen çocukların kazanılmasında öğretmenlerin çok önemli bir rol oynadığının altını çizen Atlı, “Çocuk yetiştirmek marangozluk gibi bir şey değildir.  Marangozlukta bir şeyi yanlış yaptığınızda onu çıkarıp daha düzgün ve güzel bir şeyler oluşturabilirsiniz. Ancak çocuk öyle değil. Biz öğretmenlerin yanlış yapma gibi bir lüksü yok. İşlenmiş bir çocuğu tekrar değiştirmek ya da kaldırıp atmak mümkün değil. Bu yüzden tek gerçek eğitim dili olan sevgi dilini A’dan Z’ye hepimiz öğrenmek zorundayız” diye konuştu.

GELENEKSEL ETKİNLİKLER

Yeterli alan ve tesisleri bulunmadığı için sosyal etkinlikleri kendi imkanları el verdiği düzeyde gerçekleştirmeye çalıştıklarını anlatan Atlı, şu ifadeleri kullandı: “Yeterli alan ve donanıma sahip olmadığımız için seksek, yakan top, ip atlama, çizgi gibi oyunları gün yüzüne çıkararak çocuklarımızın sosyal yönlerini canlı tutmaya çalıştık. Düzenlediğimiz yakan top, voleybol ve basket turnuvaları çocuklarımızın oldukça ilgisini çekti. Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde yaptığımız etkinlikler velilerimizin öylesine ilgisini çekti ki yüz kişilik salonumuz dolup taştı. Yine ergenlik konulu seminerlerimize de velilerimiz yoğun ilgi gösterdi. Anne babaların çocuklarının gelişimleri ile gün geçtikçe yakından ilgilendiklerini görmek biz eğitimcileri de mutlu ediyor.”

STRATEJİK PLAN

2014- 2015 eğitim öğretim yılında Mehmet Emin Yurdakul Ortaokulu binasının yeni faaliyete başlaması ve yeterince kadrolu öğretmeni olmaması sebebiyle içerik ve nitelik bakımından tam manasıyla amacına uygun bir plan haline getirilemediğini ifade eden Atlı, “Okulumuzda görev yapan idareciler ile görüşülerek okulun ortak kullanımı hakkında bir mutabakat yapıldı. Okul paydaşlarıyla yapılan toplantılar sonucunda insan kaynaklarının plana yansıtılmasına özel önem ve öncelik verilmiş. Stratejik Plan kapsamında geleneksel olarak ele alınarak tanımlanması gereken bütün başlıklar detaylandırılmış durumda. Yapılan gözlem ve görüşmelerde öğrencilerimizin tam gün eğitim öğretim görmeleri nedeniyle öğle yemeği ihtiyacını karşılayamayanlar için burs ve ayni yardım planlamasını ortaya çıkarmaktadır. Okullarımızın fiziksel şartlarındaki iyileştirmelere bağlı olarak 2015-2019 Stratejik Planlamasında yer alan hedeflerin gerçekleştirilmesine önemli bir ivme kazandıracağına olan inancımız tam. Planının hazırlanmasında emeği geçen Strateji Yönetim Ekibine ve uygulanmasında yardımını beklediğimiz Okul Aile Birliği’ne, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüze Ar-Ge birim sorumluları olmak üzere tüm öğretmen, öğrenci veli ve muhtarımıza teşekkür ederim” dedi.

BOŞANMA

Her çocuk için doğal olan hayatını anne ve babası ile birlikte geçirmesidir. Anne, baba ve çocuklardan oluşan aile yapısı çocuğun ruhsal gelişimi ve sosyal uyumu açısından vazgeçilmezdir. Ancak bir o kadar vazgeçilmeyecek bir durum da ailenin çocuğa sevgi, mutluluk, neşe ve güven verebilmesidir. Ailenin huzurlu olmasının birinci şartı anne ve baba arasındaki uyum ve anlaşmadır. Eşler arasında anlaşmazlık ve geçimsizlik tüm ailenin, dolayısıyla çocuğun mutsuz olmasına neden olur. Boşanma nedeniyle çocukta gelişebilecek sorunlardan kaçma bahanesiyle her ne pahasına olursa olsun evliliği sürdürmeye çalışan eşler vardır. Şurası unutulmamalıdır ki çocuk için sadece anne babayla birlikte yaşamak değil ailenin huzuru da önemlidir. Her gün kavga gürültünün olduğu, çocuğun gözü önünde annenin veya babanın dövüldüğü, hakarete maruz kaldığı bir aile ortamının çocuğa zarar vermediğini düşünemeyiz. Aslında boşanma tamamen bireyin kendi başına vermesi gereken bir karardır. Evliliğini sürdüremeyeceğini düşünen eş ya da eşler boşanma kararını alırken bu kararın öncelikle kendi hayatları ile ilgili bir karar olduğunu düşünmek zorundadırlar.

BOŞANMIŞ AİLE ÇOCUKLARI

Eşlerin ayrılması aynı zamanda ailenin parçalanması anlamına gelir. Amerika’da yapılan araştırmalar her dört çocuktan birinin öz anne ya da babasından ayrı bir hayat sürme zorunluluğunda kaldığını göstermiştir. Ülkemizde boşanma oranının Batı ülkelerinde olduğu kadar yüksek olmasa da gün geçtikçe bu oranın arttığı istatistiksel verilerden anlaşılmaktadır. Çocuklar için oldukça zedeleyici olan anne babanın boşanma olayı süreç içinde yapılan yanlışlıklar ile daha da zedeleyici bir hal alabilir. Boşanmadan önce ve boşandıktan sonra bazı eşler, aralarındaki gerginlik ve anlaşmazlıkları çocuk üzerinde yaşar, kızgınlık ve öfkelerini çocukları kendi taraflarına çekerek atmak isterler. Kendilerinin iyi anne ya da baba olduğu mesajını verebilmek için abartılı davranışlara başvururlar. Çocuğu diğer eşe karşı adeta bir silah olarak kullanır, bunun için karşı tarafı devamlı suçlama ve kötü gösterme çabasına girerler. Anne, babanın ne kadar kötü bir adam olduğu evle hiç ilgilenmediğinden bahseder, baba da annenin kendilerini terk ettiğinden aslında suçlunun anne olduğundan söz eder. Bütün bu olaylar çocuğun zihnini karıştırır.

 

Haber Merkezi