- Ekonomi
- 10.10.2025 16:29
LOGISTECH 2025’te düzenlenen ideathon ve söyleşilerde, gençler ve sektör temsilcileri ulaşımda karbon salımını azaltmaya yönelik yenilikçi çözümler geliştirdi. Havacılıktan denizciliğe birçok alanda dönüşüm vurgusu yapıldı.
İzmir’de düzenlenen LOGISTECH – 4. Lojistik, Depolama ve Teknolojileri Fuarı’nın ikinci günü, karbonsuz ulaşım temasıyla dikkat çekti. Gençlerin geleceğin lojistik çözümleri üzerinde yarıştığı DEKATHON 2025 – Ulaşımda Karbonsuzlaşma Ideathonu ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilen söyleşilerde, sektör temsilcileri sürdürülebilir ulaşım vizyonlarını paylaştı. Havacılık, denizcilik ve kara taşımacılığı gibi farklı alanlardan uzmanlar, yeni nesil enerji uygulamaları ve dijital çözümlerle karbon ayak izini azaltmanın yollarını masaya yatırdı.
Moderatörlüğünü, DB Tarımsal Enerji, Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Müdürü Dr. Pınar Kılınç’ın yaptığı panelde, ulaşımın farklı alanlarından uzman isimler yeni nesil enerji teknolojileri ve karbonsuzlaşma stratejilerini paylaştı. Türk Hava Yolları (THY) Sürdürülebilirlik Yönetimi Müdürü Deniz Daştan, 2050 yılına kadar “net sıfır emisyon” hedefi doğrultusunda yürütülen çalışmaları anlatarak, “Havacılık sektöründe dönüşümün en güçlü itici gücü yeni nesil enerji uygulamaları. Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF) kullanımını yaygınlaştırmak, operasyonel verimliliği artırmak ve karbon dengeleme mekanizmalarını güçlendirmek, Türk Hava Yolları’nın sürdürülebilirlik stratejisinin merkezinde yer alıyor” dedi.
Daştan, yolculara uçuşları sırasında SAF katkısında bulunma seçeneği sunduklarını hatırlatarak bunun yalnızca çevresel fayda sağlamadığını, aynı zamanda yolcuları da sürece dahil ettiğini belirtti. Daştan, “Geleceğin ulaşım modeli; yenilikçi, düşük karbonlu ve paydaşlarıyla ortak değer üreten bir yapı üzerine kurulacak. THY bu dönüşümün aktif öncülerinden biri olmayı sürdürecek” diye konuştu.
Arkas Line Sürdürülebilirlik Direktörü Serra Tükel, deniz taşımacılığında karbonsuzlaşma için atılan adımları anlatarak, “BIO24F biyoyakıt kullanımı, bizim için önemli bir adım. Bunun yanı sıra gemi modifikasyonları, pervane optimizasyonu ve enerji kullanımının iyileştirilmesi gibi teknik uygulamalar karbon ayak izini düşürmede kritik rol oynuyor. Ayrıca dijital sürdürülebilirlik yönetimi ve tedarik zincirinde çevresel verilerin etkin takibi de bu sürecin ayrılmaz parçası” dedi.
Tükel, yüksek emisyon üreten gemiler yerine yakıt verimliliği yüksek yeni nesil gemilere geçtiklerini de belirterek, sektörde kapsayıcı dönüşümün önemine dikkat çekti. Tükel, “Kadınların sektördeki aktif rolünün artması sürdürülebilirlik vizyonumuzun bir parçası. Denizcilik sektöründe kapsayıcı bir dönüşüm, sürdürülebilir geleceğin en güçlü teminatı” ifadelerini kullandı.
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Program Uzmanı Sevtap Gökçe de ulaşım sektöründe karbonsuzlaşmanın yalnızca enerji dönüşümüyle değil aynı zamanda teknoloji ve yenilik ekosisteminin güçlendirilmesiyle mümkün olacağını belirtti. Gökçe, Türkiye’nin düşük karbonlu ekonomiye geçişinde ulaştırma sektörünün kilit bir rol oynadığını, bu nedenle veri odaklı çözümler, dijitalleşme ve yenilikçi finansman modellerinin sürdürülebilir ulaşım politikalarının merkezine alınması gerektiğini vurguladı.
TTGV’nin uzun yıllardır enerji verimliliği, temiz üretim ve döngüsel ekonomi alanlarında yürüttüğü programlardan örnekler veren Gökçe, bu tecrübelerin ulaştırma sektörüne aktarılmasının önemine değindi. Gökçe, “Yeşil dönüşüm, yalnızca enerji kaynaklarının değişimi değil üretimden lojistiğe, tedarik zincirinden tüketici alışkanlıklarına kadar bütüncül bir dönüşüm gerektiriyor. Sürdürülebilir ulaşımın geleceği, birlikte üretilen bilgiye ve ölçülebilir sonuçlara dayanıyor. Türkiye bu dönüşümde güçlü bir potansiyele sahip” dedi.
Biyoyakıt Sanayi Derneği Başkanı Selçuk Borovalı da biyoyakıtların önemine değinerek, ulaşım sektöründe karbon salımını azaltmanın en gerçekçi ve kısa vadede uygulanabilir yollarından birinin biyoyakıt teknolojilerinin yaygınlaştırılması olduğunu ifade etti. Borovalı, biyoyakıtların yaklaşık yarım asır önce “Atmosfere salınan fosil kaynaklı karbon emisyonunu nasıl azaltabiliriz” sorusuna yanıt olarak ortaya çıktığını hatırlatarak, kara yolu ulaşımıyla başlayan biyoyakıt kullanımının, bugün deniz ve hava taşımacılığına da uzandığını belirtti.
Türkiye’nin biyoyakıt üretiminde önemli bir potansiyele sahip olduğunu vurgulayan Selçuk Borovalı, sektörün orta vadede 1 milyon ton üretim kapasitesine ulaşmayı hedeflediğini aktararak, bu hedefin hem yerli tarımsal üretimi destekleyeceğini hem de enerji arz güvenliğine katkı sağlayacağını söyledi.
Kaynak : BÜLTEN