Öncelik mutlu olmak

Gazi Umurbey Anaokulu Müdürü Dilara Kaplan önemli olanın mutlu yaşamak olduğunu belirterek velilere çocuklarının özgüvenlerini yüksek tutmaları tavsiyesinde bulundu


  • Oluşturulma Tarihi : 01.06.2016 07:06
  • Güncelleme Tarihi : 01.06.2016 07:06
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Öncelik mutlu olmak

NİLGÜN TAZE - ÖZEL HABER

5 yıllık yeni bir okul olan Gazi Umurbey Anaokulu son iki yıldır artan yoğun talep nedeni ile kura yöntemi ile öğrenci almaya başlar. Tüm sınıflarının dolu olduğu ve fiziki anlamda yeni derslik açma imkanı bulunmayan okulda 6 derslik bulunuyor. Sabah ve öğleden sonra olmak üzere ikili eğitim verilen okulda sınıf mevcutları ise 30 civarında.

200 öğrenciye 11 öğretmenin eğitim verdiğini ve çocuklarını her ay bir tiyatro etkinliğine götürdüklerini açıklayan Gazi Umurbey Anaokulu Müdürü Dilara Kaplan,sosyal etkinliklere büyük önem verdiklerini söyledi. Kaplan, “Her ay bir tiyatro okulumuza geliyor ya da bizler kültür merkezlerinin hazırladığı tiyatrolara gidiyoruz. 23 Nisan, okul geceleri ve bayram etkinlikleri için ayrı ayrı programlar düzenleniyor” dedi. Okullarında yalnızca beş tane boşanmış aile çocuğu bulunduğunu açıklayan Kaplan, “Bu çocuklarımızın anne ve babaları ayrılmış olsalar bile çocuklarına karşı olan sorumluluklarının farkında. Katılmaları gereken tüm etkinliklere katılıp çocuklarının yanında bulunuyorlar. Bu ilgi nedeni ile de çocuklarımız atlatmakta zorluk çekecekleri bir travmaya sahip değiller” açıklamasını yaptı.  

KURA ÇEKİMİ İLE KAYIT

Velilerin çocuklarına karşı ilgilerinin her geçen yıl daha da yükseldiğini ifade eden Kaplan şu açıklamalarda bulundu: “Düzenlediğimiz okul geceleri ve etkinliklerimiz okulumuzun kalitesinin ne kadar yüksek olduğunu kendiliğinden velilere ispatladı. Bizi izlemeye gelenler ya da hakkımızda bilgi sahibi olanlar bildiklerini diğer ebeveynlerle paylaştılar. Okula ilk geldiğimde öğrenci sayımız 113’dü ve yılsonunda bu öğrencilerimizin 80’i mezun oldu. Geriye çok az öğrencimiz kaldığı için getirilen her çocuğumuzun kaydını yapabildik.  Yaptığımız çalışmalar sonucunda okulumuzun varlığından dahi haberi olmayan birçok veli yaptığımız tanıtım çalışmaları sonrasında çocuklarını bize kaydettirmeye başladılar. Artık talep o kadar yoğun ki kura çekimi ile öğrencilerimizin kaydını yapabiliyoruz.”

ÖZENLİ ÇALIŞMALAR YAPILIYOR

Hazırladıkları her etkinliği ayrıntılı ve özenli bir şekilde hayata geçirdiklerini açıklayan Kaplan,  hazırladıkları bu etkinlikleri sahneleyebilmek için özel bir okulun salonunu tuttuklarını ifade ederek, “Hazırladığımız programlar büyük çaplı hazırlıklardı. Her sınıfımız kendi başına farklı bir konu seçti. Bu çalışmalar sahnelendiğinde velilerin beğenisini öyle çok topladı ki geçen yıl yaptığımız okul gecesinde izdiham yaşandı. Bu yıl daha çok izleyici geleceğini bildiğimizden gece sayısını ikiye çıkardık. Bu sene bin 300 kişiye hitap ettik ve bu sayı dikkate alınacak kadar yüksek bir sayı. Bu bin 300 kişi gördüklerini bir veliye anlatıyor. Bu da okulumuzun neden bu kadar yoğun talep gördüğünü açıklıyor. Ön kayıtlarımız başlayalı 4 gün olmasına rağmen bu gün elimizde birçok başvuru formu mevcut. Temmuz’un ikisinde de kesin kayıtlarımız başlayacak”  açıklamasını yaptı.

SEVECENLİK İLKESİ

Küçük yaşlarda verilmeye başlanan ‘Değerler’ eğitiminin doğru bir karar olduğunu ve geri dönüşümlerinin pozitif sonuçlar verdiğini açıklayan Kaplan şu ifadeleri kullandı: “Öğretmenlerimiz görsel eğitimler başta olmak üzere her yöntemle değerler eğitimini veriyorlar. Bu eğitimlerimiz verilmeye başladıktan sonra okulumuzda eğitim gören down sendromlu iki öğrencimize çocuklarımız her konuda yardımcı olmaya başladılar. Aldıkları rolleri nasıl yapacaklarını, nerede duracaklarını ne söyleyeceklerini göstermeye çalışan çocuklarımız bu arkadaşlarının tuvalete gitmelerinde dahi yardımcı oluyorlar. Tüm öğrencilerimiz bu iki öğrencimizi sahiplenmiş durumdalar ve her konuda onlara yardımcı oluyorlar. Çocuklarımız zaten doğuştan doğaları itibari ile sevecen ve cana yakınlar.” 

 

“ÇOCUKLARINIZI ONURLANDIRIN”

Öğretmenlik yıllarında içine çok kapanık olan bir öğrencisine sürekli onur vererek nasıl kazandığını paylaşan Kaplan, “Derslerinde diğer arkadaşlarından geride kalan çocuğumuza sürekli yapabileceği, başarabileceği telkinini verdim. Diğer arkadaşlarına göre kendisini eksik hissetmemesi içinde onun yapabileceği ödevler vererek başarılarını takdir ettim. O günlerde bir bale çalışması yaptırıyordum ve figürleri oldukça zordu. Ona sürekli başarabileceğini, yapabileceğini söyleyerek bilinçaltını motive ettim.  Bu öğrencim şuan bir özel okulda okuyor ve ailesi bana sık sık ziyarette bulunarak bana minnettarlıklarını dile getiriyorlar. Aile bana bir dans gösterisinin videosunu gönderdi ve çocuğumuz sahnede bir harikaydı. Özgüveni geri gelmişti ve bence öğretmenler özgüvenini düşük gördükleri çocuklarını önemseyerek onlara yardımcı olmalılar” ifadelerini kullandı.

VELİLERE TAVSİYELER

Çocukları kazanmanın paha biçilemez bir his olduğunu vurgulayan Kaplan velilere çocuklarını yalnızca evlerinde değil okul ortamında da takip etmelerini önerdi. Velilerin öğretmenleri ile birebir diyalog halinde olmalarının önemine değinen Kaplan, “Okul, aile, çocuk işbirliği çok önemli ve çocuklarını ne yönde motive ettikleri. Çocuklarının eksik yönlerini görmeyi seçmektense kendilerine özgü güzel özelliklerini besleyerek taktir etsinler. Bu onların hem kendilerini değerli görmelerini sağlayacak hem de sevdikleri alanlarda başarılı olmalarını sağlayacaktır. Farklı seçenekler sunmakta çok önemli. Ebeveynler çocuklarını hem saygı göreceklerine hem de bol para kazanacaklarına inandıkları mesleklere yönlendirebilirler ancak bu çocuklarının değil kendilerinin seçimidir. Onlara yapmaktan hoşlanacakları meslekler sunmak daha sağlıklı bir seçim” dedi.

SATRANÇ OYUNUNUN ÇOCUKLARA FAYDALARI

Satranç her yaştaki insanın oynayabileceği bir oyundur. Satranç oynamayı her yaşta öğrenebilirsiniz ve satrancı bırakmak için zorunlu bir yaş sınırı yoktur. Genç yaşlı herkes birbiriyle oynayabilir. Öğrencilerimizin görsel uzaysal düşünme becerilerini geliştirmede satranç oyununun çok faydalı olacağına inanıyorum. Bu sebeple satrancın okullarda çok daha yoğun olarak eğitim amaçlı kullanılması gerektiğini düşünüyorum.

SATRANCIN YARARLARI

1-Satranç konsantrasyonu arttırır. Satranç oynarken bir tek hedefe kitlenirsiniz. O da rakibi mat etmek ve oyundan zaferle ayrılmak. Böylece öğrencilerimiz hedef yönelimli olmayı öğrenirler.

2-Satranç hafızayı geliştirir. Açılışlar ve uzun varyasyonların incelenmesi hafıza gelişimini olumlu etkiler.

3-Satranç mantıksal düşünmeyi geliştirir. Satranç stratejik oynamayı gerektirir. Mesela taşlarınızı hızla oyuna dahil etmeyi, şahınızın güvenliğini sağlamayı, hiç bir taşınızı karşılıksız vermemeyi, aklınızda tutarak her hamlede en mantıklı hareketi yapmak için sürekli düşündüğünüz için mantığınız gelişir.

4-Satranç hayal gücünü ve inovatif düşünceyi geliştirir. Sizi yeni arayışlara yöneltir. Sonsuz sayıda farklı kombinasyonu düşünürken hayal gücünüz gelişir.

5- Satranç kararlarımızın sorumluluğunu almayı öğretir. Satranç tahtasında yalnız başımıza olduğumuz için bağımsız karar verme becerimiz gelişir.

6-Satranç içsel motivasyonu arttırır. Daima içinde bulunulan şartlar içindeki en iyi hamleyi, en iyi planı yapmayı, en uygun taktiği geliştirmeyi araştırmaya yönlendirir.

Anasınıfına başlama hem aile için, hem de çocuk için çok önemli bir adımdır. İlk beş yıl içinde çocuk model olarak gördüğü anne ve babasından alabileceğini alır ve kendisine tanınan fırsatlar ölçüsünde bir psiko-sosyal olgunluğa varır. Ancak bu gelişim sınırlıdır. İşte bu dönemde okul öncesi eğitim devreye girerek çocuğun gelişim alanlarını destekleyici çalışmalar yapar. Anasınıfına başlama olayı çocuğun toplumsallaşma sürecinde çok önemli bir basamaktır. Okul öncesi eğitim, bir anlamda çocuğun aile dışına attığı ilk adım olarak düşünülebilir. Çocuk, anasınıfına başladığı zaman tüm kurallarını bildiği aile ortamından henüz hiçbir kuralını bilmediği, tanımadığı kişilerin bulunduğu bir ortama girmektedir. Bu yeni durum, tabiki çocuklarda uyum sorunu yaratabilir. Anasınıfına yeni başlayan çocukta, başlangıçta belirsizlik ve terk edilme kaygısı yaşanır. Çoğunlukla koruyucu ve aşırı hoşgörülü aile ortamından gelen çocuklarda bu kaygılar daha yoğun yaşanır. Ancak çocuk ortama alıştıktan ve öğretmenlerini tanıdıktan sonra kaygılar ortadan kalkar. Bu süreç içinde aileler de birçok kaygı yaşamaktadır. Bazen aileler çocuklarından ayrıldıkları için kendileriyle ilgili suçluluk ve kaygı duyguları yaşarlar ki bu sinyaller çocuğun okul korkusunu arttırıcı bir faktör olabilmektedir. Bu nedenle annenin kararlılığı ve iç rahatlığı çocuğun uyum süreci için çok önemlidir. Yani çocuğun anasınıfına başlama süresince annenin de duygusal olarak hazır olması gereklidir. Çocuğun ayrılırken duygusal olarak annenin üzüntüsü ve kaygısını hissetmesi uyum sürecini zorlaştırmaktadır. Uyum sürecindeki tepkiler bireysel farklılıklar gösterebilmektedir. Bazı çocuklar ilk üç gün ya da bir hafta ilgili ve istekli olurlar. Anasınıfı onun için park gibidir. Ama zamanla annesi ile birlikte olmak ister, sürekli okula gelmenin anlamını yeni kavrar ve tepki gösterir. Diğer bazı çocuklarda ise en baştan itibaren anneden ayrılmak istemez. Sınıfa gelmesini, yanında olmasını, annesinin yedirmesini ister ve doğal olarak ağlama gözlenir. Anasınıfına uyum sağlama konusunda yaşanan sorun yalnızca anneden ayrılma zorunluluğu değildir. Evlerinde bakıcı bulunan birçok çocuk daha önceden anne ile ayrılığı yaşamamıştır fakat ayrılığı güvenli, tanıdık bir ortamda kendi oyuncakları ile beraberken yani kendi evinde yaşamıştır. Okula başladığında ise bu güvenli ve tanıdık ortamı bulamaz. Yeni çocukların bulunduğu farklı bir ortamdır artık. Örneğin; eşyaları başkaları ile paylaşmayı kabul etmek benmerkezci olduğu bu dönemde onun için oldukça zordur. 

Haber Merkezi