Sayfa Yükleniyor...
Ali Rıza Efendi İlkokulu Müdürü Şaban Tarhan, velilerle işbirliği içinde çalışmanın zorunluluğuna dikkat çekerek velilerden mahallerinde bulunan okullara sahip çıkmalarını istedi
NİLGÜN TAZE
İlk kez 1981-82 yılında kurucu Müdür Kazım Şahinin idareciliğinde eğitim öğretime başlayan Ali Rıza Efendi İlkokulu 1995- 1996 Eğitim-Öğretim yılından itibaren 17 derslikli yeni binasıyla hizmet vermeye başlar. Bugünlerde velilerin eğitime uzak duran bakış açısını değiştirmeye çalışarak, onları katılımcı hale getirmeye çalışan eğitim kadrosu ise her fırsatta velilere okullar sizin okulunuz çağrısında bulunuyor.
Velilerin eğitim durumunun hedeflenen düzeyde olmadığını belirterek, velilere yönelik eğitim seminerleri düzenlemeye başladıklarını söyleyen Tarhan, Velilerimizin ekonomik durumu iyi değil ya asgari ücretle ya da günlük yevmiye ile çalışıyorlar. Almış oldukları kültür ve ekonomik kısıtlılıklar eğitime karşı uzak bir bakış açısı sergilemelerine neden oluyor. İnsanların birbirleri ile uyum ve ahenk içinde yaşamasını sağlayan sorumluluk, sevgi, saygı, çalışkanlık gibi ilkelerin aile içinde yokluğu çocuklarımızın ilk aile içi eğitimi almadan okula başlamalarına neden oluyor. Bu nedenle sorunu kaynağına inerek çözmek amacıyla velilere eğitim vermeye başladık açıklamasını yaptı.
VELİ TOPLANTILARINA KATILIM
Düzenledikleri veli toplantılarına çok az sayıda velinin ilgi gösterdiğini belirten Tarhan bu nedenle kendilerinin ev ziyaretleri yaptıklarını söyleyerek şöyle konuştu: Bizim için okul öncesi eğitim çok önemlidir çünkü sevgiye dayalı tüm davranışlar bu yaşlarda öğrenilir. Maalesef çevremizdeki insanlar ilk önceliklerinin neler olduğunu bilmeden hareket ediyorlar. Bir çocuğun sorumluklarını yerine getirebilecek maddi-manevi gücü yokken bireylerin dünyaya çocuk getirmeleri çocuğun birçok şeyden yoksun büyümesine neden oluyor. Yoksunluk ise bir insanın sürekli olarak kendini yetersiz hissetmesine neden olarak hayatının nerede ise tamamını bu duygularla geçirmesine sebep oluyor.
KENDİNİ SEVMEK
Aile içinde ihtiyaçları karşılanmayan çocukların sevgiye dayalı yaşamı bilmedikleri için büyüdüklerinde aynı davranışları kendisinin uyguladığını söyleyen Tarhan, Bu bir kısır döngü ve artık kırılması gerekiyor. Kendine olan saygı ve sevgisini kaybeden insanlar çevrelerine doğal olarak nefret, tembellik, kıskançlık gibi yıkıcı davranışlar sergiliyorlar. Çünkü hepimizin bildiği gibi sevgi ve nefret aynı anda bir insanda bulunamaz. Ya seviyor ya da nefret ediyoruzdur. Önceden insanlar öğretmenlere saygı duyarlardı, şimdi ise öyle davranışlarla karşılaşıyoruz ki şaşırmamak elde olmuyor. Bir velinin sürekli öğretmenini şikayet etmesi açıklanabilir bir şey değil. Öğretmenler her zaman çocuklarının iyiliğini isterler. Bu yüzden eski esnaf ilişkilerinde çocuğunun bir sanat öğrenmesini isteyen veli eti senin kemiği benim diyerek ustasına teslim ederdi çocuğunu. Bunun altyazısı sana güveniyorum idi. Bu ün en büyük sıkıntılarımızdan biri birbirimize faydalı olma düşüncesini bırakmamızdır ifadelerini kullandı.
ÖZVERİ İLE ÇALIŞMAK
Öğretmenlerin bir dönem içinde en az 200-250 ev ziyareti gerçekleştirerek büyük bir özveri gösterdiklerini vurgulayan Tarhan, Velilerimiz düzenlediğimiz veli seminerlerine birçok mazeret üreterek gelmiyorlar. Hayattaki en değerli varlıklarımızın çocuklarımız olduğuna inanıyorum. Onlara gerekli ilgiyi göstermezsek hayatın çok da bir anlamı kalmıyor. Zor kullanarak da getiremeyiz. Bu nedenle bizde güzcümüz yettiği kadar ev ziyaretlerine yoğunlaşıyoruz. Veliler okula güvenle çocuklarını bırakabilecekleri ve bu zamanda da kendi işlerini halledebilecekleri bir yer olarak bakıyorlar. Annelerin çoğu ev hanımı olmasına rağmen okula gelmiyorlar şeklinde konuştu.
STRATEJİK ÇALIŞMALAR
Bir milletin hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk haline getirecek olan eğitimin amaç ve hedeflerinin önceden belirlenmesinin önemine dikkat çeken Ali Rıza Efendi İlkokulu Müdürü Şaban Tarhan, En kaliteli eğitim anlık kararlarla değil belli bir strateji dâhilinde yürütülen eğitimdir. Mustafa Kemal Atatürkün vurguladığı gibi eğitim de ancak sağlam bir planla etkili olur. Bu nedenle Ali Rıza Efendi İlkokulu olarak 2015 2019 yılları arasında hedeflerimizi belirleyerek bu alanda çalışmalarımıza hız vereceğiz. Bilgi Çağı, Bilgi Toplumu dünyasında yaşanan akıl almaz hızdaki bu değişimler artık önceden tahmin edilemez ve öngörülemez olmuşlardır. İçinde yaşadığımız çağ artık üretim çağı değil, bilgi çağıdır. Geleceğin, değişim rüzgârları karşısında direnenlerin değil, ona yelken açanların olacağı unutulmamalıdır. Yaygın bir deyim ile değişmeyen tek şey değişimdir dedi.
PLANLI EĞİTİM
Bilginin en önemli sermaye olduğunu belirterek yapılacak en iyi hareketin değişime ayak uydurmak yerine, değişime neden olmak olduğunun altını çizen Tarhan, şöyle dedi: Bilgiye ulaşırken ya da bilgi aktarırken sevgi, saygı ve hoşgörüyü elden bırakmamak gerekir bu anlayış ile hedefe yürümeye devam edeceğiz. Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez sözüne kulak veriyoruz. Ali Rıza Efendi İlkokulu olarak bizler bilgi toplumunun gün geçtikçe artan bilgi arayışını karşılayabilmek için eğitim, öğretim, topluma hizmet görevlerimizi arttırmak istemekteyiz. Var olan değerlerimiz doğrultusunda dürüst, tarafsız, adil, sevgi dolu, iletişime açık, çözüm üreten, yenilikçi, önce insan anlayışına sahip bireyler yetiştirmek bizim temel hedefimizdir. Bu sebeple her zaman sevgiyle bilgiyle diyoruz. Bu yolda yanımda olan, yardımcı olan tüm ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
ÇOCUKLARDA UYUM VE DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
Davranış bozuklukları; çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı, iç çatışmalarını davranışlarına aktarması sonucu ortaya çıkar. Hırçınlık, sinirlilik, saldırganlık, inatçılık, yalan söyleme, bir şeyler çalma, küfür gibi davranışlar davranış bozukluklarına girer. Davranış, bireyin dışarıdaki diğer insanlarca da doğrudan doğruya gözlemlenebilecek tüm eylemleridir. Uyum ise bireyin sahip olduğu özelliklerinin kendi benliğiyle içinde bulunduğu çevre arasında dengeli bir ilişki kurabilmesi ve bu ilişkiyi sürdürebilmesidir. Çocuğun belirli bir sınır ya da engellenmesinden sonra çevresiyle olan ilişkilerinin bozulması uyumsuz davranışları sergilemesini doğurur.
ÇOCUK EĞİTİMİ
Çocuğun kendine güvenli, sağlıklı bir kişilik geliştirilmesi için, güven veren, anlayışlı, sevgi dolu olumlu bir destekleyici ebeveyn modeli ve çevre gereklidir. Bu destekleyici ebeveyn modeli ve çevreyi bulamayan çocuk, kendine güvensiz olur, kimsenin kendisini sevmediğini düşünerek, çevresindekilere kuşkuyla bakar, karmaşık duygu ve çelişkiler içinde bunalıma girer. Baskıcı, aşırı disiplinli ve aşırı koruyucu aile tutumları da uyum ve davranış bozukluklarına yol açar. Çocuklarda ruhsal sorunlar yalnızca ailenin yanlış tutumlarına bağlı olarak gelişmez, dış etkenlerden, çevresel faktörlere bağlı olarak da gelişebilir. Yangın, deprem, tüp patlaması, kaçırılma, araba kazası geçirme, cinsel saldırıya uğrama gibi travmatik olaylar; evdeki kavga ve huzursuzluklar, aile içi şiddet gibi aile içi sorunlar; ölüm veya boşanma nedeniyle anne babadan uzak kalma gibi kayıp ve ayrılıklar da uyum ve davranış bozukluklarına yol açan çevresel faktörlere örnek olarak verilebilir. Bu tür olaylar ve sorunlar yaşayan çocuklar çeşitli korkular geliştirir ve örselenmesine bağlı olarak, ruhsal belirtiler ortaya çıkar.
EBEVEYNLERİN YANLIŞ TUTUMLARI
Anne babalar çocuklarının bilinçli olarak belirli yaptıklarını düşünerek sorunu görmezden gelir veya davranışı ve çocuğu baskı altına almaya çalışır. Oysa, çocukların çok büyük bir çoğunluğu, bilinçli olarak bu davranışları sergilemez. Çevrelerine bir mesaj vermek için, yani Lütfen beni dinle. Duygusal bir kırıklık yaşıyorum, dikkatini bana ver mesajını iletmektedirler. Rahatsız oldukları durumu ifade etmek için bunu yaparlar. Anne babalar sorunu gidermek için, davranışı yapan çocuğu küçük düşürücü, aşağılayıcı ve suçlayıcı tavırlar sergilerler. Bazı aileler sorunu gidermek için çeşitli ceza yöntemlerine, hatta şiddete bile başvurmaktadırlar. Mastürbasyon yapan çocuğa ceza vermek, parmak emmen çocuğun ağzına biber sürmek ve altını ıslatan çocuğu deşifre etmek örnek olarak verilebilir. Ailelerin, cezadan, suçlayıcı tavır ve baskıcı tutumlardan uzak durmaları gerekir. Bu tip tutumlar sorunu artırmaktan başka bir işe yaramaz.
ZARAR VEREN DAVRANIŞLAR
Zaman içinde kendiliğinden geçen inatlaşma, parmak emme, altını ıslatma vb. sorunlar yukarıda sözünü ettiğimiz normal dönemsel sorunlardır. Uyum bozukluğu olarak ortaya çıkan davranışlar ise ileriki yaşlarda ortadan kalkmış gibi gözükse de ya yeni bir sorun olarak, ya da tekrarlanarak karşımıza çıkar. Örneğin, parmak emme davranışı okul yıllarında tırnak yeme veya özgüven eksikliği olarak yeniden belirebilir. Altını ıslatma davranışı olan 2,5 ve 5 yaşlarında iki çocuğu ele alalım; 2,5 yaşındaki çocuğun sorunu 6 ay içinde kendiliğinden geçebilir, çünkü bu yaşta görülen davranış normaldir; ancak 5 yaşındaki çocuğun davranışı kendiliğinden geçmez, çünkü bu bir uyum bozukluğudur.
Haber Merkezi