Unutulan değerler hayat buluyor

İyilik, sevgi, saygı, vefa gibi ortak insanlık değerlerinde gözle görülür bir yozlaşmanın meydana geldiğini belirten Buca Anaokulu Müdürü Nilüfer Özmermer en birincil görevin unutulan değerlere tekrar hayat vermek olduğunu söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 06.04.2016 07:19
  • Güncelleme Tarihi : 06.04.2016 07:19
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Unutulan değerler hayat buluyor haberinin görseli

NİLGÜN TAZE

Sağladığı imkanlar nedeniyle veliler tarafından yoğun talep gören Buca Anaokulu farklı faaliyetleri etkin bir şekilde yürütmeyi başararak dikkatleri üzerine çekiyor.

Temizliğe gösterdiği özen nedeniyle beyaz bayrak statüsünde yer alan anaokulunda aynı zamanda çıkan yemeklerin kalitesine de büyük önem veriliyor.

Türkiye’de asırlar boyu insanları bir arada tutarak hayata anlam ve amaç katan pek çok değerin kaybolmaya yüz tuttuğunu söyleyen Buca Anaokulu Müdürü Nilüfer Özmermer, en değerli varlıklar olan çocukları sağlam karakterli insanlar olarak yetiştirmeye çalıştıklarını belirtti.

Özmermer, “Çocuklarımızın özgüven sahibi, bilgi ve teknoloji üretebilen, ürettiklerini insanlığın faydasına kullanan bireyler olarak yetişebilmeleri, nitelikli bir öğretimin yanında, belirli değerlere sahip olmalarıyla da mümkün olacaktır. Çağımızda insanlık değerlerinde bir aşınma ve yozlaşma görülmektedir. İnsanlık, merhamet, iyilik, sevgi, saygı, vefa gibi insanı insan yapan, toplumun barışını sağlayan değerlerden uzaklaşmaktadır” dedi.

UNUTULAN DEĞERLER CAN BULUYOR

İnsanlığın geleceğini tehdit eden kötüye gidişi durdurarak sahip olduğu değerleri yeniden yaşanır hale getirmeyi amaçladıklarını ifade eden Özmermer şöyle dedi: “Okulumuzda Fırsat Eğitimi ile asker uğurlama, kız isteme,  bayramlaşma, tüm canlılara nasıl davranılacağı,  adet ve geleneklerimizi gösteren çalışmalar, bilfiil okulumuzda işlenmektedir. Okulumuzda ‘Değerler Eğitimi’ teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlediği ve toplumsal yaşantıdan aynı hızla uzaklaştığımız günümüz yaşantısında sıkça konuşulmaya başlanan bir konu haline gelmiştir. Toplum olarak bizi bir arada tutan değerlerimizden uzaklaşmamız kendimizden uzaklaşmamıza ve dolayısıyla özbenliğimizde tahribata neden olmaktadır. Asırlardır Anadolu’da onlarca medeniyet kurmuş atalarımızın bizlere bıraktığı kültürel mirası, eğitim liderleri olarak öğrencilerimize, velilerimize aktarmak en önemli görevlerimizin arasındadır.”

RUHSAL YOZLAŞMA

Kent yaşantısına geçişte teknoloji bağımlılığı, tüketime önem veren bir toplum haline gelmek gibi birçok nedenden dolayı insanların ruhsal erozyona uğradığını dile getiren Özmermer, kardeşlik çerçevesinde yaşamanın temelleri olan değerler eğitimine önem verdiklerini belirterek, “Yıllardır değer verilmediği konusunda yakınmalar sıklıkla duyulmaya başlanmıştır. Okul öncesi eğitiminde öncelikle öğretim yılı başında okul öğretmenlerimizle birlikte okul idarecileri olarak bizler sene başı planlamalarımızda verilecek olan değerlerimizi belirleyerek,  uygulama konusunda işbölümü, sınıf içi etkinlik örnekleri, aile etkinlikleri gibi konularda rehberlik etmeye çalıştık. Şu husus çok önemlidir;  değerlerimizin sadece ders saatlerinde ya da okulda öğretilmesi yeterli değildir. Çocuklarımızın ve bütün insanlarımızın evde, okulda, sokakta, işyerinde, trafikte, markette, parkta, toplumun tüm birimlerinde örnek duyarlı davranışları görmesi ve yapılan erdemli davranışların ödüllendirilmesi onların bu değerlerimizi kazanmaları için faydalı olacaktır” açıklamasını yaptı.

MUTLU OKUL BAŞARILI GELECEK

2015-2016 Eğitim ve Öğretim yılında İzmir Valiliği’nin Yıllık Gelişim Modeli kapsamında “Mutlu Okul Başarılı Gelecek” sloganıyla çalışmalarını daha da hızlandırarak her çocuk ve veliye ulaşabildiklerini ifade eden Özmermer, “İzmir’in en mutlu ve başarılı çocuklarını bizim liderliğimizde Türkiye’nin geleceğine yön veren bir kişilikte yetiştirmek temel amacımız. Vatanını,  bayrağını, atasını seven bir nesil yetiştirmek en önemli amaçlarımızdandır. Biz öğrencilerimizi yetiştirirken 10 yıla, yüz yıla değil, asırlara yön verecek iradeye sahip nesiller olarak yetiştirme amacıyla, öğretmenler olarak elbirliği ile çalışmaya söz verdik, ant içtik” şeklinde konuştu.

 VELİLERE TAVSİYELER                                                                                                                           

Velilere çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmeleri önerisinde bulunan Özmermer, “Gerek toplantılarımızda gerekse bireysel görüşmelerimizde öncelikle onlarla birebir kaliteli zaman geçirmelerini öneriyoruz. Bunun yanı sıra çocukların yetişkinlerin birer minyatürü olmadıklarını ‘bir birey’ olduklarını hatırlatarak çocuklarına saygı duymalarını ve en ideal aile tipi olan ‘demokratik aile’ davranış ve tutumlarını göstermelerini tavsiye ediyoruz” açıklamasını yaptı.

REHBERLİK SERVİSİ

Boşanmış ailelerin çocuklarına yönelik rehberlik servislerinin bulunduğunu ve öğretmenlerinin büyük bir özveri ile çalıştıklarını açıklayan Özmermer şöyle konuştu: “Okulumuzda bu konuyla ilgili çalışmalar yapan bir “Rehberlik Komisyonu” mevcuttur. Bu komisyon boşanmış aile çocuklarını öğretmenlerimizin verdiği bilgilerle tespit eder ve ebeveynleri okula davet eder. (Eğer yasal bir engel mevcut değilse) okula gelen velilerle birebir çocuk hakkında görüşmeler yapılır. Anne ve babaya boşanma ve çocuk üzerindeki etkileri hakkında bilgiler verilir. Gerekirse uzman birinden de destek almaları önerilir. Çocuğun davranışları da gerek sınıf öğretmeni gerekse rehberlik komisyonundaki öğretmenlerimizce takip edilerek gereken çalışmalar yapılır.”

PSİKOLOJİK REHBERLİK

Eğitim öğretim yılının başında yaptıkları çalışmalar içinde rehberlikle ilgili planlamalarda olduğunu ifade eden Özmermer, “Hemen hemen her aya tekabül edecek şekilde bir seminer konusu belirleriz ve belirlediğimiz tarihlerde de velilerimizi okulumuza davet ederek seminer konusu hakkında bilgilendirme yaparız. Bunun yanı sıra evlere de katılamayan velilerimiz için bültenlerimizi yollarız. Bu bültenlerde tırnak yeme,  alt ıslatma,  teknoloji bağımlılığı, boşanma ve çocuklar üzerindeki etkileri, aile tutumları gibi konular yer alır” ifadelerini kullandı.

YAŞAYARAK ÖĞRENME

Okul öncesi eğitim kurumlarında en çok kullanılan eğitim metodunun çocuğa yaşayarak öğrenebileceği ortamı oluşturmak olduğunu belirten Özmermer şu şekilde konuştu:  “Eğitim süreci başında yıl boyunca çocukların gelişim özellikleri göz önüne alarak çeşitli aktiviteler planladıklarını söyledi. Özmermer, bu aktivitelerin çocukların yaşıtları ile yenilikleri keşfetmelerine, grup ile birlikte hareket edebilmelerine, sosyal ve duygusal gelişimlerini olumlu yönde etkileyerek, özgüveni yüksek, algısı açık,  çevresine duyarlı bireyler oluşmasını desteklemek amacıyla yapıldı.”

BİR TUĞLADA SEN KOY

Buca anaokulu olarak eğitim yılı başında çocukların öğrenmelerini kolaylaştırarak, gelişimlerini olumlu etkileyecek çeşitli aktiviteler planladıklarını söyleyen Özmermer, “Her ay mutlaka tiyatro gezisine katılmaya özen gösterdik. Bunun yanında, Doğa-Tarih Müzesi, Botanik Bahçesi, Oyuncak Müzesi, Atatürk Müzesi, Sasalı Doğal Yaşam Parkı, Gezegen Evi, İtfaiye, Atlı Spor Kulübü, Huzurevi, piknik alanlarına geziler planlandı. Sosyal sorumluluk projesine destek olarak ‘Bir tuğla da sen koy’ kermesi planlandı. Planlanan tüm etkinlikler aile okul işbirliğine önem verilerek gerçekleştirildi. 8 Mart dünya kadınlar günü münasebetiyle çay partisi yapıldı. Her ailenin çocuğuna düzenli olarak kitap okuması istenerek, okunan kitaptan bir kahramanın kostümü ile çocuklarının hazırlanması sağlandı. Tüm masal kahramanları ile okulumuzda, ‘Masallardan uçtuk okulumuza konduk’ çalışması müzikal eğlenceyle gerçekleştirildi” dedi.

 MİNİK ELLER MİNİK PATİLER

Çocuklarda doğa ve hayvan sevgisini uyandırabilmek ve pekiştirebilmek amacıyla okul bahçesindeki ağaçların bakımını yaparak yeni fideler dikildiğini söyleyen Özmermer şöyle dedi: “Çok güzel bir sebze bahçesi oluşturduk. Her çocuğun bakımından sorumlu olacağı saksı çiçekleri dikildi. Minik eller minik patiler ile bir kap mama da sen koy projesi oluşturuldu. Projemize DOHAYDER kısa adıyla Doğayı ve Hayvanları Sevenler Derneği ve HAY-TAP işbirliği ile seminer desteği aldık. HAY-TAP tan gelen dernek eğitim gönüllüleri öğrencilerimize yaşlarına uygun olarak görsel materyaller ile hayvan ve doğa sevgisini anlattılar. Eğitici videolar sundular. Her çocuk hayvanlar için dostluk mamaları getirerek destek oldu. Yakın bir tarihte muhtemelen Nisan ayı içinde tüm okul veli ve öğrencileri ile Şöpengazi Hayvan Barınağı’na gezi planlanmıştır. Buca Anaokulu olarak eğitimin dört duvar arasında yeterli olmayacağına inanarak, çocuklarımıza sık sık sosyalleşebilecekleri, aktif olabilecekleri eğitim ortamları oluşturmak en önem verdiğimiz önceliğimizdir.

 

OKUL ÖNCESİ BESLENME

Kendi başına yemek yemenin çocuğun kendi kendini yönetebilmesi yolunda attığı en önemli adımlardan biri olduğunu açıklayan Özmermer, “Çocuğun yemeğini tek başına yiyebilmesi, onun özerk olabilmesi ve kendi kendini yönetebilir duruma gelmesi için zorunludur. Bu yaşlarda, yetersiz ve dengesiz beslenme durumunda, fiziksel gelişimin yanı sıra zekâ gelişimi ve öğrenme yetenekleri de olumsuz yönde etkilenmektedir. Çocuğun yeme alışkanlıkları da doğrudan veya dolaylı olarak aile ile bakıcının beslenme alışkanlıkları uygulamalarından etkilenir. Bu kazanılan alışkanlıkların,   ileri yaşlardaki beslenme alışkanlıklarının temelini oluşturacağı unutulmamalıdır. Çocuklar yetişkinlerle aynı besinlere gereksinim duyar, ancak gereksinim duyulan miktarlar daha azdır. Okul öncesi çocukların öğün saatleri düzenli olmalıdır ve öğün atlanmamalıdır” ifadelerini kullandı.

SAĞLIKLI BESLENME

Çocukların üç ana ve 2-3 ara öğünle beslenmeleri gerektiğini vurgulayan Özmermer, okul öncesi çocuk porsiyonlarının yetişkin porsiyonlarına göre 1/4’ü ile 1/3’ü arasında olması gerektiğini belirterek, “Günde üç öğün yemek yenildiğinde ve her öğünde her gruptan besin önerilen miktarlarda tüketildiğinde,  yeterli ve dengeli beslenme sağlanır.  Çocukların boy ve ağırlıkları 3 ve 97 persentil değerler arasında ise büyümeleri normal kabul edilir. Çocuk bulunduğu persentil değerin altına inerse ya da duraklama gösterirse doktor kontrolüne alınması gerekir. Ağırlık artışı üç yaştan sonra yılda ortalama 2,5 kilo, boy artışı ise 5-7 cm. Çocuklar genellikle dört yaşında doğum boylarının iki katına ulaşırlar” dedi.