Sayfa Yükleniyor...
Hayırsever Seniha Maydanın okul yapılmak üzere arsasını bağışlaması sonucu ismi verilen okul çocukların sağlıklı gelişimlerini sürdürebilmeleri için özveri ile çalışıyor
NİLGÜN TAZE
Seniha Mayda Ortaokul Müdürü Erol Acar tüm öğrenci öğretmen ve veli kadrosuyla büyük bir aile olduklarını belirterek, sınıfların ayrılmasından sonra sabahçı ve öğlenci olmak üzere ortaokul olarak eğitime devam ettiklerini belirtti.
İki binadan oluşan okullarında bin 330 öğrenciye 90 kişilik öğretmen kadrosuyla hizmet verdiklerini söyleyen Acar bin 400 kişinin her gün kullandığı okulda yenilenmesi gereken aksaklıkların çıktığını belirtti.
Milli Eğitimin verdiği destekler oranında okullarını yenilemeye çalıştıklarını ifade eden Acar binalarının tuvaletlerinin ve kapılarının yenilenmeye başladığını söyledi. Güncel ihtiyaçların Okul Aile Birliği tarafından toplanan velilerin bağışlarıyla karşılandığını belirten Acar, Velilerimiz ellerinden geldiğince okulumuzu destekliyorlar. Biz okul-aile-öğrenci üçgenini sağlıklı tutabilmek için özveri ile çalışan bir kadroya sahibiz. İletişimi doğru kurabildiğimiz zaman velilerin güvenleri de artıyoruz. Burada ne kadar sıkı ve sağlıklı ilişki kurabilirsek o kadar başarışlı oluyoruz. Değişik illerden gelen insanların çocukları okulumuza geliyor. Biz her alanda rahatız çünkü öğretmenlerimizde farklı yerlerden elmiş durumdalar ve bu da aramızda büyük bir uyum oluşturuyor. Personelimin burada kendini mutlu hissetmesi çok önemli çünkü öğretmenlerim ancak mutluluk dolu iseler öğrencilere memnuniyet verebilirler dedi.
EĞİTİM ÖZVERİ İŞİDİR
Öğretmenlerin belirli aralıklarla tek tek öğrenciler hakkında değerlendirme yaptıklarını ve bu değerlendirmelerden yola çıkarak özel programlar geliştiremeye çalıştıklarını ifade eden Acar, değerlendirmelerin ekonomik, sağlık, ders başarısı gibi dallarda yapıldığını belirterek, Detaylı bir toplantı yaptık ve okul kurallarına uymak konusunda problemler yaşayan ve toplumun sorunlu olarak adlandırdıkları çocuklarımızın tamamının aile düzenlerinin çok iyi olmadığını tespit ettik. Aile gözlerini kaçırıp çocuklarından başka yerlere gözlerini kaçırıyorlarsa çocuklar problem yaşıyorlar. Bu tür çocuklarımızın daha büyük yaşlardaki çeşitli suçlara bulaşmış çocuklarla çok daha fazla iletişim içinde olduklarını görüyoruz. bu nedenle çok sık veli toplantısı yaparak ilgilerini çocuklarına yöneltmesini istiyoruz. Ne zaman biz o boşluğu iyilik ile dolduramazsak kötülük gelip o boşluğu dolduruyor. Biz kötülükle olan o bağlantıyı el birliği ile kesmeye çalışıyoruz açıklamasını yaptı.
REHBER ÖĞRETMENLER İŞBAŞINDA
Okula aç gelen çocuklara kahvaltı yaptırmaya çalıştıklarını ve kılık kıyafeti düzgün olmayan çocuklara yardımda bulunmaya çalıştıklarını ifade eden Acar, aileleri bilgilendirmek içinde özel gayret sarf ettiklerini belirtti. Acar, Rehberlik; bireyi tanımak, onu kendisine tanıtmak, problemlerini çözmesi, gerçekçi kararlar alması, ilgi ve yeteneklerini geliştirmesi, çevresine sağlıklı ve dengeli bir uyum sağlaması ve böylece kendini gerçekleştirmesi için ilgili kişilerce yürütülen hizmetlerdir. Rehberlik bireye doğrudan yapılan tek yönlü bir yardım değildir. Bireyin yapamadıklarını onun yerine yapmak değildir. Bireyin sadece bir yönüyle ilgilenmek değildir. Disiplin, yargılama ve ceza verme işi değildir. Sadece bilgi aktarma işi değildir. Okullarda yürütülen rehberlik hizmetlerinin amaçları; öğrencinin kendisini fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden tanımasına, gelişimine yardımcı olacak fırsatları, okul içi ve dışı eğitim olanaklarını, meslekleri, toplumun beklentilerini tanımasına, temel eğitimden başlayarak ilgi ve yeteneklerine uygun bir üst programı tanıyıp seçmesine, problem çözme gücünü geliştirmesine, doğru kararlar verebilmesine, ruhsal yönden sağlıklı ve topluma yararlı, kendini gerçekleştirmiş bir kişi olarak yetişmesine yardımcı olmaktır. Kendini gerçekleştirmekte olan birey; kim olduğunu gerçekçi bir gözle algıladığı gibi, kim olabileceği hakkında da daha tutarlı bir kişiliğe sahiptir. Hem kendisi hem de başkaları hakkında iyi düşüncelere sahiptir. Kendine saygı duyar ve kendini olduğu gibi kabul eder. Duygu ve düşüncelerini uygun bir şekilde dile getirir. Değişmeye ve yeni yaşantılara açıktır. Kendini gerçekleştirme yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Bu nedenle hayatın her döneminde ilgi ve yetenek yönünden en üst seviyeye ulaşmak için çaba gösterilmelidir şeklinde konuştu.
DİSİPLİN CEZA DEĞİLDİR
Çocukların sosyal etkinlikleri ile yankından ilgilendiklerini ve okul olarak gerçekleştirdikleri çeşitli etkinlikler yapıldığını ifade eden Acar okullarında hoş bir kütüphane bulunduğunu belirtti. Kütüphanelere olan ilginin artması için ege işadamları derneğinden 3 bin kitap aldıklarını söyleyerek yetişkinlere ait kütüphanede kurmaya çalıştıklarını söyledi. Acar disiplinde önem verdiklerini ifade ederek, Disiplin ve fiziksel ceza aynı şey değildir. Araştırmalar vurmak, tokat atmak veya sözel saldırılarla disiplinin sağlanamadığını gösteriyor. Bu tip cezalar kısa dönemde hızlı sonuç veriyor gibi gözükse de uzun dönemde kalıcı zararlar doğurmaktadır. Fiziksel cezalar utanç ve umutsuzluk duyguları yükleyerek çocuğun kendisine saygısını yitirmesine neden olabilir. Ayrıca çocuğa şiddetin geçerli ve uygun bir davranış olduğu, güç kullanarak istediklerini elde edebileceği kavramı öğretilmiş olacaktır. Çocuklara doğru davranışı öğretirken ceza yerine, nasıl davranıp nasıl davranmayacaklarını ve bunların nedenlerini açıklamak gerekir. Büyükler yasaklar yerine geçerli olan davranışların altını çizmelidirler. Örneğin, Giyeceklerini yere atma yerine Lütfen giyeceklerini yerden kaldır çünkü yeri süpürmem gerekiyor ifadelerini kullandı.
ÇOCUK VE TELEVİZYON
Ailemizin vazgeçilmez bireylerinden biri. Odalarımızın başköşesinde yer alan eşyamız. Televizyon... Günümüzde televizyon olmadan yaşamını sürdürebilen kişi sayısı giderek azalıyor. En fazla seyretmediğini söyleyen kişilerin bile televizyonla bir şekilde ilişkisi oluyor. Özellikle de çocuklar için televizyon vazgeçilmezler arasında ön sıradaki yerini kimselere kaptırmıyor. Televizyon izlemek zihinsel etkinlik gerektirmeyen bir davranış. Sadece ona bakarak, iletişim yollarını veya herhangi bir becerinizi kullanmadan, zorlanmadan, fazlasıyla dikkatinizi vermeksizin , evinizde- rahat koltuğunuzda oturarak izleyebileceğiniz eğlenceli bir araç. Kimilerine göre aptal kutusu, kimilerine göre suç makinesi, kimilerine göre ise bilgi ve eğlence hazinesi. Televizyonu yaşamımızdan tümüyle çıkartma fikri gerçekçi olmadığı gibi gerekli de değil aslında. Önemli olan televizyonun ne kadar zararlı ve yararlı olduğundan çok onu nasıl bilinçli kullanacağımızı bilmek, çocuklarımızın televizyon ile olan ilişkilerini doğru biçimde düzenleyebilmek.
Peki bu kadar rahat bir ortamda bizi eğlendiren, zaman zaman da bilgilendiren televizyonu izlemenin ne gibi sakıncaları var?
*Televizyonla kurulan ilişki tek taraflı bir ilişki. Herhangi bir etkileşim veya onunla iletişim şansımız olmuyor. Tabii ki istediğimizde düğmesine basabileceğimizi unutursak.
*Diğer insanlarla ilişkimizi kısıtlıyor, televizyonun bulunduğu ortamlarda insanlar çoğu zaman sohbet etmek yerine televizyon izlemeyi tercih ediyor ve insanlar arası ilişkilerde ciddi zayıflamalar olmaya başlıyor
*Giderek bağımlılık yaratan televizyon insanların daha idare edilebilir, yönlendirilebilir hale gelmesine neden oluyor
*Televizyon sadece bilgi vermekle, eğlendirmekle kalmayıp giderek nasıl düşüneceğimizi, nasıl giyineceğimizi, neyi beğenmemiz gerektiğini ve dolayısıyla yaşam tarzımızı belirleyici hale geliyor.
Yetişkin yaşamını bu derece etkileyen televizyonun çocuklar üzerindeki etkisi elbette daha fazla ve daha önemli. Televizyon bilgilendirici, haber iletici, eğlendirici, eğitici yanıyla çocuklara yaralı olabiliyor. Okul öncesi dönemde çocukların kelime hazinesi gelişebiliyor, aletlerin çalışmalarıyla ilgili bilgileri artabiliyor, kendi yaşamları dışındaki dünya bilgilerini öğrenebiliyorlar, sayı-şekil ve renkleri tanıyabiliyorlar. Ancak, kontrolsüz biçimde televizyon izlemenin çocuklar üzerindeki etkisi genellikle olumsuz yönde oluyor.
ÇALIŞMA ORTAMI NASIL OLMALI?
Çalışma ortamının ders çalışmaya uygun olması çalışmayı daha verimli hale getirir. Her ne kadar herkes için tam anlamıyla uygun bir çalışma ortamı modeli geliştirilmemişse de çalışma odasının düzeninin ve eşyaların durumunun, dikkati etkilediği bilinmektedir. İdeal olanı bir çalışma odanızın bulunmasıdır. Ama mümkün değilse en azından evin bir köşesi ders çalışma alanı olarak düzenlenebilir.
*Çalışma odasında ders çalışmak için kullanılacak bir masa olmalıdır.
*Öğrencinin oturabileceği bir sandalye olmalıdır. Sandalye yumuşak olmamalıdır.
*Küçük bir kütüphane, çalışma odasının temel eşyalarındandır. Bu kitaplıkta sadece ders çalışma kitapları olmalıdır.
*Bu odada televizyon, yatak gibi öğrencinin her an çalışmasını bozabilecek, öğrencinin motivasyonunu bozup ona uyuma gibi şeyleri hatırlatacak eşyalar bulunmamalıdır.
*Duvarlarda sadece hedefi hatırlatıcı afiş veya resimler bulunabilir.
*Çalışma odası tertipli ve düzenli olmalı, dikkati dağıtacak gereksiz şeyler olmamalıdır.
*Ders çalışma odasında müzik dinlenmemelidir. Müzik, ders çalışırken dinlenirse kişinin algılama yeteneğini zayıflatır.
*Oda sıcaklığı çalışmaya uygun olmalı, çok sıcak veya çok soğuk olmamalıdır.
*Çalışma odası yeteri kadar ışık almalıdır.
*Bütün bunların yanında, başarılı bir öğrenci her ortamda çalışmayı öğrenmelidir. Teneffüs arasında, kütüphanede, durakta otobüs beklerken, otobüste yolculuk yaparken hep boş vaktini değerlendirmenin yollarını aramalıdır.
DİSİPLİNİN FAYDALARI
*Düşünerek kurallara uygun davranma becerisini geliştirme,
*Hareketlerinin doğuracağı sonuçları mantık çerçevesinde algılama,
*Okul veya okul dışında başarılı bir yaşam sürdürmelerini sağlayacak bilgi ve kuralları öğrenme,
*Diğerlerinin de uyduğu ortak kurallara göre davranma,
*Aile ve toplumun değer yargılarını anlamalarına yardımcı olur.
*Disiplinin amacı, çocukların problemler karşısında kurallara uygun ve mantıklı çözümler üretmelerini sağlamaktır.
Haber Merkezi