- Ekonomi
- 05.08.2025 10:00
Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan orman yangınları, yalnızca doğayı değil; tarımdan turizme, kırsaldaki geçim kaynaklarından şehirlerin su güvenliğine kadar birçok alanda derin ve uzun vadeli ekonomik hasar bıraktı
KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER / Türkiye, yaz boyunca orman yangınlarıyla mücadele ederken geriye ağır bir enkaz kaldı. Haziran ayı başından bu yana 13 ilde çıkan yangınlarda yüzlerce bina küle döndü; ahırlar, iş yerleri ve konutlar hasar gördü. Özellikle İzmir, Bilecik, Karabük, Hatay ve Çanakkale’de kırsal alanlarda çok sayıda yapının yıkıldığı bildiriliyor. Yangınlarda 17 kişi yaşamını yitirirken, 407 konut, 17 iş yeri ve 96 ahır kullanılamaz hale geldi. Ancak kamuoyunun en çok merak ettiği konu, bu yıkımın ekonomik faturasının kime ve nasıl yansıyacağı. Türkiye, geçmişte depremler sonrası dolaylı zamlar, yeni vergiler ve hayat pahalılığıyla bu yükü vatandaşın sırtına yükleyen bir süreç yaşamıştı. Yangınların vatandaşa deprem kadar büyük ekonomik sonuçlar doğurmayacağını ancak tarım, hayvancılık ve turizm sektörlerinde ciddi etkiler yaratacağını vurgulayan Ekonomist Dr. Bülent Toptaş, “Hasat kayıpları kaçınılmaz. Bu hem çiftçinin gelirini düşürecek hem de gıda fiyatlarını artıracak. Hayvancılıkta tablo daha da ağır. Ahırları yanan sadece hayvanlarını değil, geçim umudunu da kaybetti. Meraların yanması yem maliyetini artıracak, bu da temel gıda ürünlerinde yeni bir zam dalgası demek” dedi. Uzun vadeli etkilerin ise daha yıkıcı olduğunu belirten Toptaş, İzmir örneğini vererek “Bugünkü su sıkıntısının nedeni, çölleşmeyle birlikte yağışların azalması. Bu azalmada orman yangınlarının etkisi açıkça görülüyor” diye konuştu.
İçişleri Bakanlığı tarafından açıklanan yangın bilançosunun eksik olduğunu iddia eden Toptaş, “Bu yangınlarda çiftçiler hayvanlarını kaybetti. Tarım arazileri, meyve bahçeleri, zeytinlikler, meralar, sulama alt yapıları, traktörler, tarım araçları, ulaşım araçları, çeşitli ekipmanlar da zarar gördü. Diğer yandan söz konusu yangınlar, büyük ekolojik yıkıma neden oldu. Pek çok canlı türü ve binlerce yaban hayvanı yok oldu. Bunların da mümkün olduğu kadar isabetli, gerektiğinde tahmini rakamlarla kamuoyu ile paylaşılması gerekirdi. Hasarın doğru bir şekilde tespit edilmesi ortaya çıkan kayıpların yerel veya ulusal ölçekte kısa ve uzun vadeli etkilerin anlaşılmasını ve gerekli tedbirlerin alınmasını kolaylaştıracaktır” ifadelerini kullandı.
Yangınların kısa vadeli etkilerinin özellikle, tarım, hayvancılık ve turizm üzerine olacağını belirten Toptaş, “Muhtemelen tarım ürünlerinin hasatlarında kayıplar ortaya çıkacak, tarım işçileri de dahil olmak üzere kırsal kesimde tarımdan gelir elde edenlerin gelirleri azalacak, hasadı azalan ürünlerin fiyatları yükselecek. Türkiye’nin alevlerle mücadele ettiği haberlerini yabancı haber kanallarından izliyoruz. Bunlar çok dramatik görüntülerle dünya kamuoyuna sunuluyor. Bu haberlerin Türkiye’ye gelmek isteyen turistlerin bir kısmını caydırabileceğini düşünüyorum” dedi.
Yangınların uzun vadede ekolojik yapıyı bozmaya varan daha vahim sonuçlar doğurabileceğini söyleyen Toptaş, “Geçmiş çeyrek asırda Türkiye’de bu yangınların gittikçe genişlediğini ve sıklaştığını görüyoruz. Örneğin, İzmir 6-7 yılda peş peşe yangınlarla mücadele ediyor. Geçen yılın yangınlarının şokunu atlatamamışken bu yıl yine büyük yangınlarla karşı karşıya kaldık. Bugün İzmir’in yaşadığı su sıkıntısı muhtemelen İzmir’in geçirdiği çölleşme sürecinde yağış alamaması yüzünden. Yağışların azalmasının nedeninin son yıllarda yaşanan orman yangınları olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bir taraftan yanan yerleri ağaçlandırmaya çalışırken diğer tarafta yeni yangınların meydana gelmesi oldukça moral bozucu. Yanan tarım alanlarının toparlanması çok zor olduğu ya da çok zaman aldığı için çiftçi gelirleri de azalacaktır. Bu bölgelerin toparlanmasına destek verilmesi devlet bütçesi üzerinde ilave yük oluşturacaktır” diye konuştu.
Orman yangınlarından en fazla tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin etkilendiğini belirten Dr. Bülent Toptaş, özellikle hayvancılığın ciddi tehdit altında olduğunu söyledi. Sadece ahırların değil, hayvanların beslendiği mera, otlak ve bu alanları destekleyen ekosistemin de zarar gördüğünü ifade etti. Toptaş, Türkiye’de hayvancılığın halihazırda yüksek maliyet, düşük kârlılık, yem hammaddesinde dışa bağımlılık ve iş gücü eksikliği gibi sorunlarla boğuştuğunu belirterek “Orman yangınları bu yükü daha da artırıyor. Et, süt, yumurta ve bal gibi ürünlerde fiyatlar yukarı yönlü etkileniyor” dedi. Tahıl fiyatlarına etkisi için henüz yeterli veri olmadığını dile getiren Toptaş, “Tablonun netleşmesi gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu. Yangınların tekrarlanmaması ve telafi edici adımların etkili şekilde atılması halinde birkaç yıl içinde toparlanmanın mümkün olduğunu söyleyen Toptaş, aksi durumda sektörün daha büyük bir krize sürüklenebileceğini vurguladı.
Yangın, deprem gibi doğal afetlerin doğal olarak devlet bütçesine ek bir yük getireceğini ancak vatandaşa yansımalarının Kahramanmaraş depremi gibi ağır etkilerinin olmasını beklemediğini ifade eden Toptaş, “Harcamalar bütçeden yapılır ve bu harcamaların kaynakları bütçede yer alan vergi, resim, harç, cezalar gibi kamu gelirleridir. Ancak en azından kısa dönemde depremler kadar ağır bir yük getirmeyeceğini tahmin ediyorum. 17 Ağustos ve 6 Şubat depremlerinin doğrudan etkilediği bireyler, hane halkları, işletmelerin sayısı ve hissedilen acı ve yıkım çok fazlaydı. Deprem sonrası müdahaleler ve söz konusu bölgelerin ayağa kaldırılması ihtiyacı da çok daha acildi. Bu nedenle orman yangınlarının devlet bütçesi üzerinde söz konusu depremler kadar baskısı olmayabilir. Çünkü bu tür felaketin doğrudan etkilediği vatandaş sayısı depremler kadar çok değildir. Dolayısıyla, vatandaşa kısa zamanda kamu gelirleri aracılığı ile bir o kadar büyük bir yüklenme olmayacaktır. Burada sigortayı ayrı tutmak gerekir tabi. Orman yangını risklerinin gerçekleşmesi sigorta maliyetlerini yukarı çekecektir” diye konuştu.
Orman yangınlarının ardından ekranlara yansıyan, çaresizlik içinde çırpınan, oradan oraya koşturan, bir şeyleri kurtarmaya çalışan köylülerin görüntülerinin felaketin kırsalda yaşayan dar gelirli kesim üzerindeki etkisini tüm açıklığıyla ortaya koyduğunu vurgulayan Toptaş, “Bu insanların çoğu genelde sigortasız, güvencesiz ve düşük gelirliler. Eski gelir seviyelerini yakalamaları yıllar sürebileceğinden yoksulluk girdabına sürüklenebilirler” dedi. Yangın sonrası ormanlık alanların turizm, enerji ya da konut yatırımlarına açılmasının, kırsalda yaşayanların geçim dayanaklarının ellerinden alınması anlamına geldiğini ifade eden Toptaş, bunun hem gelir adaletsizliğini artırdığını hem de kamuoyunda adalet duygusunu zedelediğini belirtti. Küçük üreticilerin çoğu zaman faaliyetlerini belgeleyemediğini, bu nedenle uğradıkları zararın karşılığını devletten almakta güçlük çektiklerini söyleyen Toptaş, “Buna karşılık büyük ve kurumsal işletmeler, belgeleri tam olduğu için kamu desteğine daha kolay erişebiliyor. Bu durum yardım süreçlerinde de eşitsizlik yaratıyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak : HABER MERKEZİ