Güç ve güven dışarıda değil içimizdedir

Hayat ile uyum ve ahenk içinde yaşamanın yolunun iyi düşünülerek yapılmış bir planlamadan geçtiğini belirten Vali Rahmi Bey İlkokulu Müdürü Yıldırım Kara hedef koymanın bireyleri başarıya götüren temel güç olduğunu söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 02.05.2016 08:23
  • Güncelleme Tarihi : 02.05.2016 08:23
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Güç ve güven dışarıda değil içimizdedir

NİLGÜN TAZE

8 bin 500 metrekarelik bir alana sahip olan Vali Rahmi Bey İlkokulu 4 bin 160 metrekarelik de kapalı bir alana sahip. 4 rehber öğretmenin 2 bin 9 öğrenciye hizmet vermeye çalıştığı okul Buca’nın en kalabalık ve en köklü okulu unvanını taşıyor. İkili öğretimin yapıldığı okulda 87 öğretmen 25 kişilik sınıflarda ders veriliyor. Buca’da ki okullar içinde en geniş alana sahip olan okulun en büyük avantajı ise ihtiyaç anında yeni derslikler oluşturabiliyor olması.  Spor ve sanat dallarının çeşitli branşlarında eğitim verilen okul bugüne kadar birçok başarıya da imza atmış durumda.

Okul imkanlarını en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştıklarını ifade eden Vali Rahmi Bey İlkokulu Müdürü Yıldırım Kara ilk işlerinin bir bilimsel etkinlik odası oluşturmak olduğunu söyledi. Sanatsal ve sportif etkinliklerin yapılabileceği alanlarda oluşturduklarını anlatan Kara, “Oluşturduğumuz bu alanların bakım ve onarımı yapılırsa daha etkin bir şekilde kullanabileceğiz. Belediyemiz yazın tuvaletlerin yenilenmesi ve duvarlarımızın boyanması konusunda bize yardımcı olacak. Verilmeye başlanan değerler eğitimi ise çocuklarımızda çok etkin oldu. Eğitim uzun süren bir yatırımdır. Bu nedenle meyveler kısa bir sürede toplanamaz” dedi.

SOSYAL ETKİNLİKLER

Okullar Hayat Olsun Projesi kapsamında yer aldıklarını ve velilere dönük el sanatları ve resim kursları açtıklarını belirten Kara, çocukların ise halkoyunları, badminton, voleybol, basketbol, satranç gibi eğitimler aldıklarını söyledi. Kara, “Öğrenci sayımızın kalabalık olmasından dolayı belediyemizle de işbirliği içinde çalışıyoruz. Belediyeye ait olan yüzme havuzu ve spor tesislerini çocuklarımız kullanabiliyorlar. Şu anda toplamda 27 tane öğrenciye, 12 tanede velilere dönük kursumuz var. Avrupa’da yaygın olan anne baba eğitiminin ülkemizde yetersiz olduğunu gözlemliyoruz. Eğitimin temeli aileden başlıyor. Başlangıçta birtakım şeyler yanlış yapılırsa başa dönmenin ve düzelti yapmanın faturaları ağır oluyor. Bu nedenle okul yönetimi olarak veli eğitimlerini önemsiyoruz” açıklamasını yaptı.

VELİ SEMİNERLERİ

Düzenledikleri veli seminerlerine katılımın yetersiz olduğunu ifade eden Kara, her veliye ulaşabilmek amacı ile bir okul bülteni hazırlayarak velilere ulaştırdıklarını belirterek şöyle açıklama yaptı: “Çalışan anne babalar hiç katılamazken birçoğu da çeşitli bahanelerle katılmıyor. Hazırladığımız bülten bizim için çok önemli çünkü okunan bir tek kelime bile ailenin çocuğuna yaklaşımını önemli ölçüde değiştirebiliyor. Özellikle anasınıfı velilerine yönelik eğitim seminerlerimize yoğunluk verilmiş durumda. Buca’da boşanmış aile çocuklarımız fazla olduğu için sınıf öğretmenlerimiz bu çocuklarımızı tespit ediyorlar. Rehber öğretmenlerimiz boşanma süreci sırasında zarar görmüş çocuklarımıza destek vererek onların bu süreci daha rahat bir şekilde atlatabilmelerine yardımcı olmaya çalışıyorlar.”

BİR HAYAT DENEYİMİ

 

Ödemiş’in bir köyünde öğretmenlik yaparken anne babası ayrılmış bir çocukla yaşadığı deneyimini  anlatan Kara şöyle dedi: “Bir öğretmen arkadaşım eğitim dönemi boyunca çocuklarımızdan birinin hiç konuşmamasına üzülüp duruyordu. Çocuğumuz söylediğine göre sadece sınıfında değil dışarıda da hiç konuşmuyormuş. Her yol denenmesine karşı konuşturulamayan bu çocuğumuzun sınıfına ertesi yıl ben girmeye başladım. Çocuğa durumunu bilmiyormuş gibi davranarak kendisine en uzak arkadaşından başlayarak bir okuma hikaye okutmaya başlattım. Çocuğumuz en son sıra kendisine geldiğinde cesaret bulmuş olacak ki kitabı kendisine uzatır uzatmaz okumaya başladı. O güne kadar arkadaşının sesini hiç duymamış olan diğer çocuklar çığlık atarak hep birlikte ‘öğretmenim Umut’un ilk defa sesini duyuyoruz’ dediler.  Ders sonunda bilgi verdiğim öğretmen arkadaşımın şaşkınlık ifadesi ve mutluğu ise görülmeye değerdi. Daha sonra duyduğum kadarıyla Umut’u bir daha susturmak mümkün olmamış.”

YARGILAMADAN EĞİTİM

Okula başlayan çocukların farklı aile kültürlerinden geldiklerinin gözden kaçırılmaması gerektiğini ifade eden Kara, eğitimcilerin çocukların evde aldıkları koşullanmalara hoş görü ile yaklaşması gerektiğini belirterek, “Okullarımız bir ayrıştırma yeri değildir. Bu çocuk çalışıyor bu çalışmıyor, bu kötü bu iyi gibi yargılamalar son derece yanlış olur. Eğitimciler olarak sonuca değil de nedenlere bakarsak faydalı olma şansımızın ortaya çıkacağına inanıyorum. Önemli olan hangi nedenlerden dolayı nasıl bir sonucun tespit edildiğidir. Eğer alınan sonuç negatifse bunun kökenine inilerek düzelti yapılmalı durumun pozitife çevrilmesi için gayret gösterilmelidir. Her şeyin başlangıç noktası sevgidir. Eğer çocuklarımıza sevgi ile yaklaşabilirsek bunun yakınlık oluşturan sonuçları ile karşılaşırız” ifadelerini kullandı.

GÖZ HİZASINDA KONUŞMAK

Çocuklara birey olduklarını hatırlatarak, kendilerini değerli hissetmelerini sağlayacak yollardan birinin göz hizasında konuşmak olduğunu hatırlatan Kara, “Uzun yıllar boyunca farkında olmadan çocuklarla göz hizasında konuşmuşum. Bu nedenden dolayı çocukların beni neden çok sevdiklerini öğrenmek bana da iyi geldi. Edindiğim bilgilere göre çocuklarla göz hizasında ve bir yetişkinle konuştuğumuz samimiyetle konuşmak onlara değer verdiğimiz, varlıklarının farkında olduğumuz mesajını veriyor. Çocuklar gerçek sevgiyi hissettiğinde size tüm kapılarını açıyorlar. Buda sıcaklık ve samimiyeti, sıcaklık ve dostluğu beraberinde getiriyor. Bilgi kanallarımız öyle açık ki çocuklarımız her bilgiyi kolaylıkla edinebilirler. Önemli olan insanların neşe ve barış hisleri ile dolu bir yaşam geçirmesini sağlayacak olan sevme potansiyelimizin açığa çıkarılması olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu. 

STRATEJİK PLAN

Plansız ve düzensiz yürütülen her eylemde mutlaka bir karmaşıklık olacağının altını çizen Kara,  yaşamı güzelleştirenin üstünkörü yapılan çalışmaların değil, kararlı ve istikrarlı yapılmış planlamalar olduğunu vurguladı. Kara, “Çağın gereklerinden bir tanesi de Stratejik Planlama. Belki de yaptıklarımız, karmaşıklıkla kalmayacak yapmak istediklerimizin tamamen boşa çıkmasıyla sonuçlanacak amaçsız, yöntemsiz bir yolculuktan farksız olacaktır. Çünkü elimizde bir harita olmadığı için nerede olduğumuzu ve nereye doğru gittiğimizi asla bilemeyeceğiz. Karanlığın içinde elinizde ışık olmadan bir şey göremezsiniz. Elinizde adımlayacak merdiven olmadan zirveye çıkamazsınız. Feneriniz olmadan denizde ilerlediğiniz yönü bulamazsınız. Pusulanız olmadan gitmeniz gereken doğrultuyu seçemezsiniz. O halde yaptığımız çalışmalarda bizlere ışık ve yol haritası olacak bir plana her zaman ihtiyacımız olacaktır” dedi.

HAYAT OLDUĞU GİBİDİR

Hayatı değiştirenin onunla başa çıkma biçimimiz olduğunu hatırlatan Kara, önemli olanın yanlışları düzeltmek ve onlara doğru yön vermek olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Hayat asla olması gerektiği gibi değildir. Olduğu gibidir. Çünkü dünyadaki bütün yaratıklar arasından sadece insan kalıplarını değiştirebilir. Sadece insan kendi kaderinin mimarıdır. İnsanlar, zihinlerinin iç yaklaşımlarını değiştirerek, yaşamlarının dış özelliklerini de değiştirebilirler. Bu yüzden güç ve güveni asla dışımızda aramamalıyız. Bunlar insanın içinden gelir. Önemli olan her zaman güç ve güvenin içimizde olduğunu bilip bu şekilde hareket etmemizdir. Düşüncemiz ve duygumuzu birleştirerek, inanarak, duyarak ve düşünerek yaptığımız bir planlamanın bizi götüremeyeceği başarı yoktur.”

PLANLAMA YÖN VERİR

Planlamanın ne yapıp ne yapılamayacağını tespit etmenin ve bunu uygulamaya koymanın en pratik yolu olduğunu anlatan Kara, “Eğer ne yapıp yapmayacağımızı dört dörtlük tespit edersek ve uygularsak başımızın göklere değmesini engelleyecek hiçbir engel kalmayacaktır. Nasıl ki hiçbir iş yapmayan kişi boş oturuyorsa, kendi yetenek ve bilgilerine göre bir planlama yapmayan kişi veya kurumlar da onun kadar boşa kürek çekiyordur. Gerçek kahramanlar düşen, başarısız olan, kusurları bulunan, fakat ideallerine, inançlarına ve sözlerine bağlı kalarak sonunda kazanan insanlardır. Umarım bu planlama ve yapacağımız çalışmalar bizi o ideallere ve ulaşmak istediğimiz hedeflere ulaştırsın. Sonuçta peşlerinden gidecek cesaretiniz varsa, bütün rüyalar gerçek olabilir” dedi.

ÇOCUK VE KİTAP İLİŞKİSİ

Maksim Gorki, “Her kitap beni kabalıktan, düzeysizlikten insanlığa, insancıllığa yükselten; daha iyi bir yaşamı anlamama ve ona karşı derin bir susuzluk duymama neden olan bir basamaktır” diyerek kitabın yaşamına kattığı güzellikleri anlatır. Yaşamı güzelleştiren kitabı çocuğun yaşamında bir demirbaş yapmak gerekmektedir. Çocuk, kitapla iyice içli dışlı olmalıdır. Bu içli dışlılık sadece ders kitaplarıyla sınırlandırılmamalıdır. Çocuk diğer kitap türleriyle de haşır neşir olarak okumanın tadına varabilir. “Kitaplar yaşamın yerini tutmaz ancak yaşamı sınırsız biçimde zenginleştirir. Yaşam can sıkıcı bir hal aldığı zaman, kitaplar bunun her zaman böyle olmadığına inancımızı güçlendirir. Yaşam çetinleştiği zaman, bizi bir süre üzüntülerden kurtarır veya sorunlarımızın çözümünde bize yeni bir anlayış kazandırır. Yahut gerek duyduğumuz huzur ve dinlenmeyi sağlar bize. Kitap, kullanmasını bilenler için, sürekli bir bilgi, rahatlık ve zevk kaynağıdır. Bu, hem çocuklar için hem de yetişkinler için doğrudur. Ancak bu, özellikle çocuklar için daha doğrudur.

ÇOCUK VE KİTAPLARI

“Bazı temel gereksinimler birçok kimse için ve her zaman ortak gereksinimlerdir. Başlangıçta çocuğun gereksinimleri dar bir sınır içindedir ve tamamıyla kişiseldir. Çocuk geliştikçe bu gereksinimlerin alanı genişler ve genellikle toplumsal bir nitelik kazanır. Gereksinimleri karşılamaya çalışan çocuk, durmadan, kişisel mutluluk ile toplumsal onay arasında nazik ve dikkatli dengeyi sürdürmenin yollarını arar ki bu kolay bir iş değildir. Kitaplar doğrudan doğruya veya dolaylı olarak çocuğa bu konuda yardım eder. Çocuğun kitapla tanışmasında, kitabı sevmesinde, kitapla birlikteliğinin uzun sürmesinde aile, öğretmen, okul ve kurumlara bazı görevler düşmektedir. Çocuğun kitap okunması isteniyorsa, aile içinde çocuk kitapla tanıştırılmalı, kitap okumaya özendirilmelidir. Kitap okumayan bir ailenin çocuğu da büyük bir olasılıkla kitap okumayacaktır.

KİTAP SEVGİSİ

Aile çocuğu çevredeki kütüphanelere götürmeli, çocuğun yaşına uygun kitap almalı, ders kitapları dışındaki kitapları okuması için de desteklemelidir. Öğretmen kitap okumalı, öğrencinin düzeyine uygun kitaplar önermeli, öğrenciyi kitap okumaya özendirmelidir. Bu görev sadece sınıf öğretmenlerinin veya edebiyat öğretmenlerinin sorumluluğunda değildir. Diğer branş öğretmenleri de bu konuda öğrencilere örnek olacak davranışlarda bulunmalıdırlar. Okul yönetimi, kurum ve kuruluşlar öğrencinin kitaba ulaşmasını kolaylaştıracak yeni ortamlar yaratmalı, bu ortamları çeşitli kitaplarla zenginleştirmeli, öğrencinin ilgisini çekecek bir düzen oluşturulması için maddi olanakları sağlamalı, kitap sergileri açmalı, özellikle kurum ve kuruluşlar nitelikli çocuk yayınlarının oluşturulması için bu alandaki çalışmaları örgütlemeli ve desteklemelidirler.

Haber Merkezi