Boykotun gölgesinde asgari ücret görüşmeleri

Yüksek enflasyonun gölgesinde başlayan 2026 asgari ücret görüşmelerinde sendikalar masayı boykot ederken, uzmanlar ise alım gücü kaybının telafisi için yüzde 30’luk artışın zorunlu hale geldiğini vurguluyor

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Boykotun gölgesinde asgari ücret görüşmeleri haberinin görseli

Türkiye ekonomisinin dezenflasyon sürecinin en kritik sınavlarından biri olan 2026 yılı asgari ücret tespit görüşmeleri, yüksek enflasyonun yol açtığı akut sosyal krizin ve işçi sendikalarının Komisyonu boykot kararının gölgesinde başlıyor. Yüksek enflasyonun etkisiyle milyonlarca çalışanın alım gücü ciddi şekilde erirken, işçi konfederasyonları TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ, 29 Eylül 2025 tarihinde 2026 yılı asgari ücret görüşmelerine katılmayacaklarını ortaklaşa duyurdu.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun adaletli bir masa olmadığını belirten TÜRK-İŞ İzmir 3. Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak, “Komisyonda beş işveren, beş işçi sendikası ve beş hükümet temsilcisi yer alıyor. Hükümet ve işveren bir araya geldiğinde ise sonuç hep aleyhimize oluyor” dedi. Ekonomist Dr. Bülent Toptaş ise alım gücünü bir nebze telafi edecek gerçekçi bir artışın zorunluluğunu ifade ederek hükümetin yüzde 16’lık 2026 enflasyon hedefi yerine, 2025 gerçekleşen enflasyonu dikkate alarak yüzde 30 civarında bir asgari ücret zammının uygun olacağını söyledi.

ADALETLİ OLMAYAN MASADA YOKUZ

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun adaletli bir masa olmadığını ifade eden Çakmak, “Biz bu masanın adaletli olmadığını düşünüyoruz. Çünkü Komisyonda beş işveren, beş işçi sendikası ve beş hükümet temsilcisi yer alıyor. Hükümet ve işveren bir araya geldiğinde ise sonuç hep aleyhimize oluyor” dedi. Türk-İş olarak, sadece üyelerinin değil, tüm çalışanların ücret mücadelesini yürüttüklerini ifade eden Çakmak, “Terzinin, manavın, kasabın, kuaförün yanında çalışan insanlar asgari ücretle çalışıyor. Devasa holdinglerde ve KOBİ'lerde asgari ücretli çalışanların sayısı çok fazla. Biz onları sendikalaştıralım demiyoruz ama bu kadar büyük şirketlerdeki asgari ücretlilerin örgütlenememesi önümüzdeki en büyük engel. Üyemiz olmayan insanların bile sorumluluğunu üzerimize alıyoruz ve tüm eleştirileri göğüslüyoruz. Ancak sonrasında yine “Sendikacılar yüzünden asgari ücret böyle oldu” diye bizi eleştiriliyoruz” diye konuştu.

TAVAN ÜCRETİ HALİNE GELDİ

Yeni asgari ücretin belirlenmesi sürecinde gerçekçi bir yaklaşım gerektiğini dile getiren Çakmak, “Biz pazara, manava, yoksulluk ve açlık sınırına bakarız. Bugün yoksulluk sınırı 27 bin 970 lira, açlık sınırıyla arasındaki fark 5 bin 800 lira. Bu farkın altına düşülmemeli. Ama gelinen noktada asgari ücret, adeta ülkenin tavan ücreti haline geldi. İnsanları bu ücretle çalıştırmak neredeyse suç gibi. Bir ülkenin üretim gücü bu kadar düşük bir seviyede tutulmamalı” diye belirtti. Çakmak, ücret politikalarının çalışanı korumadığını belirterek “Artık insanlar çalışıyor ama geçinemiyor. Çalıştıkça yoksullaşıyor. Bu sadece işçiyi değil, işvereni de fakirleştiriyor” dedi. Yeni asgari ücretin belirlenme sürecine dair öngörülerini paylaşan Çakmak, Komisyondan ‘baskıcı bir asgari ücret’ kararı çıkacağını düşündüğünü belirtti.

OSB’LERDE SENDİKALI İŞÇİ YOK

Sendikal örgütlenmenin güçlendirilmemesi halinde adaletli ücret politikalarından söz edilemeyeceğini vurgulayan Çakmak, özellikle sanayi bölgelerinde yaşanan sendikasızlığa dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı; “Örneğin Buca Begos’ta 8-9 bin kişi çalışıyor ama tek bir sendika üyesi yok. Bu kadar büyük bir bölgede bir tane bile örgütlü işçi olmaması, sistemin nasıl tıkandığını gösteriyor. Biz sanayi tesislerindeki işçilerin örgütlenmesini istiyoruz. Çünkü asıl üretim gücü orada. Sanayi sektöründe asgari ücretle çalışmak artık kabul edilemez. Bu ücret ancak yardımcı hizmetlerde uygulanabilir.”

KEŞKE BİZİM DERDİMİZLE İLGİLENSEYDİ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın İzmir ziyaretini de değerlendiren Hayrettin Çakmak, “Bakanımız bölgemize geliyor; ne haberimiz oluyor ne de bir masanın etrafında toparlanabiliyoruz. Bölgedeki sıkıntımızı, dertlerimizi anlatamadık. İki kez geldi, ancak ne bilgimiz oldu ne bilgilendirme yapıldı ne de bir araya gelinebildi. Keşke İzmir'in çöp sorunuyla ilgilendiği kadar, emek dünyasının sorunlarıyla da ilgilenebilseydi. Ben bunu beklerdim, çünkü burada benim derdim var, grevlerim var, direnişim var. Ben de bunları Sayın Bakan'a aktarmak isterdim” dedi.

ASGARİ ÜCRETTE HAKEM MEKANİZMASI ZOR

TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’in 2026 asgari ücret görüşmelerine katılmayacağını açıklaması üzerine başlayan kurumsal krizi değerlendiren Ekonomist Dr. Bülent Toptaş, “Asgari ücret tespit sürecinden hükümetin oy gücünün çıkarılması oldukça ütopik görünüyor. Hükümet, karar mekanizmalarını devretme konusunda oldukça tutucu ve bu tür değişikliklerin gerçekleşme ihtimali düşük. Ancak, bağımsız bir hakem mekanizması hayata geçirilirse, vicdanlı bir hakem geçmiş kayıpları ve gelecekteki olası kayıpları dikkate alarak yüksek bir artış talebinde bulunabilir. Bu da maliyetleri artırarak enflasyon üzerinde az da olsa ek baskı yaratabilir” diye konuştu.

ADİL DEĞİL

Orta Vadeli Program’ın 2026 yılı için belirlediği yüzde 16’lık enflasyon hedefinin asgari ücret artışında temel alınmasının doğru olmadığını söyleyen Toptaş, “Sabit ve dar gelirli kesimlerin alım güçleri zaten yüksek enflasyon karşısında ciddi şekilde örselendi. Bu nedenle, OVP'nin 2026 hedefini koruyabilmesi için asgari ücret artışının 2025 yılı gerçekleşen enflasyonu olan yüzde 30 civarında olması uygun olur. Bu da yaklaşık net 30 bin TL’ye karşılık geliyor. İşveren üzerindeki SGK primleri veya vergi yüklerinin Hazine tarafından üstlenilmesini doğru bulmuyorum; bunlar sistemi daha da karışıklaştırır. Bunun yerine kamuda tasarruf, harcamaların azaltılması, verimlilik artışı ve dolaylı vergilerin ağırlığının azaltılması gibi tedbirlerle firmaların ve çalışanların mali yükleri hafifletilebilir. Yani, para politikasını asgari ücret değil, maliye politikası desteklemeli” ifadelerini kullandı.

OVO HEDEFİNİ TUTTRUMAK ZOR

OVP’nin 2026 için öngördüğü yüzde 16’lık enflasyon hedefinin gerçekleşmesinin zor olduğunu da sözlerine ekleyen Toptaş, “Şahsen önümüzdeki yıl için yüzde 20 ila 25’lik bir enflasyon öngörebiliyorum. Enflasyonla mücadelede zorlanmamızın ana nedeni sıkı para politikası dışında hemen hemen hiçbir ciddi önlem almamamız. Sıkı para politikasının ücret artışının talep üzerinde etkisini absorbe edebilmesi zor. Asgari ücretli eline geçen parayla çok temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Sıkı para politikasının bu insanları ekmek, zeytin, süt, ulaşım gibi çok temel ihtiyaçlarını karşılamaktan vazgeçirmesi ve tasarrufa yönlendirmesi çok zor” dedi.

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.